Ölümün Gölgesi

40 5 10
                                    


Güney Kore'nin Seoul şehrinde, Busan'da Ekim ayı dengesiz bir aydı, bazen Eylül ayının o dayanılmaz sıcakları hissedilir, bazen de gelecek olan uzun kış aylarının kapalıhavaları, fırtınaları yaşanırdı.

İnsanın zaman ve mekan duygusunu aşındıran bir aydı Ekim.

O ay Bangchan'a hayatta ne yapıcağını bilemiyormuş gibi bir his, bir kafa karışıklığı getirirdi.

Ve bu kafa karışıklığı, üç yıl önce, on iki ay çalıştıktan sonra GKPD'ndan (Güney Kore Polis Departmanı) emekli olunca başladı ve Hannah'la doğup büyüdükleri, yetiştikleri, eğitim aldıkları ve çalıştıkları şehirden ayrılıp Vietnam'a gidince daha da arttı.

O sırada Ekim'in ilk haftasında, kapalı bir havada, uzaklarda gök gürültüleri duyulurken, Vietnam'ın alçak bir tepesindeki evlerine gidiyorlardı. Böğürtlen çalılarıyla dolu ve uzun zaman önce terk edilmiş üç küçük göz taşı madenin birbirine bağlayan toprak yolu takip ettiler.

Hannah her zaman durup dinledikleri alçak kayaya doğru yürürken Chan'da Hannah'ı takip ediyordu.

Kardeşi hep orada durur ve abisi Bangchan'a öğüt verirdi. "Etrafına baksana, cennet gibi yer. Çok güzel bir yer burası, rahatına bak, bunun tadını çıkar"

Kardeşi bir anda durdu ve "Bu bir dağ gölümü"diye sordu .

Chan gözlerini kırpıştırarak baktı.
"Ne dedin!?"

Kardeşi yıllar önce terk edilmiş göz taşı madeninin çukuruna dolmuş durgun suyu göstererek "Şunu diyorum" dedi. Yuvarlak bir göl değildi bu,yol üzerinde oturdukları yerden diğer yandaki söğüt ağaçlarına kadar yaklaşık yetmiş metre genişliğinde bir su birikintisisydi ve üzerine düşen ağaçların gölgeleri ile göz aldatan fotoğrafları andırıyordu.

"Bir dağ gölü mü dedin?" dedi Chan.
Kardeşi Hannah heyecanlı bir ifadeyle, "Geçen gün İskoçya dağlarında yapılan bir gezinti hakkında harika bir kitap okudum" diye devam etti. "Yazar birçok kez dağ göllerinden bahsetmişti. Ben de onları bir tür kayalık havuz olarak hayal ettim"

"Hmmm... Olabilir"
Uzun süre konuşmadılar ve manzarayı izlediler. Sonunda Hannah evlerinin bahçesindeki alanı işaret ederek "Şurayı görebiliyor musun?" diye sordu.

"Evet"
"İşte oraya bir kulübe yapalım"
"Hannah ne saçmalıyorsun"
"Küçük tatlı bir köpek besliyelim"
"Ahh... Tamam peki"
"Sence nasıl yapmalıyız"
"Bilmiyorum Hannah...Sen çiz ben yaparım"
"Pekala abicim ben çizim yapmak için gidiyorum sende gelirsin görüşürüz"
"Görüşürüz kardeşim"

Hannah ayağa kalkıp evin kapısına doğru yürümeye başladı,içeriye geçip kapıyı kapattı ve önce mutfağa gitti. Musluğu açtı o sırada ise bardakların bulunduğu dolaptan bir bardak çıkarttı ve musluktan akan su soğuyana kadar bekledi.

Abisi Chan aslında bunu yapmasına kızardı çünkü Hannah'ın hasta olacağını düşünürdü ama Hannah hiç söz dinleyen bir kız değildi. Su soğuduğunda bardağını doldurdu ve tek dikişte içip dolaba geri yerleştirdi, ardından adımları kulübenin taslağını çizmek için odasını buldu, çalışma masasının yumuşak rahat koltuğuna geçti ve çizimleri, taslağı çizmeye başladı.

Chan'da sıkıldığı için tam içeriye gidiceğiz sırada evin önüne bir range rover yaklaştı. Araba durdu ardından kapı açıldı.

O arabanın sahibi Kim Kai'ydi. Birlikte garip bir ölüm kalım savaşı verdiği,profesyonel başarılara imza attığı ve kişisel çatışmalar yaşadığı dedektifim bu şaşırtıcı olmayan ziyareti karşısında yüzünü buruşturmuştu Chan.

