Tik tak... Tik tak... Tik tak... Tik tak...
Duvar saatinin o sürekli tekrar eden, tiz ve bir o kadar da rahatsız edici sesi... Her gün sabah kalkıp işe, okula giden biri gibi aynı... Her gün aynı şeyleri yapan biri gibi... Sıradan... Ya saat tik taklarken hiç beklemediğin bir anda doing sesi çıkarsa ya da klik sesi çıkarsa veya hayal edebileceğin herhangi bir ses... Neden sürekli tik taklıyor bu? Off sinir bozucu! Her gün aynı ses aynı ritim...
Hafiften gözlerimi aralayıp o kırmızı çerçeveli duvar saatine baktım. Gözlerimi tam açamıyordum. Sanırım halen uykuluydum... Gözlerimi geri kapadım fakat saatin o sinir bozucu tik taklarını halen duyuyordum. Üstelik sanki ses daha da çok artmıştı. Saat sanki bana kalk artık, kalk artık, kalk artık diyordu. Belki de psikolojik olarak böyle hissediyordum. Her neyse umrumda değil! Ben uyumak istiyorum! Sadece uyumak... Gözlerimi uyumak için zorla sıkıyordum ama yine de uykuya dalamıyordum. Gözlerimi sıkmayı hafifçe bıraktım ve olmak istediğim yeri; Yemyeşil çimenler ve beyaz papatyalarla kaplı küçük bir tepeyi hayal ettim... İşte şimdi saatin tik takları kesilmişti. Artık sadece tatlı kuş cıvıltıları geliyordu kulağıma... Ne kadar da güzel... Bu huzur dolu tepede pamuk gibi bembeyaz ve bir o kadar da güzel bulutları izlerken aniden bir ses yankılanmaya başladı: Emreee... Emree...
Ne? Bu ses de neyin nesi? Biri bana mı sesleniyor?
Ses yaklaşmaya ve yankı azalmaya başladı...
Emree ben geldimm...
Ne? Ama... Boşluktan başka bir şey yok burada...
Emre uyan artık, lütfeen...
Omzuma dokunulduğunu hissettim ve birden irkildim. Aniden gözlerimi açtığımda karşımda duran bulanık bir silüet gördüm. Gözlerimi ovuşturdum ve tekrar o silüete doğru baktım...
Karşımda yaşıtım, uzun ve dalgalı kumral saçlı, genç bir kız; yatağımın başındaki gıcırdayan eski tahta sandalyeme oturmuş, ellerini dizinin üstünde kavuşturmuş, sanki baktığı yere parıltılar saçan kahverengi gözleriyle uzun kirpikleri arasından beni süzüyordu. Bu kızı tanımıyordum, daha önce sanki bir yerlerde görmüş gibiydim. Ama ne ismini ne de onun hakkındaki herhangi bir şeyi bilmiyordum. Yani karşımda tanıdık bir yabancı oturuyordu. Kızın rahat ve mutlu bakışlarının yerini endişeli bir bakış aldı. Sakin ama bir o kadar da tedirgin bir sesle:
Emre sen iyi misin?
Sanki anlamamış gibi yaparak, dudaklarımın arasından çıkabilecek en aptalca iniltiyi çıkardım:
-HA?!!
...devamı bölüm 2'de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SULUBOYA
RandomSabah uyandığında geçmişine dair hiçbir şeyi hatırlamayan bir kişi; NEREDEYİM? NE İÇİN YAŞIYORUM? SEN KİMSİN? BEN NE YAPIYORUM? NEDEN SENİNLE GELMEK ZORUNDAYIM???... Bir doğum günü partisi... NEDEN BEN? Sadece kısa bir alışveriş... EVET! HEDİYE ALAC...