~23~

183 25 56
                                    

Merhaba Exwlfy'nin değerli okurları

Saatler 02.48 ve bu bolumu yazmaya başlıyorum

Umarim int!har etmem kafam çok bozuk bir halde ve ne yaptığımı bilmiyorum kafam dağılsın diye yazıyorum umarım dağılır. Kafamdaki karışıklık ya bir gün beni patlatcak veya defolup gidecek

~~~

Hayat denilen şey senin için biçilmiş iki günden farklı bir şey değildir. Önemli olan bu iki günü dolduracak bir şeyler bulmak, oteki dünyada hiçbir işime yaramayacak bilgiler öğrenmek, üç beş kuruş kazanıp bir şeyler alıp geçinmek, belki seni sevdiği belki de seninle paran için evlenen birini bulmak -bu genelde kadınsa para erkekse zevk için oluyor, hayatta aşk diye bir şey kalmadi. Aşk, aşkı cinsellik zanneden nesil ortaya çıktığında bitti-  sonrasında ise belki seni öldürecek belki de hayatını zindan edecek biriyle o kısacık zamanı tamamlamak demek oluyor.

Hayatın özeti bu. Yaşam hiçbir zaman adaletli olmadı. İnsanlar zorla evliliklere, saçma sapikliklara ve sikik bir yaşam düzenine tabi tutuldu. Arada şanslılar oldu elbet. Gerçekten aşkı bulanlar, gerçekten hayatı güzel geçenler, gerçekten 'gülmekten' ağlayanlar... Ama hayat insanların bir çoğunun yüzüne hiçbir zaman gülmedi. Istemedi, istettirildi. Vazgeçmedi, geçirildi. Kıdemli birine kafa tuttu işten kovuldu.

İnsanlar herkesin insan olduğunu unuttu. Alınan nefesleri değersizlestirdi. Sikik üç kurus para için adam öldüren mi dersin, zevk için insan kaçırıp tecavüz eden mi dersin, daha küçücük bir nokta tanesi kizını sirf cinsiyeti yüzünden evlatlıktan reddeden mi dersin, sırf kıskandığı için arkadasini katleden mi dersin... hayatın gerçeği bu; Vahşet.

Şu an farkında değilsin belki ama her an dışarıda bir insan ölüyor. Belki katlediliyor, belki zamanı geliyor, belki de... daha detaya inip sizi boğmak istemiyorum. Zaten her nefes aldığımızda boğuluyoruz. Gelecek bilinmeden belki acımasızca ve haince geliyor ama biz sus pus oturup ses cikaramamaktan başka bir şey yapamıyoruz. Attığımız her adım, yaptığımız her şey birer birer bizim kaderimizi çiziyor ve biz gelecekte bunun bizi vuracağını bilmeden saf saf oturuyoruz.

İşte o gelecekte ne olacağını bilmeden ve şu an aval aval duvara bakan Minho da buna dahil. Su an verdiği her bir karar hem kendinin hem karanfilinin hem de kizinin kaderini belirleyecek. Minho hemen yattığı koltuktan kalktı ve saate baktı. Saat öğlen besti, daha annesigilin gelmesine vardı.

Jisung'u eve getirdiği gibi kendini koltuğa atıp uyumustu. Jisung nerede bilmiyordu. Saçlarını karistirdi ve evin içinde Jisung'u aramaya başladı.

"Jisung!" Diye seslendi sonra etrafa bakindi.  Ses gelmiyordu. Bütün odaları aradı ama bulamadı. Odaları tekrar ve bu sefer detaylı ararken dolapların içine bile baktı. Sonra aklına balkonlar geldi. Evlerinde 2 tane balkon vardı biri kendi odasinda diğeri ise salondaydi. Salonda olmadığını düşünüp direkt olarak kendi odasının balkonuna gitti.

Balkondan girdiğinde karsisinda onu masa karşıladı. O masanin arkadasindaki koltukta ise uyuyan Jisung'u görünce gülümsedi. Kurdu onun içini yiyordu. Buradan git ondan uzaklaş diye onu zorluyordu. İçini tırmalıyor ve kontrolü eline almak istiyordu. Minho çok zor bir süre olduğu yerde kalarak onu bastirmaya çalıştı.

"Minho bırak onu başka birini bulalım."

"Olmaz"

"Çok cirkin görünmüyor mu Minho?"

Çok tatlı görünüyor, diye geçirdi içinden.

"Gel seksi insanların yanına gidelim veya poncik bir omega bulalım."

What A Soul Mate?//MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin