Üfleye püfleye lanet olası pazartesi günü kalkmıştım. Hemen üstüme sıkıcı üniformamı giydim ve birşeyler atıştırıp çıktım. Otobüs beklerken tepeden tırnağa kadar donmuştum. Okula gitmek dünyanın en sıkıcı ve aptal faaliyetiydi. Mersin ilinde denize 10 dk mesafe bulunan eski bir evde oturuyordum. Babamla annem ikisi de çalışıyorlardı. Bu nedenle tüm gün evde yalnızdım. Bende ödevlerimi bitirince en sevdiğim aktivite olan denize gitmeyi kendime rutin haline getirmiştim. 16 yaşındaydım. Sevgilim yoktu,taliplerime açıktım.
Bu kadar gereksiz bilgiler sonucu afallamış olabilirsiniz. "Ne gerek var? Bunları bize niye anlatıyorsun?" demiş de olabilirsiniz.
Çok haklısınız. Zaten bunları prosedür gereği söylüyorum. Şimdi asıl mevzuya geçelim a dostlar.
En sevdiğim yemek olan körili noodle'ı yemekten artık bıkmıştım. Yeni şeyler denemeye ihtiyacım vardı. Ama noodle bağımlılığıma bir son vermek imkansızdı...
Bir sabah herşeyden habersiz kıçıkırık gibi yatmış noodle yiyordum.
Ve Yalı Çapkını izliyordum.
Tam Ferit başrol kıza dayadığında azgınlıktan baygınlık geçirip cidden bayılmıştım...
Gözlerimi açtığımda komik bıyıklı bir adam "nein nein" diye bağırıyordu.
Bu neydi böyle,neydi bu şimdi,şimdi neydi bu?
Yoksa rüya mı görüyordum,resmen hayranı olduğum adamın karşısındaydım.
Daha doğrusu etrafım insanlarla doluydu ama onu göz ucuyla da olsa görebiliyordum.
Herhalde rüyaydı ama emin olmak için kendime bir çimdik attım.
"Tanrım... Lanet olsun. Hissediyorum,acıyor."
Düşündüğüm şey gerçek mi olmuştu yoksa?
Geçmişe mi ışınlanmıştım? Bir yandan bunun ne kadar romantik birşey olduğunu düşündüm. Sonuçta bu tarz şeyler sadece filmlerde olurdu.
Kendime bir kaç kez tokat attım.
"Hayır... Hayır..."
İşte şimdi yavaş yavaş nasıl bir durumun içine düştüğümü kavramaya başlamıştım.
"Sanırım aklımı kaybedeceğim. Bu gerçek olamaz. Olmamalı."
Ama maalesef hissettiğim acı herşeyi doğrular nitelikteydi. Aklıma gelen fikirle yanımdaki adama döndüm. Çat pat olan almancamla sordum.
"Merhaba bayım, kaç yılındayız acaba?"
Bana önce bön bön baktı. Sonra ne dediğimi kavramış olacak ki boğazını temizleyip konuştu.
"Merhaba hanımefendi, 2024 yılındayız."
Duyduğum cevap karşısında şoka uğramıştım. Nasıl olabilirdi? Düşündüm.
Eğer geçmişe dönmediysem, ve geleceğe de gitmediysem, nasıl bir durumun ortasındaydım?Aklıma tek bir cevap geliyordu.
Paralel evren.
Peki paralel evren olduğundan nasıl emin olabilirdim? Bu sefer bir başka adama doğru ilerledim. Ve yine çat pat olan almancamla sordum.
"Merhaba bayım izniniz olursa size birşey soracağım"
Adam toplulukla birlikte sloganlar atarken benim ona seslenişimle bana döndü.
"Pardon?"
Boğazımı temizledim.
"Eee demiştim ki,izniniz olursa size birşey soracağım."
Anlarcasına kafasını salladı.
"Buyrun."
"Tl kaç Euro?"
"Eee garip bir soru ama peki. 30 Euro olması lazım. Dövizi takip ettiğimden biliyorum."
Dedi övünürcesine.
Ama asıl olay o değildi. Nasıl,nasıl olurdu?
Demek ki paralel evrende değildim.Peki o zaman burası neresiydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noodle'ın İçinde Yaşayan Yaratıklar
FantasyNoodle Lia'nın en sevdiği yemekti. Ta ki, içinde yaşayan canlıları görebilecek kadar küçülene kadar.