Bilirsiniz, bir ortama girdiği anda dikkatleri üzerine çekebilen illa biri vardır. Ben öyle biri tanıyorum: Lee Minho.
Kendisi, yakışıklı yüzü ve oldukça sağlıklı vücudu yüzünden kadınlar tarafından tercih edilen birisiydi- ama gerçi, Lee Minho bir seçenek değildi ve seçilmezdi.
Lafı döndürmeden devam edecek olursam, onu tanıyanlar bilir, o sadece yüzü sebebiyle sevilen ve saygı duyulan biri değildi. Eğer onunla çok yakın değilseniz bunu göremezdiniz ama, kendisi oldukça nazik bir insandı. Bu yakın olmadığı kişilere kaba olduğu anlamını göstermiyordu. Aksine sadece yakınları dışındaki insanlar ile samimiyet kurmak istemediği için sert duruyordu. Onunla sadece birkaç kez konuşan kişilerin çıkardığı bir dedikoduydu bu yalnızca.
Lee Minho, ünlü bir markanın yöneticisiydi. Babasının her yerde adı geçtiği için bu popülerlik ona da vurmuştu. Babasının geçtiği sohbetlerde illa Minho'dan da bahsedilirdi. Kısacası, babası ne kadar ünlü biriyse, Minho da o kadar ünlüydü.
Onu artık az çok tanıdığınıza göre, hikayemize başlayabiliriz o halde.
■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■
Lee Minho- artık ona Minho diyebiliriz sanırım, şirketlerinin kazandığı bir ödülü kutlamak adına arkadaşlarıyla bara gidiyordu. O size yakın dediğim kişilerdi bunlar, samimiyetsiz, arasındaki ilişkileri sadece işten oluşan arkadaşları değillerdi.
Onlar, Christopher Bang, Hwang Hyunjin ve Seo Changbin'di. Lee Minho'nun en az onun kadar ünlü, namı değer arkadaşları.
Size bahsettiğim ödülü kazanmalarında saydığım üçlünün de emeği vardı. Bu yüzden işte bu gece, dördü toplanmıştı.
E tabii, ne kadar ünlü ve başarılı olursanız, o kadar düşmanınız olurdu. Ne yazık ki bu böyleydi.
Saydığım dörtlüyü müttefik olarak düşünebilirsiniz. Çoğu işlerinde beraber olan farklı dört şirketin -yani markanın- yöneticisiydi onlar. Yani, elbette ki düşmanları olacaktı. En az onlar kadar başarılı düşmanları.
Çoğul ek kullanıyorum çünkü dediğim gibi, saydığım dörtlüyü herkes müttefik olarak bilir. Onlar dışında başka bir dörtlü daha vardı tabii.
Han Jisung, Kim Seungmin, Lee Felix ve Yang Jeongin. Onları arka plana atılmış gibi düşünmeyin, şimdi saydığım dörtlü de en az Lee Minho ve arkadaşları kadar başarılı ve ünlülerdi.
Sekiz ayrı şirket, sekiz ayrı patron. Hepsi bu gece aynı bar da olacaktı. Haberleri yoktu, birer tesadüften ibaretti yani, anlaşmadan gerçekleşecekti bu gece.
"Hoşgeldiniz, her zamankinden mi olsun efendim?"
Yanlarına gelen garson ile Minho gülümsedi ve onayladığını belirtircesine başını salladı.
"Her zamankinden Johnny."
'Tamam' dercesine hafifçe eğildi ve masadan uzaklaştı garson.
Garsonun uzaklaşması ile hepsi birbirine döndü ve şirket veya iş dışında her şeyin bahsi geçtiği koyu bir sohbete giriştiler.
Birkaç dakika sonra Hyunjin'in, "Şu masadaki dörtlü, bizim rakipler değil mi?" demesiyle dördünün de bakışları Hyunjin'in bahsettiği masaya döndü. Evet, onlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bar. ✓
Short Story"Bir sorun mu var bayım? Geldiğimden beridir bakışlarınız beni içine çekiyor da." oneshot. cringe bulmuşsanız bilin ki şu an ki halimle bir alâkası yok!!