(You ignore the music on the radio,
I don't, I sing along.)▪︎
Scottie birkaç saatin ardından gözlerini açmıştı, açtığı gibi de eli telefonuna gitmişti. Eşi Maria aramış mı diye.
Ama tek bir çağrı bile yoktu, gerçi uykusu hafifti. Arasaydı da sesi duyup uyanırdı.
Aramayı tekrar denediğinde, sesli mesaja düşmüştü. Eşi Maria için birkaç mesaj bırakıp, kendisini aramasını rica etmişti.
Oflayarak yerinden kalkmıştı, üzerindekileri çıkartıp rahat bir eşofman takımı giymişti. Bir yürüyüş yapmanın iyi olduğu kararına varmıştı, dönüşünde de bir şeyler yiyebilirdi.
Belki Nate'i (Sestina) arardı, belki de Nigel'ı (Hayes-Davis). Bunu yürüyüşünü yaparken düşünecekti, kendini oldukça yalnız hissediyordu.
Ne yapacağını da bilmiyordu, Maria'ya ulaşmalıydı.
Yürüyüşü neredeyse tamamen yerlere bakarak geçmişti, bazen de çevrede el ele dolaşan insanlara. Evliliği onun açısından çok iyiydi, Maria'yı çok seviyordu. Ama galiba Maria, Scottie'nin onu sevdiği gibi Scottie'yi sevmiyordu.
Sahile doğru geldiğinde, biraz deniz havası almaya karar vermişti. İstanbul'u çok seviyordu, Fenerbahçe'den önce Darüşşafaka'da da oynarken bu şehirin bağımlısıydı.
Etrafına bakmadan yürürken bir ses duymuştu.
"Teyze! Teyze bak, Scottie Wilbekin!"
Kafasını çevirdiğinde, iki kadın ve bir erkek çocuğu görmüştü. Erkek çocuğu ona hayranlıkla bakıyordu. Kadınlardan birisi ona hiç dönmemişti.
"Scottie Wilbekin burada ne arasın, sahile tavuklu pilav yemeye mi gelecek.. Hadi otur Ayaz, tavuklu pilavın soğuyor. Hem sen tutturdun burada pilav yiyelim diye."
"Ben neden sahile gelip tavuklu pilav yiyemeyeyim ki?"
İlk konuşan kadın kafasını kaldırıp ona baktığında kadının şaşkınlıkla gözleri açılmıştı. Fenerbahçe Beko taraftarı diye düşünmüştü Scottie.
"Teyze bak, dedim ben sana Scottie Wilbekin diye! İnanmadın sen bana."
Çocuk mutlulukla zıpladığında Scottie'ye yaklaşmıştı.
"Fotoğraf çekilebilir miyiz, anne, teyze beni çeker misiniz!"
"Sen Beko'lu değilsin Ayaz." diye yanıtladı çocuğun annesi, teyzesi de ona göz devirmişti.
"Yeğenim, benim gibi Fenerbahçe Beko'lu. Efes'li olsaydı napardık.. Allah korusun."
Scottie dayanamayıp aradaki konuşmalara gülmüştü, türkçesi vardı. Fazla belli etmese de.
Scottie çocuğu kucağına almıştı, beş veya altı yaşında olduğunu düşünüyordu.
"Biliyor musun, ben de senin gibi basketbolcu olucam büyüyüncee, Türkiye milli takımında oynayacağım!"
"Sen kesinlikle benden daha iyi bir basketbolcu olacaksın ufaklık." diye yanıtladı Scottie. Ayaz'ın annesi onların fotoğraflarını çekmişti.
"Sen de tavuklu pilav sever misin, ben çok severim. Teyzem de çok sever, annemi zorla getirdik.. Efes maçı izleyemediği için çok sinirli bize." dedi gülerek, Scottie de gülmüştü.
☆
Bu konuşmadan sonra, Scottie de tavuklu pilav almıştı. Ayaz resmen ona yapışmıştı, yan masada -diplerindeki masa- olmasına rağmen Ayaz sürekli ona bakıyordu. Scottie ona gülümsüyordu.
En sonunda annesi ve teyzesini dinlemeden pilavını da alarak Scottie'nin yanına gitmişti. Ayakta pilavını yerken onu inceliyordu. Takımdaki en sevdiği oyunculardan birisiydi.
Onu görmek ve fotoğraf çekilmek onu mutlu etmişti.
"Pilavını dökebilirsin ayakta yersen." dedi Scottie, yavaşça pilavı alarak kendi masasına bıraktı. Eliyle yan tabureyi göstererek oturmasını söyledi.
Ayaz annesine ve teyzesine bakarak gülmüş ve oturmuştu Scottie'nin yanına.
"Adama yapıştı resmen, ama gayet kibar ve anlayışlıymış. Başkası olsa oturtmazdı."
"O bir Fenerbahçe Beko'lu, hatta bir İstanbul beyefendisi bence."
Sesini ayarlayamadığından, Scottie de duymuş ve gülümsemişti. İnsanların hakkında böyle düşünmesi çok hoştu.
Bir anlığına da olsa eşi Maria ve olanlar aklından çıkmıştı. Kendini hiçbir şey olmamış gibi rahat hissediyordu.
☆•☆•☆
☆•☆•☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smooth operator ☆ scottie wilbekin
Fanfictionno need to ask, he's a smooooooth operator! ☆ 200124, basketball ff.