Ay Işığının Altında

30 5 18
                                    

"İki gencin ulaşamadığı bir aşktı bizimki.
5 ay sonra seninle birlikte karanlığa
karıştı..."
                                               -Amaris

21 Aralık 2012 tarihinde ay geceyi aydınlatırken Amaris,kırmızı topuklu ayakkabılarıyla aceleyle koşuyordu.Bir ara
sokak gördü ve hemen oray girdi.Onu kovalyan adam şaşırarak etrafına bakıyordu.Derin nefeslerle kumral saçlarını
bağladı,topukluları bir kenara atıp çantasından beyaz spor ayakkabılarını
çıkardı.Yorulmuştu,yüzünden terler akıyordu  ve ayakları acımıştı.Ayakkabısını
yavaşça giydi ve duvara dayanarak etrafa
bakındı.Temizdi demek ki o adam yolunu
şaşırıp yanlış tarafa koşmuştu.Amaris
gülümsedi çünkü kurtulmuştu.Sonra arkadan bir ses duydu..birisi ona doğru
yaklaşıyordu."Yine mi!" diyerek iki adım
geriye doğru adım attı.Adam durdu.
"Ahh afedersin korkuttum mu? dışarıya
çıkıp hava alayım derken seni farkettim
yani korkmana gerek yok."   Amaris şaşırdı.
Bir anda ortaya çıkan adamın bunları
söylemesi nedense kalbini azda  olsa
çarptırmıştı.Tanışmak için yoğun bir istek
vardı üzerinde ama ne diyeceğini bilemiyordu.Yabancı adam sanki aklını
okumuş gibi "Tanışalım mı? benim adım
Mert" dedi."Bende Amaris.Tanıştığıma
sevindim Mert.Şeeyy yaşın kaç?"
"Bende tanıştığımıza sevindim Amaris.Yaşım 23.Senin?" Amaris zeytin
gibi olan kara gözleri ile  güldü.Gülünce
gözleri kısılıyor ve gamzesi ortaya çıkıyordu.Böyle bir şekilde harika görünüyordu hele üstündeki kırmızı elbiseyle daha da güzel."Bende 23 yaşındayım ona gülmüştüm.İlk defa yaşıtım
biriyle karşılaşıyorumda.Küçüklüğümden
beridir özel olarak eğitim görmüştüm.
Tanıştığımıza göre anlatmamda bir sakınca
yok,değil mi Mert?" Başını kaldıran Mert,
gülümseyerek "Elbette bir sakınca yok.Hadi
bir kafeye gidelim de daha iyi konuşuruz.
Hani burası sokak arası ya" ikiside gecenin
uzun olduğu,ayın daha da canlı olduğu
bu zamanda kahkahalarla gülerek
bir kafeye geçtiler.

Amaris, "Annemi hiç görmedim çünkü
babam onu benden hep ayrı tutardı.Sadece
bir kere 9 yaşındayken görmüştüm.Çok
güzeldi...sarı saçları ve benim gibi mavi
gözleri vardı.Gördüğüm en güzel kadındı
-tabi pek kadın görmemiştim ama annem
benim için özeldi.-   babam kötü biriydi.
Yatak odasından kemer ya da tokat sesleri
gelirdi ve bana karşı hep soğuk olmuştu.
İlk defa  lisede  bir erkek arkadaşım olmuştu ve o zaman beni bayılana kadar dövmüştü.Zaten iki hafta sonra ayrılmıştı
çocuk.İkinci defa terk edilmiştim.İlkinde
babam ben on üç yaşındayken her yerin
ağaç olduğu ve sadece küçükcük bir külübenin olduğu yere bırakmıştı beni.
İki yıl orada kalmıştım.Hani hep evde eğitim
gördüğümü söylemiştim ya işte lise zamanımda özel sıkı bir liseye göndermişti
zaten oradan ikinci terk edilişimi yaşamıştım işte böylee uzun zaman sonraki
ilk yaşıtım oldun.Babam hep benden 3-5
yaş büyüklerin olduğu partilere sokar.
Hiç sevmediğimden saat on iki olunca
kaçarım."  Mert sırıtarak "Yani külkedisi
gibi.Şimdi bu külkedisinin prensi ben mi
oldum? uzun zaman sonraki kurtarıcısı?"
Amaris küçük bir  tebessümle "Ahahah!
aslında mutlu sonla biten hikayelere inanmıyorum.Çünkü her mutlu sonun arkasında kötü bir şey vardır.Yani üzgünüm
ama prensim ya da   kurtarıcım değilsin.Ama bu uzun gecedeki ay ışığımsın."  Anlamamış olan Mert kaşlarını
kaldırarak,"Ay ışığı mı? bu da ne demek oluyor?"   "Aahh bu güzel gecedeki ayın
renklendirdiği karanlık gece gibi sende
bu gecede bana renk verdin demek oluyor
Mert."   "Hmm bu sessiz geceni aydınlattığım gibi bir tatlımı ısmarlasam
acabaa??"dedi Mert.Amaris "oluurr" der
bir ifadeyle başını salladı.Tatlısını seçtikten
sonra Mert'e dönerek, "Ben kendimden
bahsettim.Sıra sendee!"
Sanki bir oyunu kaybetmişte tekrar oynamak istermiş gibi dudak büzen Mert,
"Peki pekii " demek zorunda kaldı.
"Benim ailelerim ayrıydıBen .4 yaşındayken ayrıldıklarından pek bir şey hatırlamıyorum.Annemle yaşardım.Harika
bir kadındı.Sana benziyordu.Kumral saçları,
gülünce ışıldayıp  kısılsan mavi gözleri ve
gülümsemesiyle mavi gözlerindeki o ışıltıya
renk verip yüzündeki canılığı belli eden
gamzesi vardı.11 yaşımda babam yaşadığımız evi bulmuş ve basmıştı.Annem beni arkasına aldı ve cesurca durdu.Babam
elindeki silağı çıkardı ve annemin tam
kalbine ateş etti.Amacı beni almak ve varisi
yapmaktı.Ama ben bunu istemediğimden
güzel annem yere yığılınca göz yaşlarımı
tutarak cesurca babam dediğim adamın
yanına gitim.Amacım ağlayıp ona sarılırken
silahı almaktı zaten o dayanamazdı ağlamama kızmaya başlardı.Koşarak
babama sarıldığım ve onu sıkıca tuttum.
Bana bağırıp bırakmasını söyleyip çekiştiriken silahı düştü ve hemen alıp
annemin cansız bedeninin arkasına geçtim.
Adam "ONU HEMEN BIRAK APTAL ÇOCUK!
O OYUNCAK DEĞİL!!"  diye bağırıp duruyordu.Annemi öldüren  adamı
öldürmeden yaşayamayacaktım o yüzden
silahı ona doğrultup ateş ettim.Hemde tam
kalbine.Annemin narin kalbine ateş
eden babamın kötü kalbine hiç acımadan
önümdeki cansız annemi düşünerek ateş
ettim.Evimizde iki ceset vardı; birincisi
annemin,ikincisi kalpsiz adamın.Sonra
yetimhaneye verildim.Annemin cesedinide
en sevdiği yere gömdüm ve çiçeklerle süsledim.Her doğum günü ile ölüm günlerinde ziyaret ederim.Bugünde öldüğü
gündü.Ondan dolayı dışarıdaki aya bakmaya çıkmıştım.Severdi ay ve yıldızları."

𝙰𝚢 𝙸𝚜̧ェ𝚐̆ェ𝚗ェ𝚗 𝙰𝚕𝚝ェ𝚗𝚍𝚊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin