Hisler

71 54 12
                                    

"Dünya denen bu kayanın içinde sığınabileceğim bir yarık gibiydin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Dünya denen bu kayanın içinde sığınabileceğim bir yarık gibiydin."

Dün gece olduğum yoldan geri dönüp evime varmıştım. Fazla oyalanarak eve geç gitmiştim. Bugün ise bara gitmem gerekiyordu hafta içiydi. Onun yüzüne nasıl bakıcaktım acaba, dediği şey aklıma gelince ister istemez karnım kasılıyordu.

Saat 7 olmuştu daha gitmeme olduğu için evin içinde oyalanmayı seçmiştim. Kendime instagram yapsam mı diye düşündüm oturduğum yerde. Bu zamana kadar hiç bir sosyal medya hesabım olmamıştı.

Hesap yapmak adına kendi bilgilerimi girip hesabımın profil fotografını seçmeye koyuldum. Fotoğrafı seçtikten sonra telefonu kapatıp elime okumaya devam ettiğim bir kitabı aldım. Kitabımı okurken telefonumun çalmasıyla telefonuma döndüm.

Arayan Jungkook'tu. İşe az kalmıştı neden arıyordu ki?

"Alo?"

Telefonun arkadasından birkaç gürültü sesi ve öksürük sesi gelince merakım artmaya başladı.

"Merhaba Taehyung. Ben biraz hasta gibiyimde bende patronun telefon numarası yok sana haber vereyim dedim gelemeyeceğim."

Hasta mı olmuştu? Dün saatlerce orda kalmıştık ve beni izlemişti bu yüzden hastalanmış olmalıydı.

"Şuan nasılsın, iyi misin?"

Telefonun ardından bir hapşırık sesi daha gelince endişelenmeye başlamıştım.

"İyiyim sadece birazcık üşütmüşüm."

Sesi bile yorgun geliyordu bence hiç iyi değildi. Benim yüzümden de hasta olmuş olmalıydı ben orda saatlerce oturmuştum ve beni izlemişti o kadar süre.

"Bana evinin adresini atar mısın?"

Şuan yaptığım deliceydi farkındaydım ama hastaydı ve iyileşmesi gerekiyordu.

"Bir dakika ne evime mi geliceksin?"

O da bu dediğime şaşırmış olmalıydı ki sesi şok içerisinde geliyordu.

"Sen bana konum at hatta geliyorum."

Telefonu kapatıp hemen hızlı bir çorba yapmaya başladım o sıra içerisinde de patronu arayıp Jungkook'un hasta olduğunu ve benimde çok önemli bir işim olduğunu gelemeyeceğimi söylemiştim. Çorba pişerken hemen altıma gri bir eşofman ve üstümede bana bol gelen bir siyah sweat giymiştim. Parfümümü sıkıp hava soğuk olduğu içinde dudak kremimi sürüp mutfağa geçtim.

Çorbayı dökülmiyecek termal bir kaba koyup ağzını sıkıca kapattım. Onunla neden böyle ilgilenme isteği vardı içimde bilmiyordum ama yapmak istiyordum işte.

Anahtarımıda alıp evden çıktım ve Jungkook'un attığı konuma ilerlemeye başladım. Evlerimiz çok uzak bir mesafede değildi bunu nedense sevmiştim. Binanın önüne geldiğimde ufak bir nefeslenip içeri girdim. Merdivenleri ise yavaşça çıkıp kapı numarasının 6 olduğunu görünce durdum. Kalp atışlarımın hızlandığını anladığımda sağ elimi kalbimin üzerine koydum ve sakin olmaya çalıştım.

O sırada kapıyı çalıp beklemeye başladım. İçeriden tıkırtılar gelince heyecanlanmam arttı. Birden kapı açılınca üstsüz Jungkook beklemeyi düşünmüyordum.

"Şey ben üstümü giyiniyordumda bekletmek istemedim. Hoşgeldin geç içeri geliyorum hemen."

Hızlıca bir odaya girdi ve kapıyı aralık bıraktı. Bende ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Oturma odası olacağını düşündüğüm bir odaya girdim. Montumu çıkartıp koltuğa bıraktım. Elimdeki poşetide koltukların ortasında olan küçük masanın üstüne bıraktım.

Koltuklar mavi rengindeydi masa ise kahverengi tonlarındaydı. Amerikan mutlaktı, mutfağı burdan gözükebiliyordu. Kalktım ve elimdeki poşeti mutfaktaki masaya bıraktım. O sırada içeri Jungkook girdi.

"Geldiğin için teşekkür ederim." Diyerek yanıma geldi ve getirdiğime baktı. "Çorba mı yaptın? Hiç gerek yoktu aslında teşekkür ederim tekrardan."

Poşetten çorbayı çıkarırken "önemli değil sadece iyileşmelisin onun için yaptım" dedim ve kaptaki çorbayı bir kaseye boşaltmak amacıyla tabak aradım. Jungkook'ta bir çekmece açarak bana çorba kasesi uzattı. Kaseyi aldım ve kaptaki çorbayı ona boşalttım.

Tekrar kaşık ararken bu seferde başka bir çekmeceyi açtı ve kaşık aldı. "Sever misin bilmiyorum ama mercimek çorbasını yapabiliyorum sadece." Utanarak kaseyi bir tepsiye koydum ve oturma odasındaki masaya koydum.

O oturunca bende yanına oturdum. Elindeki kaşığı çorbaya soktu ve karıştırmaya başladı. Çorbadan hâlâ dumanlar geliyordu demek ki hâlâ sıcaktı. Yavaşça kaşığı yukarı kaldırdı ve üflemeye başladı. Sonra kaşığı ağzına götürdü ve yuttu. Acaba beğenmiş miydi? Sonra bir kaşık daha, bir kaşık daha ve bitirdi çorbayı.

"Ellerine sağlık gerçekten çok beğendim." Gülümseyerek tapsiyi mutfağa götürücekken elimle durdurdum ve tepsiyi aldım. "Ben götürürüm sen hastasın dinlenmelisin."

Elinden aldığım gibi tepsiyi mutfağa göturdüm ve kaseyi yıkadım. Onları kurulayıp bana nerden vermişse oraya koydum.

İçeri geçtiğimde koltuğa yatmış üstünede bir battaniye örtmüştü. Ses çıkarmadan yanına gittim ve yüzüne doğru eğildim. Elimi yavaşça alnına değdirdiğimde ateşinin olmadığını anladım. Ben hastalandığımda hep kendime baktığım için bu tür şeylerde hazırlıklıydım ve biliyordum.

Onu uyandırmalıydım ve ilaç içirmeliydim daha kötü olmaması için.

"Jungkook"

Sessiz bir şekilde seslendiğimde beni duymamıştı galiba hiçbir hareketlilik yoktu.

"Jungkook"

Tekrar biraz daha sesimi yükselterek seslendiğimde yine hareketlilik olmamıştı. Omzuna hafifçe dokundum ve onu sarsmaya çalıştığımda hiçbir kalkma girişiminde bulunmuyordu. Endişelenmeye başladığımda ona yaklaştım ve mimiklerini anlamaya çalıştım o sıra gözleri açılınca dengemi kaybettim ve üstüne düştüm. Gözlerim fal taşı gibi açılırken onun üstüne düştüğümü kavrayamadığım için kendime gelememiştim.

"Sevdin galiba?" Hâlâ üzerinde olduğumu bu sorusuyla anladım hemen kalkıp üstümü başımı düzelttim.
"Ya ben bir şey oldu sandım sana o yüzden mimiklerini anlamak için şey yaparken birden gözlerini açınca dengemi kaybettim. Hem ben senin üstüne yanlışlıkla düştüm."

Hızlı hızlı kendimi açıklamaya çalışırken nefes nefese kaldığımı fark ettim. Biraz nefeslendikten sonra ona baktım tekrar beni izliyordu.

"Sakin ol bebeğim. Sadece dalgaya alıyorum. Benim uykum derindir yorgunum uyuyamıyordum uykum geldi bir anda uyudum. Seni endişlendirmek istememiştim." Ayağa kalktı ve bana yaklaştı sonra kollarını belimden geçirdi ve yavaşça kendine çekti. Vücutlarımız birleştiğinde karnım kasıldı, kalp atışlarım hızlandı.

Kafasını omzuma koydu ve saçlarıma götürdü. Bense ne olduğunu kavrayamamıştım. Sonra bende ona sarıldım. Bunu neden yaptım bilmiyordum ama o an bunun olması beni iyi hissettirmişti. Ellerinin belimde olması beni iyi hissettiriyordu. Bu benim için cenneti yaşamak gibiydi.

Cennet benim yanı başımdaydı. Ona karşı hislerim vardı.

Cennetin benim sonumu getiriceğini bilmeden ona sarılmıştım.

Merhaba. Bu seferki bölüm uzun oldu. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Fikirlerinizi merak ediyorum nasıl ilerliyor veya yazımım nasıl, nasıl olsa daha iyi ilerlerdi gibi bunları buraya yazarsanız mutlu olurum. Çok beğendiğiniz paragraflara yorum olarak yıldız koyarsanız beğendiğinizi anlarım. Bunu yapabilirsiniz. Kendinize iyi bakın. ☆☆

Star - TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin