İyi okumalar...
-----------------------Tık tık tık...
Gelen tıkırtı sesleri ile açtım gözümü;bu ışıl ışıl,güzel yaz sabahına. Annemin kahvaltı için hazırladığı taze ekmek kokusu sarmıştı evin dört bir yanını,hızlıca doğrulduğum yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkamak üzere banyoya doğru adımlamaya başladım. Tam o esnada uyanmama sebebiyet veren tık sesini bir kez daha duydum,nasıl da çıkmış aklımdan,kafamı yatağımın baş ucunda bulunan komidinin üzerindeki küçük cama çevirdim,camın çevresini çiçekler ile süslemiştim ve onlara gözüm gibi bakıyordum. Adımlarımı o tarafa yönlendirdim ve camı açıp aşağı doğru baktım,istemsiz bi kıkırtı döküldü dudaklarımdan. Sık sık yapardı bunu camımın altına geçer ve taş atardı orada olduğunu haber etmek için oysa kapıdan da pekala gelebilirdi fakat o böylesini daha çok sevdiğini söylüyor ve bunu yapmakta ısrar ediyordu.Kim mi?
Ah,Kim Taehyung,
En yanık arkadaşım belki de kardeşim bile diyebileceğim bende yeri yadsınamaz kadar büyük,beraber büyüdüğüm iyi yürekli çocuk."Taehyung bunu yapmana gerek yok biliyorsun değil mi?" Gülümsememi zorlukla bastırıp aşağı doğru söylemiştim."Jungkookie bunu defalarca konuştuk böylesi daha eğlenceli ayrıca bir kurt gibi açım ve içeriden Minji teyzenin meşhur ekmeklerinin kokusu geliyor. Camın önünden çekil de içeri geleyim." Bu dediğiyle onun bizim kasabadaki en inatçı kişi olduğunu hatırlamış ve kafamı "sen iflah olmazsın" dercesine iki yana sallayıp camın önünden çekilmiştim. Hızlıca ayağını ilk katın korkuluklarına basıp benim camına tutunmuş ve kendini yukarı doğru çekerek içeri girmişti artık ezberlediğim bu adımlar eskiden düşecek diye beni fevkalade korkutsa da artık alışmıştım.
İçeri girdiği anda yüzünü bana çevirdi ve her zaman ki gibi kocaman gülümseyip sıcacık etti içimi,attığı iki adım ile yaklaşmış ve bir kolunu sırtıma sarıp saçlarıma bir öpücük kondurmuştu. Küçüklükten beri yapardı,bunu aramızda hepimizin,hatta kasaba halkının bile,alıştığı bazı durumlar vardı sadece ikimize özel olan. "Günaydın Jungkookie" dedi yumuşacık sesiyle buna karşılık olarak bende kafamı üç-dört santim daha uzun olan çocuğun yüzüne çevirmiş ve"Sana da günaydın Taehyung,sen şimdi aşağı kahvaltıya in bende elimi yüzümü yıkayıp geliyorum."dedim. Dediklerim üzerine elini sırtımdan çekmiş,kafasını sallamış ve gülümseyerek odamdan çıkıp merdivenlere doğru yol almaya başlamıştı.
Az sonra bende ellerimi yüzümü yıkamış ve üstümü giymiş bi şekilde kahvaltı sofrasında hazır bulunuyordum. Ailem Taehyung'un merdivenlerden öylece inip kahvaltıya oturmasına hiç şaşırmamıştı hepsi alışkındı bu duruma hem evde ki herkes Taehyung'u çok severdi,buzdağından farksız babam bile severdi hatta. Her zamanki gibi Taehyung ile kız kardeşim Jiyoo'nun saçma sapan atışmalırını dinliyordum,babam gazetesini açmış okuyor annem ise herkesin dolu olan tabağını daha da doldurmaya çalışıyordu normal bi sabahtı işte.
"Tamam o zaman Jungkook'a soralım."
"Bu haksızlık abim hep seni destekliyor."
"Ne o Jiyoo kıskanıyor musun yoksa?"
"Senin neyini kıskanacam ya gıcık şey."
"Tanrım,yeter artık! Yine neden didişiyorsunuz?"Masada ki bu iki gürültücü başımı ağrıtmaya başlamıştı ikisi de inatçıydı ve susmak nedir asla bilmiyorlardı. Taehyung soruma yanıt olarak "Jungkookie Jiyoo'ya en iyi meyvenin mandalina olduğunu söylüyorum fakat o hayır çilek diye tutturuyor. Ona en iyi meyvenin mandalina olduğunu söyler misin."
Dedi. Bu söylediğinin üstüne hepimiz gülmeye başladık. "Hadi ama çocuklar biriniz 16 diğeriniz 19 yaşında kocaman oldunuz konuştuğunuz konuya bak." Dedi kıkırdamalarının arasında annem. "Bu arada en iyi meyvenin şeftali olduğunu hepimiz biliyoruz." Diye atıldım konuya bende hızlıca.
Biz gülüşerek ve sohbet ederek kahvaltımızı yaparken babam ufak bir öksürük ile hepimizin dikkatini üzerine topladı.Anneme kısa bir bakış attı,bu bakışın üzerine annemin gözleri hüzün doldu ve hızlıca başını yere eğdi. Babam yüzünü bana çevirdi ve konuşmaya başladı.
"Dinle jungkook,konuyu uzatmayı sevmem bilirsin bu yüzden direkt söyleyeceğim. Bir süredir bir ortaklık peşindeyim biliyorsun Bay minseok ile bu ortaklık sayesinde tarlalarımızı ve arsalarımızı genişleterek iş için daha çok imkan kazanacaktık fakat bay minseok bir türlü ikna olmuyordu."
Babam sözlerine ara verdiğin de onu dinlediğimi belli etmek adına kafamı aşağı yukarı salladım ve o da sözlerine devam etti.
"En sonunda ortaklığı kabul etti fakat bir şartı var."
"Nedir o şart baba?"
Babam derince bir nefes çekti içine.
"Oğlu Namjoon ile evleneceksin Jungkook.""NE?"
"NE!"
------------------
Bu kurgu çok da geçmiş olmayan fakat yine de teknolojinin daha hayatımıza girmediği,iki dağın arasında ortasından şırıl şırıl bir dere akan yemyeşil bir kasabada geçiyor fakat bu kasaba Kore'de değilmiş gibi düşünün yani o gelenekler ve eski Kore'ye dair bir şey yok. Ayrıca kurguda bizim dünyamızdan farklı olarak eşcinsel evlilikler kabul görüyor ve bu günlük yaşamda normal.
Minnoş bir kurgu lütfen karakterlere bol bol sevgi verin ve desteklerinizi esirgemeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavinia-taekook
FanfictionLavinia;ay yüzlü,hayallerimde ki sevgili anlamlarına gelmektedir. Aynı zamanda bir çiçek ismidir ,ölüm çiçeği olarak da bilinir. Sana gitme demeyeceğim, ama gitme lavinia... -Özdemir Asaf