two.

17 2 5
                                    

Hasta ve yorgundum son günlerde. Yazacak vakit bulamadım pek. :((

Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. 💗💗

Ayağıyla vurduğu taşa bakmakla yetinmişti Taehyung. Dişlerini sıkıyor, kendine kızıyordu. Saatlerce aranan yüzüğün, hâlâ bulanamamış olması sinirini bozuyordu.

Derin nefes verip yoluna devam etmek için adım attığında alnına yediği taş ile sersemlemiş, arkasındaki ağaca yaslanmıştı Taehyung. "Sikeyim..." diye fısıldadı kendi kendine.

Elleriyle kapattığı yaradan kanlar geliyordu, bunu eline baktığında anlamıştı. Taşın nereden geldiğini anlamak için başını kaldırdığında adamının önünde çırpınan bedenle karşılaştı.

Tabi ya, Kral'ı yaralamak isteyen düşman.

Karşısındaki küçük bedeni süzdüğünde sinirle gülmüştü Taehyung, Kral'ı yaralama emrini buna mı vermişlerdi Tanrı aşkına?
"Senin daha kendine hayrın yok be, bir de Kral'ı mı yaralıyorsun ha?" diyip ardından ekledi. "Beyinsiz."

Küçük çocuk ise duyduklarına şaşırmış bir şekilde yaralı adama bakıyordu. Kral olduğunu yeni anlıyordu.

Adamından gelen mendili alıp yaraya bastırdı hafifçe, o sırada tekrar çıktı ağzından o küçük fısıldama; "sikeyim..."

Yarayı sildiğinde mendili yere attı ve karşısında hâlâ çırpınan bedene baktı. Ellerini arkada birleştirip yaklaştı o bedene. Yüzüne eğildiğinde küçük çocuk çırpınmayı bırakmıştı hemen. "K-kral-ım.. çok ü-üzgünüm... S-sizin olduğunuzu b-bilmiyor-dum. Açıklayabilirim." Küçük çocuğun sesi titriyordu Kral'ının karşısında.

Taehyung gülerek küçük çocuğun gözlerinin içine baktı. Bakışlarındaki öfke bile bir insanın ağlamasına neden olabilirdi. "Açıkla bakalım." Taehyung, alaycı bir şekilde bakıyordu ona. Ne diyeceğini gerçekten çok merak ediyordu.

Jungkook bir süre sessiz kaldı. Ne diyeceğini, cümleyi nasıl kuracağını bile bilmiyordu. Uzun zamandır kimseyle konuşmamıştı. Sessiz kalması, Taehyung'un kendi dediklerine emin olmasına neden oluyordu.

"E-efendim, ben s-sahibim-den k-kaçtım... Ö-önüm-e düşen taş-ın onun a-attığını san-dım." Taehyung, kaşlarını çatarak adamına baktı. "Ne diyor bu? Bi sikim anlaşılmıyor." dediğiyle çocuğun gözü dolmuş, dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Efendim, bu sahibinden kaçmış herhalde, önüne gelen taşın sahibinin attığını düşünmüş. Bence yalan söylüyor efendim." dediğinde küçük çocuk hemen adama bakıp başını iki yana sallamaya başlamıştı. "H-hayır." diye fısıldayabilmişti sadece.

Taehyung, göz devirerek küçük çocuğa döndü. "Sana fikrini sormadım Hyun." adam hemen eğilmiş, özür dilemişti. Taehyung sadece küçük çocuğa bakıp doğru söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyordu.

En sonunda uzaklaşıp at arabasına doğru yürümeye başladı. O ilerlerken adamları ise onun arkasından ilerliyordu.

Küçük çocuk, başını eğerek nereye gittiğini bile bilmeden ilerliyordu. Akan yaşını sildiğinde yerde gördüğü parlak şeye gözü takılmıştı. Eğilip almaya çalışsa da kolunu sıkan adam izin vermiyordu. En sonunda kolunu güçlükle çektiğinde eğilip yerdeki parlayan şeyi, muhtemelen yüzüğü, aldı. Adam hızla tekrar kolunu tutup Kral'ının bindiği at arabasına bindi küçük çocukla beraber.

Küçük çocuk, bulduğu yüzüğü düşümemesi için parmağına takmış, eliyle gizlemişti. "Saraya gittiğimizde atın bunu zindana." Aniden duyduğu sesin sahibine, Kral'a, baktı. Karşı gelmezdi, böyle bir hakkı yoktu. Sadece eğmiş olduğu başını daha da eğerek gizlenmişti.

...

Sertçe çekilen kolu yüzünden yürümek zorunda kalan Jungkook, alt kata indirilip zindana atılmıştı. Soğuk zindanda en azından bir yatak vardı. Yatağa oturup bacaklarını kendine çektiğinde ağlamaya başlamıştı Jungkook.

Sahibine tekrar götürülmekten çok korkuyordu.

Gözlerini kapatarak Tanrı'ya dua etmeye başladı sadece. Bir süre sonra dua edebilecek gücü bile kalmamıştı, o an sadece başını yastığa koyup kendini bırakmıştı.

Kısa oldu...

Umarım beğenmişsinizdir. :)) İyi uykular dilerim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

L'amour dans le Royaume | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin