sana bir tanrı getirdim,

284 35 50
                                    


˚˚

aleksitimi; duygu körlüğü olarak da adlandırılan, bireyin duygularını tanımlama ve açıklamada yetersiz olması

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


aleksitimi; duygu körlüğü olarak da adlandırılan, bireyin duygularını tanımlama ve açıklamada yetersiz olması.

"anlamıyor musun
sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
ben sevilmediğimden böyle çirkinim."


güçlü bir hafıza ve zayıf bir kalp, insanın cehennemi olurdu çoğu zaman. zayıf kalbin  hissettiği yoğun duygular kilit vururdu, peşini bırakmayan anılar bir an olsun zihinden silinmezdi, ruhunu çürütürdü.

eğdiği başını göğe kaldırdı. tuttuğu nefesini ancak verebilmiş gibi hareket etti göğsü. yağan beyaz karı izledi sessizce. yanındaki adama çeviremedi gözlerini.

gözlerindeki yangın, korkutuyordu onu. neler döndüğünü hiçbir zaman kestiremediği zihninden geçenlerin, gözlerinde olduğunu biliyordu. gözler aynasıydı ruhun, ruhundan korkuyordu o da.

ayakta duran kendisine nazaran, yerde oturan adama döndü. kaldırımda oturup elini karlarda gezdiren adam, onun cennetiydi.

soğuktan kızardığı belli olan parmakları beyaz karda geziniyor, kendince bir şeyler çiziyor ve arada çizdiği şeylere kıkırdıyordu.

tatlı kıkırdaması onu anlık gülümsetecek gibi olsa da gülmeye hali kalmadığından düşürdü omuzlarını.

hemen yanında duran adam onun cehennemiydi.

hyunjin, diğer elindeki sigaradan bir nefes daha çektiğinde titrek bir nefes aldı changbin. sigaradan nefret ediyordu. hyunjin'e zarar veren her şeyden nefret ediyordu.

"soğuk değil mi, içeri girelim artık."

omuz silkti hyunjin. içeri girmek istemiyor, soğuğun tüm vücudunu dondurmasını istiyordu. bir şeyler hissetmek istiyordu. boştaki eliyle karı eşelemeye devam etti. "sen gir istiyorsan." dedi changbin'e bakmadan. kendisi ile durmak zorunda değildi.

yine de girmeyeceğini, kendisinin yanında duracağını biliyordu çünkü changbin onu bırakmayı hiçbir zaman becerememişti.

changbin sessiz kaldı umursamazca sarf edilen cümleye. hyunjin'i bırakmayacaktı, bırakamayacağını biliyordu.

onun gibi kaldırıma, soğuk karın üstüne oturdu. ıslanacak olmayı ikisi de umursuyor gibi durmuyordu. hyunjin'in parmakları arasındaki sigarayı aldı ve ateşi yerdeki kar ile söndürdü. boş kalan ellerini elleri arasına aldı. hyunjin'in soğuk ellerini, avucu içinde ısıtmaya çalıştı. hyunjin ise tüm olanları sessizce, gözleriyle takip etti. boş gözlerini changbin'de gezdirdi.

avucuyla ovdu ince parmakları changbin. "parmakların acıyacak." dedi. "hasta da olabilirsin dikkat et, yarın sahnen var." dedi kısıkça.

"çıkarım." dedi hyunjin hırsla. "ölecek olsam da o sahneye çıkarım ben." tek tutkusu hakkında konuşurken umursamaz hallerini bir kenara bırakıyor, olmadığı kadar ciddileşiyordu. hiç hissetmediği kadar hissediyordu bir şeyler. sahnede olmak, onun tek tutkusuydu.

even so i love you, changjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin