Tüm çaresizliği kalbine dolmuştu Alaz’ın. Sevdiği kızın canının yandığı düşüncesi yüreğine bir alev gibi yayılmış ve dokunduğu her yeri harlıyordu. Etrafındaki hiç kimsenin bakışları umurunda değildi, sadece onun aklını bu denli karıştıran kızın iyi olma düşüncesine tutunmak istiyordu.
Ellerini tutan birinin olduğunu hissettiği ve eğdiği başını hafifçe kaldırdığında bu kişinin annesi olduğunu fark etti. Annesinin yüzünde buruk bir tebessüm vardı, ellerini hiçbir zaman olmadığı kadar sıkıca kavramıştı ve oğluna ilk defa bu kadar derin bakıyordu belki de. Oğlunun hissettiği tüm duygular, sanki onun yüreğine yığılmıştı ve onu ilk defa bu kadar iyi anlıyordu. Gözleri dolmuştu, nefesi titriyordu.
“Alaz.” dedi titrek sesine engel olamadan. Oğlunun tuttuğu elini hafifçe kaldırdı ve elinin üstünü yavaşça öptü. “Güzel oğlum benim.” dedi tüm içtenliğiyle. Alaz ise şaşkındı, ilk defa bu kadar büyük duyguları görüyordu annesinde, o tepki vermeden, bağırıp çağırmadan. Annesi ilk defa kendi kendine ona bu kadar içten bakıyordu. Tüm acıları dudaklarına döküldü birden ve hiçbir zaman yapamadığı gibi bu sefer annesine karşı bir duvar koyamadı ve tüm duvarlarını darmadağın etti.
“Anne,” diye mırıldandı acıyla. Kalbine yığdığı tüm hislerini, annesine anlatmaya başladı, küçük bir çocuk gibi. Etrafında başka insanlar da vardı ancak o sadece annesine bakmak istiyordu. “Ben çok korkuyorum.” diye itiraf etti sanki bir yaramazlık yapmış gibi. Sesi tüm hislerini kucaklamıştı sanki, her bir tını da farklı bir duygu yatıyordu. “Ben ona bir şey olacak diye çok korkuyorum.”
Kalbine yerleşmiş kıza, kendini layık görmüyordu sanki. O sadece, vurdumduymaz, bir şeyi yaptığında sonunu asla düşünmeyen bir haylazın biriydi kendi gözünde. Yanlıştı sanki kendisinin o’nu sevmesi. Ancak bu yanlış, Alaz’ın tüm ruhunu ele geçirmişti ve Alaz bundan çok memnundu. Bu yanlışı çok seviyordu Alaz.
Neslihan, oğlunun bu derbeder haline baktı uzunca, hiçbir şey söylemeden, tek bir kelime bile etmeden. Bunca zaman onu annesiz bıraktığı için kendi kızdı birkaç saniye. Sonra onun önünden kalktı, yanına oturdu ve ona sarıldı sımsıkı. Saçlarını okşadı, geçen yılları bunlarla geçirmeye çalıştı. “Bulacağız onu, söz veriyorum bulacağız.”
Alaz, annesine sığınmışken, hiç tahmin etmediği biri eğildi önünde ve onun gözlerinin içine baktı.
Kabul edemediği abisi.
Yaman, onun bu haline şaşkınken daha fazla olduğu yerde duramamış, bir kez daha Alaz’a abilik yapmak istemişti. Her ne kadar kardeşi bunu istemese de, o bugün, küçük kardeşinin elinden tutmaya kararlıydı.
Dün yaptıkları konuşmanın üzerinden sadece yirmi dört saat geçmişti, ancak o bugün onun yanında olacaktı.
Alaz, onu gördüğü için oldukça şaşkındı, bugün kaç defa şaşırmıştı, sayını bile unutmuştu. Abisi karşındaydı, ona gülümsüyordu. Aralarında birkaç saniye geçti, ardından Yaman ona “Merak etme, bulacağız Asi’yi.” dediğinde Alaz’ın gözlerinde biriken birkaç damla yaş döküldü yanaklarına.
Birden, hiç kimsenin beklemediği bir anda, Alaz titreyen sesiyle o kelimeyi fısıldadı Yaman’a. “Abi.”
Aralarında birçok şey geçmişti, Alaz, Yaman’a birçok şey yapmıştı ama günün sonunda şimdi ona ilk defa hiçbir dalga geçme gibi kötü hisler barındırmayan o kelimeyi kuruyordu ona.
Abi...
Yaman, Alaz’ın abisiydi.
Alaz, Yaman’ın kardeşiydi.
Ve bu ikisi, günün sonunda aynı derdin, dert ortağı olmuştu.
Asi...
İkisinin de tek niyeti, onun sağ salim bulmaktı ve bu amaçta ikisi de, birbirlerine tutunmuştu.
Yaman, duyduğu kelimeyi inanamadı. Kardeşinin titrek sesinden çıkan o söz, onun tüm düşüncelerini yıktı, bir anda sadece, o ve tek bir kelime kaldı. Gözlerinin dolduğunu, çenesinin titrediğini bile hissetmemişti o an. Birden ayağa kalktı ve kardeşine sıkıca sarıldı. “Bulacağız onu abim, tekrar sapasağlam bizim yanımızda olacak.”
Onun tüm sözleri, ilerleyen birkaç dakikanın ardından duyulan yüksek seslerle bozuldu.
Oraya kadardı, o ana kadardı.
İki kardeşin ve onlarca kalbin tutunduğu o umut tohumu, Asi’nin sedyenin üstündeki kanlar içindeki bedenini görünceye kadardı.
Bir umut, tek bir kelimeni getirdiği mucize ve gerçeğin karanlığı.
Ve gerçek, hepsini bir anda arkasında bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir hayalin ucunda
Fanfiction"Sen, ben ve hayat. Ne kadar da tuhaf, değil mi?" dedi Asi. Alaz gülümsedi, bu anların son mutlu anları olduğunu bilmeden. Uzun bir zaman boyunca.