"Peki, nedenini biliyor musun?"
Hyunjin gözlerini kaçırdı, başını iki yana salladı. "Tam olarak bilmiyorum ama Jisung'un söylediğine göre, Felix moda tasarımcısı olmuş." Hafifçe gülümsedi Chan. "Hayalini gerçekleştirmiş, birlikte kurduğumuz o hayali..." Changbin, elini Chan'ın omuzuna koydu destek verircesine. "Hangi şirketle çalıştığını biliyor musun?" Hyunjin gergince doğruldu. "Şey, sanırım Sun adlı bir şirkette çalışıyor."Chan güldü. "Kendi şirketini bile kurmuş." Kaşlarını çattı Hyunjin, bunu nereden anlamıştı ki? Henüz bunu söylememişlerdi, üzülmemesi için.
"Bir şirket kuracağını söylüyordu hep, hatta birlikte yapacaktık bunu. Ama o benden ayrıldığında o şirketi kurmuş olmalı ve yüzünü de hep sakladı. Hiçbir defileye girmedi, podyuma ve reklamlara çıkmadı. Ama neden şimdi ortaya çıktığını bilmiyorum. Amacı ne anlayamıyorum."
O ortaya çıkalı bir hafta olmuştu henüz ve tüm moda dünyası onun hakkında konuşuyordu. Sonunda yüzünü gösterdiğini söyleyen haberler daha bugün yayılmıştı ortaya. Defilede ve defileden uzaklaşırken çekilen görüntüleri de dün yayılmıştı. Hayranları onu yine görmek istiyorlardı ve birçoğu da onun podyumda olması gerektiğini söylüyordu. Kendi yaptığı kıyafetleri giyerek yürüyüş yapmasını istiyorlardı.
"Herkes onu görmek istiyor." İçeri aniden giren Seungmin heyecanla konuştuğunda hepsi ona baktı. Elindeki telefonu onlara çevirdi Seungmin. "Felix imiş adı ve tüm moda dünyası ona Sunny diyor." Chan aklına yine geçmiş geldi, Sunny ismini sadece Chan söylerdi ona. Güneşli, parlak anlamına gelen Sunny ismini yalnızca Chan'ın ağzından duymak isterdi Felix. Ve şimdi herkes biliyordu bunu. Biraz fazla ağır olmamış mıydı bu?
"Ona gerçekten hayranım. Umarım bir sonraki moda haftasında orada olur, defileyi Sun Şirketi verecek." Telefonu kendisine çevirip bakmaya devam ederken Chan'ın yanına oturdu Seungmin. "Defile için sabırsızlanıyorum." Chan, Seungmin'in sözlerini düşündü bir süre. Belki de orada da görebilirdi onu. Aptal kalbi acısa bile onu yeniden görebilmek için çırpınıp duruyordu ve Chan'ın elinden yatağında ağlamaktan başka hiçbir şey gelmiyordu.
Ayağa kalktı Chan. Seungmin hariç diğer ikisi ona baktı. "Hadi işinizin başına, bir sonraki hafta defile bizde olacak ve tamamlanmamış elbiseler var. Ayrıca bir manken de eksik, bildiğiniz gibi bir mankenimiz bacağını incitti ve iki hafta podyuma çıkamayacak." Seungmin heyecanla ayağa kalktı. "Ben olabilir miyim manken?"
Seungmin'in heyecanlı sesi bile Chan'ın umurunda olmadı. Sevgilisinin gülümseyen yüzünü, işini, hiçbir şeyi umursamadı. Bir hayalete dönüştü sanki, hislerini kaybetti bir an için; yalnızca hüzün, merak, öfke vardı içinde.
Hyunjin Seungmin'in bedenini inceledi. Onu baştan aşağıya süzdü. "Bence olabilir. Neden olmasın?" Seungmin sevinçle Chan'a çevirdi bakışlarını. Chan gülümsedi, en azından denedi. Pek başarılı olmadığını biliyordu, o saklambaç oyunlarında iyi değildi, hislerini kolayca saklayıp gülümseyemezdi.
"Senden iyisini bulamazdık." dedi. Fakat bunu kendi isteğiyle bile söylememişti. Kendi iradesiyle olmamıştı, sadece onu mutlu etmek için söylemişti. Normalde hep farkında olurdu söylediklerinin. Ama şimdi neden yaşadığını bile bilmiyordu.
Seungmin heyecanla kollarını Chan'ın boynuna doladı. Mankenleri gerçekten seviyordu ve onlara özeniyordu. Chan ve Hyunjin podyumda yürürken onları heyecanla izliyordu hep, şimdi kendisi de podyuma çıkacaktı ve heyecanlıydı.
"Ölçülerini almamız gerekiyor." Changbin ayağa kalktığında, Seungmin Chan'ın boynunu bıraktı ve geri çekildi. "Hadi o zaman gidelim." Seungmin önden gidip odadan çıktı. Changbin da Chan'a hafifçe gülümseyip çıktı. Chan, onların arkasından çıkıp odasına geçti. Aklında dolanan tek kişi yine Felix idi. Masasına oturur oturmaz eline çizim defterini aldı, boş olan sayfalardan birini açtı. Onun güneş misali parlayan gözlerini düşündü ve kalem ile kağıdın üzerine çizikler bırakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus, ChanLix
FanfictionBeraber yürüdüğümüz okyanusun rüzgarları şimdi bıçak gibi kesiyor. [01/24] [Nayeon]