Her sabah olağan bir şekilde olduğu gibi saat 8'de kalktık. Şerafettin tabiki de ossura ossura uyuyordu. Yataktan kalktım ve buruşmuş poposuna bir şaplak attıktan sonra yüzümü yıkamaya gittim. Elimi yüzümü yıkadım, cilt bakımımı yaparken bir ses yükseldi. Ne olduğunu şaşırmıştım, altıma ettim. Komşular sabah sabah tadilata başlamış. Hemen kapıya çıktım ve komşuların kapısına dan dan dan vurdum. Komşular kapıyı sinirli bakışlarıyla açtılar. Dedim ki
- Ne tadilatı bu sabahın köründe?
+ Ne tadilatı Selen uyandırdın apar topar bizi.
Yalnızca özür dileyip geri evime girdim. Eve girdiğim gibi kan beynime sıçradı. Şerafettin orospusu osuruyormuş. Ev dumanaltı olmuştu. Göz gözü görmüyordu. Kokudan bayılacak gibi olmuştum. Şerafettin de hemen koştu ve "hastaneye gidelim" diye tutturdu. Bir şeyim yok dememe rağmen gitmek için ısrarcıydı. Beni önemsemesi hoşuma gitmişti. Arabaya bindik, radyoda Nilüfer-Müslüm Gürses çalıyordu. Sevdiğim parçalardandı. Aynı zamanda Şerafettin de çok severdi. Ama şarkıyı duyduktan sonra modu düştü. Bir anda 32 dişini göstererek ağlamaya başladı. Ne olduğunu anlamamıştım. Şaşırdım beni bu kadar sevmesine. "Neden ağlıyorsun Şerom?" dedim.
Sert bir şekilde çıkışarak;
-Selen mal mısın? Bu şarkı hep beni ağlatıyor biliyorsun.
Cılız kaslı adamım öyle deyince üzüldüm tabi. Sonrasında bize 5 dk mesafe olan hastane yerine, şehir dışındaki babamın yattığı hastaneye sürdü. "Neden" dedim.
- O hastanede hastalar çok kibarmış aşkım.
Sabah olduğu için dalgınlığına gelmiştir diye düşünerek boş verdim. Şerom da şerom. 3,5 saatlik yolculuktan sonra gitmemize gerek kalmamıştı aslında ama, babamı çok özlemiştim.
- Şerafettin, babamı çok özledim ya. O hafif kel kafasını, sapsarı dişlerini, 5 kilo göbeğini, pembiş dudaklarını..
+ Ah o pembe dudaklar.. Ah o dudaklar var ya ölümüm onlardan olsun.
Şerafettin'e sadece side eye atabilmiştim. Babamı çok seviyordu, ne güzel.
Hastaneye geldik, Şerafettin acil bir şekilde tuvalete gitmek istediğini söyledi. Ben de tabiki git dedim ne dicem. Resepsiyona oda numarasını sordum. 4. kattaydı. Asansöre bindim ve çıktım. Kapıyı tıklattım, hemen sonrasında açtım. Şerafettin babamın alnını öpüyordu ve sessizce
"Helalimsin" dedi. Canım kocam ya, bu hareketi ben yapsam absürt olurdu ama o iyiki yaptı. Canım kocam, yardımsever düşünceli kocam. Odaya geldiğimi gördüklerinde babam yani Muzaffer, Şerafettin'e şöyle dedi;
Muzaffer; Aferin damadıma, nasıl da sever benim minnoş, genç, hanım hanımcık, bal gözlü, ak saçlı kızımı..
Babama kırıldığımı belli etmek için saçlarımı çektim. Bir tutam kopardım, ve Şerafettin'in üzerine fırlattım. Şerafettin ağzıyla saçları yakalamaya çalıştı. Canım kocam burda bile korur beni. Susamıştım, su almak için arkamı döndüm. Şerafettin parmağını ağzına sokmuş, kusturmaya çalışıyordu kendini. Şerafettin'imin yanına koştum. Babam çok telaşlıydı, serumunu falan sökmeye çalışıyordu. Babama şöyle dedim;
Selin; Babacımmm, iki dakika gözünü kapat arkanı dön ben Şero'mu iyileştiricem.
Babam kızgın bir şekilde
Muzaffer; Ya ne eski köye yeni adet getiriyorsun Selen! Ben halledecem çözün beni.
Tabikide buna izin veremezdim. Yalvardım ettim babam sonunda gözünü kapattı. Şero'ma dönüp
Selin; Aşkım sen de gözünü kapat.
Dedim. Tereddüt bile etmeden kapattı. Dudaklarına uzun bir buse konduruyordum, ama Şerafettin'in ağzından dünkü yumurtalar dökülene kadar. Kusmaya başlamıştı. Gerçekten de iyileştirmiştim galiba. Babam apar topar serum askısını bana fırlattı. Nolduğunu şaşırmıştım. Ayağa kalktı, göbeği ondan önce gidiyordu. Şero'ma doğru koşuşturmaya başladı. Ve onları yalnız bırakmam gerektiğini söyledi. Israr ettim ama seni evlatlıktan reddederim dedi. Bu yüzden odadan çıktım.
YOU ARE READING
Kocam Babama Aşıkmış
RomanceKocamla babamın arasındaki çekimden dolayı başımdan kaynar suların döküldüğü o an.