Doğduğumdan beri hep Türkiye'de yaşamıştım. Yurt dışında yaşamak isteme gibi bir lüksüm yoktu.
Maddi durumumuz kötü değildi ama ben sadece başka yere taşınınca diğerleriyle anlaşamamaktan korkuyordum.
Okuldan öğrendiğim İngilizcem ve lisede okuduğum için lisedeyken Almanca öğrenmiştim. Kendimi açıklayabilecek kadar hatta daha fazlasını bile konuşabilecek şekilde dil yeteneğim var ama yine de korktum. Kendimi açıklayamamaktan, yanlış anlaşılmaktan...
_________________________________________
Şuan lise 11. sınıfım.Ama bu bişey değiştirmez. Sonuçta hala liseye gidiyorum.
Her şey o gün olmuştu. Ben odamda ders çalışırken kapımın tıklandığını duydum. Kapının arkasından gelen ses, annemin sesiydi."Alvin müsait misin?"
He bu arada ismim Alvin. Bazıları ismimin garip ya da ucube ismi olduğunu söylerler. Ama çok kafama takmıyorum çünkü bu onların düşüncesi, gerçekler değil."Tabii gel. Ders çalışıyordum."
YAZAR ANLATIMI
Annesi sakince kapıyı açar. Ama bugün onda bir değişiklik vardır... Çok mutludur. Hiç olmadığı kadar.
Ece Hanım, kapıda çok fazla beklemeden içeri girer ve Alvin'in yatağının köşesine oturur ve sevecen bir sesle konuşur."Sana bir adet iyi, bir adet kötü haberim var."
Kötü haber mi dedi? Alvin genellikle kötü haberleri duymaya alışkın değildi. Hemde hiç değildi. Özellikle de annesi tarafından duymaya..."Kötü olandan başla."
"Okulundaki arkadaşlarına, apartmanımızdaki komşularımıza, voleybol takımındaki arkadaşlarına elveda diyeceksin."
_________________________________________
Size anlatmadığımız bir şey var Alvin 7 yaşından beri voleybol oynuyor. Bu kadar erken yaşta voleybol oynamaya başlamasının sebebi babası, babası voleybol antrönörü. Bu kadar erken yaşta başlayınca kötü oynayacak hali yok ya tabi ki iyi oynuyor.
Her neyse konumuza geri dönelim. "Elveda"... bu Alvin'in en sevmediği kelimelerdi. En nefret ettiği şeydi birine istemediği halde veda etmek. Ama niye buradaki tanıdıklarına elveda diyordu ki?
"Neden buradaki tüm tanıdıklarıma veda etmek zorundayım?"
"İşte bu da iyi haber, babanı Almanya'ya çağırıyorlar. Almanya Milli Voleybol Takımı'nın antrönörü olmasını istediklerini söylediler. Bu yüzden Almanya'ya taşınacağız.
NE? Almanya dedi? Milli Takım çağırsa bile Almanya'da ne yapacaklardı? Bunun nesi iyi haberdi? Bunların hiç birini bilmiyordu. Cevabından korktuğu o soruyu sordu..."Ne zaman gidiyoruz peki?"
"Bugün."Bugün mü gidiyorlardı? Neden son dakika söylemişlerdi? Alvin'in öğrenmesi o kadar mı önemsizdi. Anlamıyordu... En korktuğu şeyler birleşiyordu hem anlayamıyor hem de sevdiklerinden koparılıyordu...
"Tamam anne anladım odamdan çıkar mısın? Hazırlanayım bari.""Tamam canım çıkıyorum ben."
_________________________________________
ALVİN'İN ANLATIMI
Tüm önemli eşyalarımı 3 saat sonra aldım. Önemli dediğim her şeyi toparladım işte. Telefonumdan Almanya'ya gitmeden önce birkaç bilgi edinmek için araştırma yaptım. Tokio Hotel adında bir müzik grubu vardı. "Görseller" kısmına tıkladım.
Bir tane full siyah giyinen çocuk vardı, bir tanesinin saçı uzundu. Biri gözlük takıyor diğerinin ise rastaları vardı. Gözüme ilk rastalı olan çarpmıştı. Google'dan çıkıp Instagram'a girip Reels izlemeye başladım.
Üstten gelen bildirime baktım. "insaninsandır sizi takip etmek istiyor." Buneydi şimdi? İnsan insandır diye kullanıcı ismimi olur?
Yinede isteğini kabul ettim. Ne olabilirdi ki?
_________________________________________
Sonra insaninsandır'ın bana bir mesaj attığını gördüm. Almancaydı.-siz anlayın diye Türkçe göstericem tabii ki- "Simon niye bir saat isteğimi kabul etmiyorsun?"
Simon kimdi? Simon'ın ben olmadığına eminim. Ve bu çocuk niye Almanca yazıyordu? Geri cevap yazdım, "Ben Simon değilim sanırım yanlış biriyle karıştırdınız."
Geri cevap yazdı "Ahh pardon." Telefonumu kapattım ve annemin "ALVİN HADİ ÇIKIYORUZ!" demesiyle odamdan çıktım. Havalimanına doğru arabayla gidiyorduk.
Valizlerimizi getirme ücreti ve uçak biletlerini babamın antrenörlüğünü yapacağı takım ödüyordu. Telefonumu uçağa binmeden önce son bir kez kontrol ettim ve Instagram'dan bildirim geldiğini gördüm.
"Arkadaş olmaya ne dersin?" Bu ne? Tanımadığım biriyle niye arkadaş olayım? Aslında bu bir yandan iyi çünkü büyük ihtimal konuştuğum kişi Almanca konuştuğu için Almandı. Yani belki aynı okulda okuyorsak arkadaşım şimdiden olucak demekti.
Tam yazıcakken aklıma uçağa binerken telefonu kapatmak zorunda olduğumuz geldi. Ama çocuğa görüldü atmış olucaktım? Biliyor musun, aslında umrumda değil telefonumu kapattım ve çantama koydum.
_________________________________________
Yolculuk tahmin edebileceğiniz üzere aşırı sıkıcıydı. Sadece uyudum ve şarkı dinledim. Zaten başka ne yapmamı bekliyordunuz takla atmamı falan mı? Havaalanından çıktıktan sonrq taksiye bindik ve yeni evimize doğru yola koyulduk.
Eve vardığımızda nerdeyse şoke oldum. Evimizin nasıl gözüktüğünü daha önceden bilmiyordum ve bu Türkiye'deki evimizin 3 katı büyüklüğündeydi. Valizlerimiz ve eşyalarımız çoktan içerdeydi. Yani Almanya Milli Takımı ödüyor bi zahmet bunuda yapsınlar.
Kendi odamı bulduktan sonra yatağa oturdum ve telefonumu açtım. İnsan insandır ile konuşamama tıkladım ve bana bir mesaj daha yazdığını gördüm. Tabii bunu 3 saat önce yazmış. "Görüldü mü attın?"
Hemen mesaj yazdım. "Pardon uçaktaydım." Saniyesinde mesajı gördü ve cevap yazdı. "Ne uçağı?" Evet şimdi bir saat hikayeyi anlatmam lazımdı
_________________________________________
Hikayeyi anlattıktan sonra şunu yazdı. "Hmm anladım. Hangi liseye nakil oldun bu arada?" Off bu sorudan korkuyordum çünkü ismi yanlış yazma olasılığım çok yüksek. "Kurfuerst-Joachim-Friedrich-Gymnasium Lisesine nakil olacağım. Sen hangi okula gidiyorsun?"
"Oha aynı!! İsmin neydi bu arada sormayı unuttum." Nasıl ya? Bu benle kafa buluyor herhalde. Aymı okula gitmemizin olasılığı çok düşük. "Ben Alvin, sen?"
"Ben Tom. Tom Kaulitz."
// Ayy bu hikayeden gram ümidim yok ama tutmasa bile yeni bölüm atıcam ben okurum en azından😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAMOUS / TOM KAULİTZ
Fanfiction"O gün köpekten kaçarken duvardan zıpladım bugün ondan kaçarken binanın çatısından."