Tatlılık Abidesi

52 3 1
                                    

Sabah uynadığımda başım ağrıyordu hatta ağrımak ne kelime çatlamak üzereydi. Aslında dün içki içtiğimi hatılamıyordum. Büyük ihtimalle içtiğim bi suyun içine falan birşey atmışlardı aslında şaşırmazdım. Sonuçta konu Çağrıydı ve konu Çağrıysa şaşıracak birşey yoktu. En azından benim için.
Yağmurun sızlamasıyla yataktan kalktım "ayy başım çatlıyo ulenn". Evet Yağmur böyle sızlanıyodu. Ağzı bana göre baya bozuktu genelde üzüntüsünü hatta ve hatta sevincini bile küfürle gösterirdi.Yağmura bakarken söylenmeye başladı "niye bana öyle bakıyorsun kertenkele suratlı". "Yağmur ben aşağıdayım kahvaltıyı hazırlıyom. Tabiki kendim için" diyerek. Bencilce bi bakış attım ve odasından çıktım. Aşağı doğru merdivenlerden inerken hafif bi hırıltı sesi geliyodu tabiki ben rahat dururmuyum elime bi sopa aldım ve yavaşça merdivenden inmeye devam ettim. Aşağı indiğimde çok tatlı bi şekilde uyuyan Berk i gördüm. Çok fazla tatlı uyuyodu. Yanındaki yastığa sarılmıştı ve bacaklarını kendine doğru çekmişti. Ama asıl mesele neden burda oluşuydu. Yanına gittim biraz salladım ama uyanmıyordu tamam kabul çok tatlı yatıyo ama öküz gibi ağır uykusu var mübarek. Telefonumda kayıtlı olan annemle babamın cenazesinden aldığım cenaze namazı sesi vardı. Berk in kulağına telefonu dayayıp sesi en sonuna kadar açtım. " kim öldü lan" diye bir bağırıştan sonra ayağa kalktı ve gözlerini ovalamaya başladı tabi ben yerde kahkahalarda gülerken bana en sert bakışlarından attığına emindim. "Hahah komik şey seni". Diyerek sahte bi gülüş attı. "Ya Berk sen burda ne arıyosun". "Ben dün gece seni yatağına bıraktıktan sonra bana Yağmuru getirmemi söyledin. Bende Yağmuru aldım ve eve getirdim daha sonra salona yığılı vermişim kusura bakma"." Tamam tamam neyse hadi evine git". Berk "acıyın banaa" der gibi baktıktan sonra kalktı ve gitti şuan farkettim ayağında ayakkabıları yoktu enteresan...
Kendime kahvaltılık gevreği koyduktan sonra masaya oturdum ve yemeğe başladım Yağmur aşağı inerken hala mırıldanıyordu tabiki ne dediğini merak etmiyordum gereksiz gereksiz söyleniyo işte nolcak bizim Yağmur. O da benim gibi aynısını yaptıktan sonra ki bütün gevreği tabağına döktü şerefsiz. Ve yedi. Neyse bu gün Cumartesi ydi. Sinemaya gidip gezip tozabilirdim. Ama Masal ablanız her zaman çalıştığı kickboxs salonuna gitti. Üstümde spor mavi şortum ve beyaz askılı blüzüm vardı. Bide sevgili hocam Emir vardı. Kendisi kickboxs hocam ve karşim olurdu çok iyi ve tatlı biriydi neyse esas konuya gelicek olursak sinirlendiğimde veya sinirimi çıkartmak istediğimde o salona gider box torbasıyla çalışırdım. Ben bunları düşünürken telefonum çalmaya başladı arayan "The Walking Ego" bu Çağrı demek oluyordu aslında numarası varmıydı onu bile bilmiyodum ama o olduğundan emindim. Neyse telefonu açtım ve yürüyen egomuz konuya girdi "saat yedi de okul kafeteryasında ol" dedi ve kapadı okul bizimdi yanı babam kurmuştu mirasına da beni yazdığı için okul resmi olarak benimdi. Ama tabiki Çağrının çağırdığı yere gitmicektim.
Spor Salonu'ndan çıktım. Arabaya binip eve giderken radyoda jason derullo wiggle şarkısı çalıyordu tabiki bende arabada deliler gibi dans etmeye başladımve bunu daha sık yapmalıydım. Arabanı. İçinde "wiggle wiggle wiggle". Diye bağırıyordum. O sırada kırmızı ışıkta durdum ve yanıma bi araba geldi bi kaç kez kornaya bastıktan sonra ona bakmam gerektiğini anladım. Ve gerektiği gibide yaptım. Yanıma baktığımda arabanın içinde Berk vardı ve bana el sallıyodu.
*el sallasana kızım*
Tamam zaten sağlıyıcaktım.
Ve ona el sallamaya başladım. Aslında bu komikti hoşuma gittii. Çok tatlıydı. Kırmızı ışık yeşile dönünce yola devam ettik. Otobanda giderken adeta birbirimizle
yarışıyorduk. Ama tabiki ablanız onu geçti. Tabi benim arabada "wiggle wiggle wiggle" diye bağırmam ayrı bir fanteziydi. Yolda önüme geçip beni durdu.ve arabadan indi tabi bende inmiştim. "Niye durdun". "Şeyyy aaa" derken ensesini kaşıyodu ve gökyüzüne baktı ben hala ne diyeceğini merak ediyordum. "Eeee ne diceksin". "Akşam benimle yemeğe çıkmak ister misin bildiğim çok güzel bir yer varda". "Bu bi çıkma teklifi"."Sanırım". Berk in kızardığını görebiliyordum çok şeker ya.
BERKTEN:
Çok tatlıydı ben hala dediklerime inanamazken o domates gibi kızarmıştı. Bu çok tatlıydı. Ama asıl sorun akşam onu nereye götüreceğimdi. Kızı kokoreççiye götürecek Halim yoktu yani o kadar öküz değildim. Ya da kendimi teselli ediyorumdur.

Benimle olHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin