İyi Okumalar 🦋
_________Hyunjin, Seungmin'in kapısına dayanıp dediklerinden sonra tek nefeste koşarak ilerliyordu. Hangi yoldan geçtiğini, ne tarafa döndüğünü bilmiyordu. Sadece ayaklarının götürdüğü yere gidiyordu. Hoş.. ayaklarının kontrolü çoktan kalbindeydi zaten.
Çarptığı insanlardan özür dilemeden geçiyor, onların arkasından bağırdıklarını biliyordu ama şu an yetişmek için çırpındığı yer vardı.
En son kendini yola attığında at arabasının durmak için devrildiğini görmüştü sonrası ise yine insanlara çarparak koşmaktı sadece.
Meydana vardığında tam merkezde durmuş derin bir nefes alarak dikkatlice etrafında dönmeye başlamıştı. Bakışlarını her yerde gezdiriyor, herkesin yüzüne dikkatlice bakıyordu. Aradığı tek şey biçimli dudaklar, özenle dağıtılmış çillerdi. Bulamadıkça daha çok geriliyor, biraz daha bakınıyordu.
En sonunda uzakta olmasına rağmen karşılaştığı tanıdık yüz ile elini kaldırmıştı görünmek için. Jeongin ise Hyunjin'i çoktan görmüştü zaten. Ama büyük olana yaklaşmak yerine geri geri adımlıyor daha da uzaklaşıyordu.
Hyunjin ne olduğunu anlamadan kaşlarını çatarak uzaktaki bedeni izliyordu. Dudaklarını okuduğunda ise etrafındaki sesler tamamen susmuştu.
"Üzgünüm Hyunjin Hyung"
Jeongin Hyunjin'in anladığını bildiği için hemen koşarak uzaklaşmıştı meydandan.
Hyunjin ne olduğunu kavramaya çalışırken elini kısa siyah saçlarının arasına daldırdı. Aklına dolan gerçekler ile bu sefer susan sesler kulağını delecek kadar şiddetlenmişti.
Büyük beden daha kıpırdamaya fırsat bulamazken yakasına yapışan küçük eller onu kendine çekmişti.
"İkimiz için mezar kazdım sevgilim"
Felix avazı çıktığı kadar bağırıp tüm meydandakilerin dikkatini üzerlerine çektikten sonra yapışmıştı sekiz aydır özlemini çektiği dudaklara.
Çok istiyorlardı birbirlerinin dudaklarını tatmayı, emmeyi, deli gibi öpüşmeyi çok istiyorlardı. Ama sadece dudaklar birbirine temas ediyordu. Ve ikisinin de ağzına gelen tuzlu tat.
Etraflarındaki sesler artmış, bazıları çığlık bile atmaya başlamıştı ama ikili için bunların hepsi rüzgar uğultusundan başka hiçbir şey değildi.
Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorlardı ama ikisi de ellerinden tutulup zorla ayrıldığında gözlerini açmış ve istemedikleri gerçekliğe geri dönmüşlerdi.
Elleri arkalarında birleştirilen gençler ağlamıyordu, gözlerinden yaşlar öylece süzülüp gidiyordu. Çünkü ağlamak beyinle ilgili bir şeydi. Onların tek sorunları kalplerindeydi.
"İnfaz emriniz diktatörlük tarafından verilmiştir. Yarın sabah saat 7de"
Hyunjin'in aksine Felix, burukça gülümsemiş ve derin bir nefes almıştı. Sonunda kurtulacaklardı bu acımasız hayattan. Sonunda ruhları birleşecekti.
Tek kötü yanı vardı, ayrı ayrı atıldıkları bu hücrede saatin kaç olduğunu bilmiyorlardı. Ne zamandan beridir buradaydılar. Belki sadece 10 dakika olmuştu. Belki de infaz saatlerine 10 dakika kalıyordu.
Hepsi Felix'in planıydı. Hyunjin ile aralarındaki ilişki arkadaşlıktan çıkalı çok olmuştu. İki taraf da bunu zor kabullenmişti ama aralarındaki arkadaşlık değildi. Aşk ve tutkuydu. Ama yaşadıkları devirde böyle aşk ve tutkunun tek sonucu vardı suç ve ceza.
Seungmin, Hyunjin'in kapısına dayanıp "Felix, kendini meydanda asacak" dedikten sonra Hyunjin hiçbir şey sorgulamadan koşmaya, sevdiğine ulaşmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öp beni /// HyunLix
Short StoryÖp beni, ölümcül silahlar bizi hedef almadan Öp beni, hala bir şeyler hissediyorken Öp beni, hala buradayken.... ANGST {ONE SHOT}