Chan aslında onun yakın zamanda ziyaretine geliceğini tahmin etmişti. Kai'nin Cinayet Masası'ndan zorunlu ayrılışını duyunca bunun başına gelebileceğini biliyordu.

Kai' nin İşinden ayrılmasından önce yaşanan bir olay aklına gelince onun gelişine neden sinirlendiğini, neden böyle gerildiğini anladı.

İşin içinde ciddi bir borç meselesi vardı, bir tür ödeme yapması gerekiyordu.

Alçak kara bulutlar, sanki range rover'ın sesinden kaçıyormuş gibi karşı dağın arkasına doğru gidiyorlardı. Şimdi Chan'ın bulunduğu yerden görünen siyah range rover'ın önünden seslendi Kai

"Gelsene eski dostum şurada iki sohbet edelim görüşmeyeli uzun zaman oldu" dedi arabasına yaslanmış konumdayken. Ardından yaslandığı arabasının yanından uzaklaşıp Chan'ın yanına gelmeye başladı. Chan "Sen ne işler çeviriyorsun yine!? " Kai Chan'ın tam olarak yanına vardığında "Hiçbir iş çevirmiyorum" "Özledim seni" dedi.
"Peki gelmez misin içeriye"
"Olur"

Bangchan Kai'ye bakıp takip et tarzı bir el hareketi yapmış ve salona ilerlemişti. Salonun ortasındaki koltuğa oturduğunda Kai'nin oturmasını bekledi. Hannah eve birinin geldiğini anlamış ve yanlarına gitmişti. Kimse konuşmuyordu, Hannah yanlarına gittiğinde "Bir şeyler içermisiniz?" diye sordu.

Chan ve Kai olumsuz anlamda başını sağa sola salladı. Bunun üzerine Hannah da koltuğa geçti ve abisine dönüp kısık bir sesle "Onu bekliyormuydun Abi?" Chan Hannah'a dönerek sıkılmış bir ses tonuyla "Hayır. Ziyarete gelmiş" diyerek cevapladı.

Arkadaşı Kai'yi hatırlıyor olması Chan'ı şaşırtmıştı. Kardeşi abisinin yüzündeki ifadeyi görünce "Sadece karakola geldiğimde seni bulmama yardım etmişti oradan hatırladım" dedi.

Kai bunun üzerine "Evet anahtar almak için yanına gelmişti. Bende onu senin yanına getirmiştim." diyerek araya karıştı. Bunun üzerine Chan eski dostuna bakıp "Hatırlıyorum Kai hatırlıyorum" dedi.

Kai asıl meseleye girmek istiyordu fakat bunu nasıl yapıcağından, nasıl söyleyeceğine emin değildi. Sonunda arkadaşına bunu nasıl açıklayıcağını buldu.

"Bir zamanlar bana borcun vardı"
Dedi Kai. Bangchan "Evet biliyorum, bunun için mi geldin?"
"Hayır tabikide"

"O zaman niye bu konuyu açtın?"
"Sana bir teklifim var"
"Naymiş o teklifin!?"
"Hani tıp okuyan 28 yaşındaki kardeşin Lucas varya"
"Ne olmuş kardeşime?"
"Geçen gün birisi konuşması onu..."
"Evet onu?"
"Bir katil vurmuş ama katil kim bilinmiyor"
"Bunu bana şimdi mi söylüyorsun?"
"Borcunu ödemek yerine benimle birlikte bu katili bulmaya ne dersin?"
"Ne zaman olmuş bu olay?"
"Dün akşam 19:53 civarlarında"

Bangchan kardeşi Hannah'a baktığında Hannah'ın gözlerinin dolduğunu gördüğünde kardeşine sımsıkı sarıldı ve "Hannah sakın ağlama.

Onu... koruyamadım üzgünüm ama seni koruyacağım. Söz veriyorum" Hannah abisini ittirip "Beni korusan ne olucak ki o ölmüş.

Üstelik katil bilinmiyorken onu nasıl bulabilirsin?" ağlamaklı bir sesle söylediğinden Chan eski dostu Kai'ye dönüp "Olay yerinin konumunu at yarın gidiceğiz"

Kai ilk başta arkadaşının üzülmediğini düşündü ama aklına arkadaşının üzüldüğü zamanlarda sinirlendiğini bu yüzden tepki göstermediğini hatırladı. "Peki dostum seni bekliyor olucağım"
 Bangchan arkadaşını kapıdan geçirdi, Kai arabasına bindi ardından uzaklara kayboldu.

---------------------------------------------------------

Her pazartesi günü yeni bölümler sizlerle olacak...
Yazar:Emine Elif Eren

ODDINARYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin