2. Bölüm

22 9 42
                                    

Gözlerimi kıstım. Ardından arkama bile bakmadan oradan koşarak uzaklaştım. Evin yolunu tutmuş, yavaş tempoda koşarken ful vücut kamuflaj tulumlu asker ordusunun, bir adamın kollarına girmiş zorla götürdüklerini görmüştüm. Acaba nerede ufak bir hata yapmıştı da cezasını vermek için götürüyorlardı? Gözümün önünden hızla geçip gittiler. Durduğumu, onların arkasını seyrederken fark etmiştim.

Yoluma devam ettim. Az ileride yürüyen Alwin'i gördüğüm an tempomu hızlandırdım. Elimi Alwin'in omzuna koydum, yürürken ona sorularımı sordum. "Jimin neden beni arıyormuş?"

Çocuk başını bana doğru kaldırdı. "Tek bildiğim seni merak ediyor olması. Biliyorsun hyung, yarın büyük gün..."

"Nasıl kabul ettin?"

"Neyi?"

"Beni aramaya çıkmayı?"

O kadar cesur bir çocuk muydu? Bu günlerde kimse evinden çıkmak istemezdi. Seçilenlerin açıklanacağı günden bir önceki gün insan öldürmek yasaldı. Saat on ikiyi bulduğunda bu yasa ortadan kalkacaktı fakat biz seçilenlerin listesini öğlen on ikide öğrenecektik. Yani demek istediğim öldürmenin yasal olduğu gün (bugün) belki de listede seçilmiş kişi daha bölgeye atılmadan ölmüş olacaktı. Böylelikle daha az rekabet, daha çabuk kazanma ve daha az hasar almayı sağlayabilirlerdi. Bu bizi izleyen diğer ülkeler için mükemmel bir maceraydı.

"Bir çikolata karşılığında peşine takıldım. Şimdi hak ettiğimi almak için seninle beraber Jimin hyungun yanına gidiyorum."

Çikolata gayet güzel bir seçimdi. Tabii yine basit görünecek bir ürün ama burada çikolata kolay kolay bulunmuyordu. Hepsinin bir zorluğu ve bir karşılığı vardı. Özellikle çikolata benzeri ürünler başka ülkelerden içeri girdiği için (bizim ülkemize giriş ve çıkışlar yasaklanmıştı) küçük çocukların en zor bulunan gözdesiydi. Bu yüzden bir hayli pahalıydı. Jimin, onu ikna etmek için güzel bir teklifte bulunmuş.

"Başta beni görmüş müydünüz? Yani Jimin beni gördükten sonra mı peşime seni taktı."

Duraksadı. Tombul ellerini beline sarılı kumaş parçasına koydu. Konuştu: "Hayır, hayır. Ben seni önceden görmüştüm ve Jimin hyungun etrafa bakınıp senin ismini bağırarak söylediğini duyunca pencereden ona seslendim. Seni daha önce gördüğümü söyledim. O da eğer seni bulmam konusunda ona yardımcı olursam bana üstü çikolata kaplı, içi limonlu dört katlı gofret vereceğini söyledi. Ben de 'tamam' dedim."

Konuşması bitince yürümeye devam ettik. Dar sokağa girmiştik. Sokak başında duran çöp konteynerinden gelen iğrenç koku başımı döndürmüştü. Tıpkı bekletilmiş bir ölü beden kokusu gibiydi. Ölü beden kokusunu çok iyi bilirdim. Daha önce birçok kez çoğunlukla insan olmak üzere ölü canlı görmüştüm. Vücutlarından ziyade, daha çok bedenden gelen kokuyu hiçbir zaman unutamazdım. Gün boyunca o koku burnumdaymış gibi hissederdim ve uykularım mide bulantılarıyla bölünürdü.

Bu sokağın sonunda Jimin'le kaldığım ev vardı. Ev artık gözüme görünür hale gelmişti. Kapının önünde Jimin bekliyordu. İşaret ve orta parmağı arasında bir sigara duruyor, telaşe içinde bir oraya bir buraya yürüyordu. Bunu Alwin de fark ettiğinden beni geride bırakıp koşarak Jimin'in yanına ulaştı. "Çikolatamı bekliyorum."

Çocuğun sesini duyan Jimin telaşlı hallerinden kurtulup nihayet deminden beri sokakta ona doğru yürüyen beni fark edebilmişti. Acelece cebinden çıkardığı muhteşem ötesi görünen çikolatayı çocuğa uzatırken çocuğun saçlarını sigara tutmayan eliyle karıştırdı. Alwin çikolatayı aldığı gibi bizi yalnız bıraktı.

Hızlı adımlarla eve girmek üzereyken Jimin'in suratının bozulduğunu gördüm. İçeri adımımı atacakken beni kolumdan tuttu, kendine çevirdi. Elindeki sigaradan son bir kez çekip yere attı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Denek 0123 | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin