Uluslararası en iyi eğitim görebileceğim okul kahraman akademisinde şimdiye kadar hiç topluma karışarak bir eğitim almadığım için amcam beni bu okula sevk etti.
Bugün okulun ilk günü farklı güçlere sahip olan bir çok insan ile tanışabileceğim için diğerleri gibi heyecanlı değilim. Ancak bu insanlar buraya çok büyük bir sınav ile geldiler. Aslında buraya sınavla girmemem korkmak ile alakalı değil veya insanlara zarar verebilme endişesi de değil Ben ateş krallığının kızıydım annem ölesiye kadar. Annem harika bir kraliçeydi. Halkı onu çok severdi. Ülke için birçok şey yaptı. Ancak büyük annem hiç memnun değildi. Ondan bir kız çocuğu istiyordu ki ailenin soyu devam etsin fakat annem hiçbir zaman büyük annemi dinlemedi. Babamla tanışana kadar. Ancak babamın soyu annemin soyunun can düşmanıydı. Eskiden büyük büyük annem kraliçeyken uyuduğu yerde onu öldürdüler ve krallığa kendilerine geçti. Büyük annem buna son verip krallığı geri alabilmek için ayaklanma çıkardı. Krallığı geri kazandı. Bu yüzden hiç kabul etmemişti. Ancak annem dinlemedi ve evlenip hemen bir çocuğa hamile kaldı. Annem hamilelik döneminde hiç halkını yalnız bırakmadı. Doğumuna kadar. Doğduğum gün annem öldü. Ölmeden önce ona bir seçim hakkı verdiler. Annem beni seçti. Aslında babam annemin yaşamasını tercih etmişti. Ancak son sözü annem söylemişti. Tabi ben bütün herkes için lânet çocuk olmuştum. Ne babam beni kabul etmişti ne de büyük annem. Krallığa ise teyzem geçmişti ve biz de eski kraliçelerin ağırlandığı eve bırakmışlardı. İlk zamanlar yaptığım bir çok şeyi babama gösterirdim ama umursamazdı. Benimle hizmetçiler veya amcam ilgilenirdi. Ancak amcam başka bir yerde yaşadığı için beni anca ziyarete geldiğinde görürdü. Kraliçe olmam için babam çok küçük yaştan itibaren beni eğitti. Başarısız olduğum anda hem fiziksel hem sözel anlamda bana şiddet uyguladı. Saçım annemin saçına benziyor diye tıraş etti. Amcam ziyarete geldiğinde az çok vücudumdaki yaraları görür ve benim için endişelenirdi, babama ne olduğunu sorardı. Babam ise düştü gibi absürt yalanlar söylerdi. Amcam geldiği zaman eğitimime ara verilirdi. Dedemin ağzına açmasına bile izin verilmezdi. Amcamı o zamanlardan beri öz babam gibi görüyordum tabi aynı duyguları paylaşmıyorduk. Çünkü onun güzel bir ailesi vardı sevgilerini paylaşabileceği hep gülebileceği kendisine değer verilen bende bunlara sahip olsaydım daha fazlasını hiç istemezdim. Gerçi şuan amcamın ailesindeyim ve bunun için hem pişman hemde çok mutluyum. Aslında şöyle düşününce amcamın evine nasıl geçebilirdim ki, babamın yaptıklarını mı görmüştü hayır yoksa ilgisizliği mi farketmişti yine hayır. Olay o gün gerçekleşti. Babama topladığım çiçekleri göstermek için yanına gittim. Babama doğru koca bir gülümsemeyle "bak baba sana kocaman bir buket topladım aynı annemin sakladığın fotoğrafların birindeki çiçeğin aynısı" dedim. Sonunda güzel şeyler beklerken, o an babam bana tokat attı. Çiçeklerim yere dökülmüştü. Acı ile toplamaya yönelirken babam hepsini ezdi. "Bana bir daha böyle şeyler ile gelme cidden de annenin lanetisin nasıl bu kadar iğrenç bir çocuğa sahip olabiliriz ki" dedi. Ben ilk kez bu duruma baya öfkelenmiştim. Çünkü bir haftadır bu çiçeği araştırdım ve aramıştım kolay bulunan bir çiçekte değildi. Hepsi babamın kabul edip bana gülümsemesi içindi öfkemle birlikte tam ne olduğunu bile anlamadan bayıldım. Gözümü açtığımda amcam karşımdaydı. Bana iyi olup olmadığımı sordu. Bende "iyiyim" dedim ve "neredeyiz" diye sordum. Hastanedeyiz dedi neden diye sorunca ilk çekinmişti. Sonra "sinirlendin ve uykuya daldın" dedi. Babamı sordum. Cevaplamadı. Odadan çıktı. Belli bir süre sonra "çok uzaklara tatile gitti" dedi. Bende ne zaman döneceğini sordum. Bana "çok uzun zaman sonra bu uzunluğu gelecekte sende anlayacaksın" dedi. Ardından teyzem geldi. Amcam odadan direkt çıktı. Bana onların kızı olup olamayacağımı sordu. Kabul etmedim ve sinirlenerek "annenin katili olmana rağmen bu soruyu sorduğuma şükretmelisin seni aptal bu yaptığın yanına kalmayacak" dedi anlamamıştım. Neden sürekli annemin katili olarak suçlanıyordum. Odadan çıktıktan sonra amcam geldi. Ona neden sürekli bu konu hakkında suçlandığımı sordum. O da "bu senin hatan değildi bunu diyenler büyük ihtimalle düşünmeden konuştu" dedi ve bana sarıldı. "Ne zaman eve döneceğiz" diye sordum. "Yeni bir eve gideceğiz" dedi. "Neden" diye sorduğumda bana evin çok eski olduğunu ve artık onlar ile yaşayacağımı söyledi. Ancak işler öyle olmadı. Bütün mutluluğum, umutlarım ve hevesim boşa gitmişti. Çünkü teyzem onu reddettiğimi sindiremedigi için beni yetimhaneye göndermişti. Amcamın kraliçeye karşı gelmesi için hiçbir yetkisi yoktu ama amcam bunu bildiği halde çok fazla karşı çıkmıştı. Ancak ailesi işe karışınca sessiz kalmayı tercih etmişti. Teyzem halka krallığın en iyi yetimhanesine gittiğimi belirtilmişti fakat beni suçluların ve diğer krallıkların çocuklarına acı çektirmek için gönderilmek için kurulan yetimhaneye göndermişti. Orası resmen cehennem gibiydi. En küçük hoşnut olmayan durumda çocuklar şiddette maruz kalıyor. Hatta yaramazlikta ise bu durum bilerek bakmaya bile korktuğum demir çubuklar ile yakıyordular. Gün içerisinde çığlıklar kesilmiyordu. Ancak yeni yöneticiler bundan rahatsızlık duyduğu için en küçük çığlığa bile farklı cezalar veriliyordu. Bir ara beni sandalyeye oturmamı söylemişlerdi ve üzerime bir kaç tüylü ve oldukça büyük örümcek bırakmışlardı. O zamanlardan beri örümceklerden aşırı korkuyorum ve adını daha fazla anmak istemediğim birçok işkence gördüm ama kim bilirdi ki bu işkencelere koca bir son verecek kişi bendim. Aslında olay şöyle başladı. Neredeyse bir yıl boyunca kulağa gerçek gelmeyecek acılar çektim. İşkencelere maruz kalmasam bile acılarım devam etti. Hatta son zamanlarda yataktan çıkacak gücüm bile yoktu. Arada doktorlar geldi ve beni kontrol ettiler ama hiçbir şey anlayamadılar. İlk başta rol yaptığımı sandılar ama sonradan hayretler içerisinde kaldılar. Yine de benden fiziksel olarak bir şiddet uygulauamadıkları için sözel olarak uygulamaya devam ettiler. Genelde ben dinlemiyordum. O güne kadar, o gün gündüze doğru acı ile yataktan çıktım ve çekmecemden annemin fotoğrafını aldım. Bende tek bulunan onun ile alakalı şey buydu. Aldıktan sonra yatağıma geçtim. Anneme canımın çok yandığını babamın ne zaman döneceğini ve kendisinin nerede olduğunu sordum. Konuşmaya devam ederken bir anda görevli kadın odama geldi. Ne yaptığımı sordu. Çekinerek anneme bu haftaki yaşanan olayları anlattığımı söyledim. O da kendisinin yaşadıklarını anlatmak istediğini söyledi. İlk başta vermek istemedim ama sonra güvenerek verdim ve o ise annemin fotoğrafına bakarak "merhaba eski kraliçe katiliniz ile konuşmak nasıl bir şey isterseniz size ondan kurtulmanıza yardımcı olayım" dedi ve fotoğrafı yere attı. Yere düşerken can havliyle doğruldum. Ezmeye başladı ve o zaman büyük bir acı ile kalktım. Elimle fotoğrafı korumaya çalıştım. Ellerimi tekmeledi. Sonra fotoğrafı alıp çok küçük parçalara ayırıp yere attı. Ne olduğunu anlamadım aynı babamı son görüşümde yaşanan olay ancak bu kez çok farklıydı. Bu sefer ne olduğunu anlayabiliyordum. Havada süzülüyor ve hiç tatmadığım bir acı ile karşı karşıyaydım.Tekrar uyumuştum. Gözümü açtığımda bilmediğim bir yerdeyim. Etrafta sadece amcam ve doktorlar vardı. Amcama ne olduğunu sorduğumda bana "artık benimle birlikte yaşaman için sağlık kontrolleri yapılıyor" dedi. Aslında sormak istediğim soru bana ne olduğuydu. Ancak o mutluluk ile sorumda endişemde bir anda kayboldu ve amcamın evine hızlıca gitmeyi bekledim. Amcamın evine gittiğimde hayretler ile karşı karşıyaydım. Çünkü şimdiye kadar anlattığı ailesi yoktu. Amcama ailesi hakkında sürekli sorular sorardım. Ancak hiçbir zaman cevaplamaz ve ortamı terk ederdi. Zaten zamanla sormayı bırakmıştım. Aynı zamanda o kadar huzurlu ve mutlu olduğum bir yerdi ki sanki cennette gibiydim. Belli bir süre sonra eğitime başlamam gerektiğinden bahsetmişti amcam. Hemen başlamak için can atmıştım ve eğitime başlamıştım. Eğitimler aşırı basitti bildiğim şeyleri tekrar etmek gibi bir şeydi hem fiziksel anlamda hemde zihinsel anlamda ancak amcam hayretler içerisinde nasıl bu kadar başarılı olduğumu sordu ve ona önceden de bunları yaptığımı söyledim. O da şaşırarak "ne zaman" diye sordu. Ona "babam tatile gitmeden önce" dedim. O da neden benim haberim yok diye sordu. Bende "yok muydu" diye cevapladım. "Babam size söylediğini söylerdi ve amcanı bu konu hakkında rahatsız etme derdi" dedim. Amcam ayağı kalktı ve odadan ayrıldı ve birkaç dakika sonra yüksek gürültü çıktı Endişelenerek amcamı bulmak için endişeler içerisinde odadan ayrıldım hiç bu kadar endişelendiğimi hatırlamıyorum. Amcama seslenerek onu arıyordum. Onu bulduğumda koskaca bir mavi alevin karşısındaydı. Beni farkederek gülümsemişti. Amcama ağlayarak sarıldım. O da "neden ağlıyorsun" dedi ve "bende lütfen bir daha hiçbir sebep yokken ortalıktan ayrılmayın" dedim. O gün iki gözüm bir çeşme olmuştu ve o zamandan bu yana farklı farklı eğitim görmüştüm ama hiçbiri o günkü kadar yormamıştı. Neyse neredeyse hiç sosyal hayata katılmamıştım. Bu yüzden amcam bu kez sosyal hayata katılarak eğitim görmemi istedi ve bende hiç düşünmeden kabul ettim. İstekli olduğumdan kaynaklı değildi sadece ah neden anlatıyorum ki tekrardan. Neyse bugün ilk günüm ve amcama istekli gözükmek için erken saatte okula gittilm. Orada bir sürü öğrenci vardı ama bana göre özel eğitim için çok fazla öğrenci olması gereksizdi. Zamanla farklı tip öğrenciler geldi. Bazıları benimle konuştu. Ama pek aldırış etmedim. İnsan anatomisinden farklı olan insanları biliyorum ama ilk kez gerçek hayatta görmüştüm. Farklı bir çok öğretmen vardı ama her sınıf için sadece bir öğretmen ilgileniyordu. Bu da ayrı bir hata çünkü bir insan her konuda başarılı olması biraz saçma o yüzden öğrencilerin birçok öğretmen görmeleri daha iyi. Aslında ne kadar insanlar ile sohbet etmezsem bile onları inceliyordum. Tek değil birçok anlamda aslında cidden topluma karışmak iyi olmuştu. Aynı gün içerisinde bize fiziksel ve zihinsel anlamda birçok sınav yaptılar. Bu birikimlerimiz ve yeteneklerimizi farketmek içindi. Hepsinden 1. olarak geçtim. Son sınav dışında o sınavdan hoşlanmadım. Yapay zeka robotları birçok bina içerisindeydi. Öğrenci ekipleri ise ikiye ayrılıyorlardı. Toplum ve kötüler aslında ne kadarda kötü bir ayrım. Çünkü kötüler boşuna kötü olmaz. Toplum arasında iyi sandığımız insanlar ya da hatta kendimiz yüzünden bile biri kötü olabilir. Ancak kendini kahraman olarak gören bu kişiler onları kötü diye hitap ediyor. Eğer iyi kendileri olsaydı yaptıkları şeyden belli bir kazanç sağlamazlardı. Bu sadece maddi anlamda değil toplum arasındaki konumlarını da etkiliyordu. Bu konu hakkında konuşacağım bir sürü şey var. Ancak bu düşünceler sadece bende kalacaksa ne önemi var. Aslında topluma düşüncelerimi yaysam beni kötü olarak gösterirler fakat aralarındaki bazı ayrıcalıklı insanlar beni anlar. Neyse bunlar için daha yolun başındayım dediğim gibi son sınavda kötüleri yenip iyileri kurtarmamız gerekiyordu ve bunu takımlar halinde yapılacaktı. Bu da benim için epey kötüydü. Çünkü hiç bu kadar çok insanla bu kadar büyük bir görevi yapmamıştım. Gruplar ayrıldı. Grupta Uraraka Ray ve İtachi vardı. Uraraka benimle tanışmaya çalışan kişilerden biriydi. Gözlemlediğime göre etrafa neşe saçan biri ancak acı ile karşılaşınca ne kadar gülümseyebilir bilemiyorum. Notları kötü ve gücü ise beden değiştirebilmesi kısaca istediği formu alabiliyor. Ray sınavlardan başarı ile tamamlayan biriydi. Ancak sosyalleşmeye karşıydı. Gücü toprağı istediği gibi kullanmasıydı. Toprak kabilesinin çocuğu olabileceğinden şüpheleniyorum. İtachi ise ortalama biriydi ama beni etkileyen anatomik yapısıydı. Gücü ise kuyruğunun ucundaki taşa benzer yapı ile saldırı yaparken aynı zamanda ses frekanslarını etkilemesiydi. Uraraka sıra bize gelmeden önce bize başarabileceğimiz ile alakalı bir şeyler söyledi. Sıra bize gelince platforma gittik. Aslında bütün herşeyi kendi başıma 1 dakikada yapabileceğimi biliyorum ama bu takım çalışmasına girmeyeceği için onlara sırayla bütün binadaki insanları kurtaracağımızı ve binada katlara ayrılacağımızı söyledim. Eğer bir şey olursa birinin yüksek sesle yardım istemesi yeterli dedim. İlk başta ayrı binalara ayrılmanın daha iyi olduğunu kabul ettiler ancak bu durumda aramızdan birinin zor durumda kalırsa diğerlerinin yardım edemeyeceğini söylediler. Bende zamandan bahsetmeye başlayınca onlarda ikna oldu. Robotun verdiği işaret ile başladık. İlk binaya girdim ve benim olan bölümü bitirdim. Sonra diğer binalara gittim. Hala devam ediyorlardı. Resmen benimle dalga geçiyorlardı. Dayanamayıp onlar yerine ben robotlarla ilgilendim. Sensei ve diğerleri kameradan bizi izliyorlardı. Aslında cidden hızlı bir şekilde bitirmiştik. Ancak takım çalışmasına katılmadığım için sensei beni bir güzel azarladı ve bu yüzden takım başarısız oldu. Benim için koca bir fiyasko gibiydi. Bu durum gün içerisinde canımı sıkmaya devam ederken bir anda gözüm camdan ilerisine kaydı. İçgüdüsel olarak mı oldu tam emin değilim ama silahlı bir adam ile göz göze geldim. Beni gördüğünde teni solmuştu. Hemen kaçmaya çalıştı. Bende kaçmasına izin vermek istemedim. Camı eriterek camdan atladım. Vücudumdan çıkardığım ateşler sayesinde havada süzülerek karşı binaya ilerledim. Adam çoktan binanın içerisine girmişti. Bende hızlı bir şekilde girdim. Çok farkedileceğini düşünmediğim için mavi göz diye adlandırdığım istediğim bir çok şeyi yapmamı sağlayan özgünlüğümü kullandım. Ve gözlerimle onu aramaya koyuldum. Çoktan ana caddeye çıkmıştı. Tekrar havaya süzülerek aramaya koyulurken adamı gördüm. Hemen üzerine atladım. Onu birazcık yaktım. Birazcık abarttı. Bir çocuk gibi çığlık attı. O gün polislerden daha hızlı olan birşeyi o gün öğrendim. O da medyaydı. Etrafımızda bir sürü medya çalışanı toplanmıştı. Beni yeni kahramanlardan biri sanmışlardı. Durumu açıklayınca herkes şok olmuştu. Çünkü Twop harici hiçbir öğrenci tek başına bir suçlu ile karşı karşıya gelmemişti. Birçok soru içerisinden özgücümün ne olduğunu soran biri vardı. Ses nereden geldiğini bile anlamamıştım. Gerçeği saklamayı tercih etmiştim. Çünkü lanetli çocuk olarak tanınmak istemiyordum. Sadece başımı dik tutarak bu soruyu kim sordu diye sordum. Arkadan bir ses geldi ve birden herkes açıldı. ismini sordum. Haru diye cevapladı. Cidden çelimsizdi elinde bir not defteri ile cevabımı bekliyordu. Haru diyemeden polisler ve diğer kahramanlar gelmişti. Polis suçluyu aldıktan sonra birisi bana seslendi. Arkamı döndüğümde jelimsi bir yapıya sahip bir kadın bana yaptığımın çok tehlikeli olduğunu, böyle durumlarda atılmak yerine kendimi korumamı gibi birçok şey söyledi. Sadece kadının susmasını beklerken sensei geldi. Cidden çok mutlu olmuştum. Çünkü sonunda bu kadının laflarından kurtulduğumu sanarken sensei de aynı lafları etmeye başladı.Çıldırmak üzereydim. Neden burada durduğumu sorguladım. Sensei bırakarak sınıfa yöneldim. Sensei uzuvlarını uzatarak beni durdurmaya çalıştı. Uzuvlarını yakmak istemiştim. Ancak işe yaramadı. Bu yüzden koridorda kocaman bir buz kütlesiyle duvar oluşturdum. Sensei şaşırmıştı. Çünkü özgücümü ateş olarak biliyordu. Sınıfa doğru ilerledim. Sınıfa girdiğimde sınıftakiler bana bir sürü soru yönelti. Sorular dışında beni övende oldu, söylenen de ama içlerinden birisinin dediği cümleye kadar benim için herşey iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ KAYMASI
FantasyTanrı tarafından seçilmiş. 5 insandan biri olan Emma'nın hayatının zorlu geçmesi ve Tanrı'nın verdiği bu güç günden güne kontrol edilmekten çıkmaya başlarken. Dünyadaki en sevdiği insanı kaybedince gücü tamamen kontrolden çıkar. neredeyse dünyanın s...