Geçmiş
Harry önündeki kehribar rengi sıvıdan bir yudum alıp acı sıvının boğazını yakarak geçmesine izin verdi. Bu gece Noel gecesiydi. Çevresinde neşeyle kendini içkinin kollarına bırakan sarhoşların aksine Harry kutlama yapmak için içmiyordu. Canı yandığı için de içmiyordu. Geçmişi unutmak da değildi derdi. İçiyordu çünkü bugün ilk iş günüydü ve şu an içmek dışında yapabileceği hiçbir şey yoktu. Gençken tanrıların onu ömür boyu sürecek bir yalnızlığa mahkum ettiğini düşünürdü. Kendini yalnızlığın derin, karanlık çukurunda mahsur kalmış gibi hissederdi. Ama şimdi her şey farklıydı. Yeni işi hayatına renk katmıştı. Gerçi içten içe bu işi yapmak istemediğini de biliyordu ama bu bambaşka bir konuydu.
Saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Kaçıncı kadehini içmekte olduğunu da bilmiyordu. Başı hafifçe dönmeye başlamıştı ama durmak istemiyordu. Bu gece sarhoş olacaktı. Sarhoş olacak oturduğu yerde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayacaktı. Bu işi yapnak istemiyorum, diye bağıracaktı. İçmeye devam edecek ve aldığı her yudumla daha da öfkelenecekti. Neye öfkelendiğini bile bilmeden hırçın bakışlarını etraftakilerin üzerinde gezdirecekti. Sinirle barmenden bir kadeh daha isteyecekti. Yavaş hareket ettiği için barmene söylenecekti. Cebindeki parayı son kuruşuna kadar harcadığında kalkacak, tökezleyerek evinin yolunu bulmaya çalışacaktı. Başı döndüğü için yolun ortasına oturacak hatta biraz uyuklayacaktı. Daha güzel bir Noel kutlaması hayal edemiyordu.
Ne kadar para harcadığını da ne kadar parası kaldığını da bilmiyordu. Elini cebine atarak cüzdanını yokladı. Boşluk. Bu kadar sarhoş olmuş olamam diye düşünerek elini bir kez daha cebine kaydırdı. Parmaklarına değen deri cüzdanı hissetmek istiyordu ama hissedebildiği tek şey pantalonun kumaşıydı. Lanet olsun. Telefonunu bulmak için diğer cebini yokladı. Bu cep de boştu.
Harry arkasından geçmekte olan bir garsonu durdurdu.
"Soyuldum" dedi başka ne diyebileceğini bilmiyordu.
Adam boş bir ifadeyle Harry'i inceledi.
"Evet, elbette."
Harry adama sinirle baktı. Hiçbir şey yapmayacak mıydı? Sinirli yeşiller adamın yakasına iliştirilmiş karta baktı. Derek.
"Bu konuda hiçbir şey yapmayacak mısın, Derek?"
"Elimden bir şey gelmez." Adam omzunu silkti.
"Güvenlik kameranız yok mu?" diye sordu Harry.
"Var elbette ancak kameralarımızı soyulduğunu iddia eden her sarhoş için incelemiyoruz," diyerek kısa bir açıklama yaptı Derek.
"Burası bir bar, Derek. Eğer içki içmeye gelen müşterileriniz için inceleme yapmıyorsanız kim için yapıyorsunuz?"
"Aslına bakarsanız hiç inceleme yapmıyoruz."
"Sen benle dalga mı geçiyorsun?" diye bağırdı Harry "Bu ne rezalet!"
"Derek, beyefendinin kayıp eşyalarını bul." Hükmedici bir ses Harry'nin kulaklarını doldurdu.
Harry sesin geldiği yöne baktığında sarhoş olduğunu hissetti. İçtiği kadehlerdeki acı sıvı bile onu bu kadar sarhoş edememiş, nefesi böylesine kesememişti.
Ve işte saatlerdir beklediği adam gelmişti.
"Hemen kameraları kontrol ettiriyorum, efendim." dedi garson aceleyele müşterilerin arasından geçmeye çalışarak.
"Ne yani? Ben söyleyince kılını kıpırdatmıyorsun ama bu adam söyleyince kayıtlar aklına mı geliyor? Ne berbat bir mekan burası!"
"Beyefendi burası İngiltere'de bulabileceğiniz en kalite-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Kill My Mind
FanfictionBüyük bir kavga sonucu ayrıldığı sevgilisini bir daha asla görmeyeceğini düşünen Louis'nin bir gece Harry'nin ağır yaralı olarak kapısını çalmasıyla onu öldürme kararını bir kez daha gözden geçirmesi gerekir.