arda her zamanki bıkkınlığıyla uyanmıştı yeni güne. lanetler okuyarak kalktı yatağından. perdelerini açtı, elini yüzünü yıkamaya gitti.okul için eşofman ve bir sweat giyerek çantasını da alıp aşağı indi. lise son sınıf olduğu için forma sorunu yaşamıyordu, zaten süslenmeyi de pek sevmezdi. kendisinin 'güzel' olduğu söylendiği için saklanmak istercesine süsten kaçardı, halbuki buna bayılırdı.
çantasını kenara bırakıp mutfağa girdi. abisi ve annesi konuşuyordu. ardayı görünce ona döndüler.
"günaydın annesinin bir tanesi." diyerek yanağını sıktı ardanın.
"günaydın, velet." diyerek saçını karıştırdı altay.
ha bu arada, altay ardanın teorik olarak abisiydi evet ama aralarında yalnızca iki yaş vardı. abisiyle çok içli dışlı olduğu için küçüklükten beri hep beraber takılırlardı.
arda, abisi, en yakın arkadaşı kerem ve abisinin en yakın arkadaşı ferdi...
arda için ferdi hep özel bir yerdeydi, herkesten ayrı tutardı onu. hem bir abi gibi hem de bir arkadaş gibiydi son bir kaç aya kadar.
"günaydın." diyerek yanıtladı keyifsizce.
"ne bu haller yine arda?" diyerek sordu altay.
"bir şey olduğu yok altay."
"sen onu benim y- neyse. konuşacağız bunu." diyerek uzatmadı. altay, ardanın derdi her neyse öğrenmeden, hatta çözmeden bırakmazdı.
kahvaltıları bittikten sonra beraber çıktılar. yolda yürürken altay konuştu.
"ardam, neyin var artık söyler misin? okula giderken o kadar keyifsizsin ki ağzın tek kelime etmiyor."
"ya işte geçenki mevzular. emre ile ismail canımı sıkıyor biraz, hepsi bu."
emre ve ismail, ardanın en yakın arkadaşlarından biriydi. bir kaç ay öncesine kadar aralarında sorun yoktu ama emre, sevdiği çocuğa sarkmakla suçlamıştı ardayı. halbuki durum bunun tam tersiydi. hatta öylesine rahatsız etmişti ki ferdi gelip kurtarmasaydı çok daha başka şeyler olabilirdi.
bu olayın üzerine, emre anlamak istediği gibi anlayıp ismaili de kendi safına çekerek uzaklaşmıştı. neyse ki yanında kerem vardı, o hep vardı ve iyi ki vardı. kerem de abisiyle beraberdi. bu durum ardayı bazen ne kadar sıksa da en sevdiği iki kişinin beraber olması güzeldi.
"ardam, canım benim şu salakları takmamaya çalışsan he yavrum? eğer uğraşıyorlarsa söyle bana."
"yok abi bir şey yaptıkları yok, ama işte olay canımı sıkıyor ve hatırlıyorum gördükçe." dedi arda.
"sen kendini biliyorsun, biz seni biliyoruz gerisi mühim değil tamam mı? dostluk dediğin böyle bir şey değil. o yüzden sıkma canını." diyerek kolunu ardanın omzuna attı.
"sağ ol altay. sen niye bu saatte çıktın, erken değil mi?"
"ferdiyle kahvaltı edeceğiz dersten önce, hem fena mı seninle yürüdüm okula işte."
"sen şuna keremi göreceğim desene. hem oh valla ne güzel, önce evde kahvaltı sonra ferdiyle kahvaltı sonra ders mis gibi. okumak sana kolay."
"ya ya, sen de bir gir bakalım mühendisliğe görürsün ebeninkini tersten."
"aman altay ben hiç almayayım. biz keremimle sanatsal kişilikleriz, bize ters."
"öyle valla ya." diyerek sırıttı altay.
okulun önüne varmak üzerelerdi. ileride bekleyen keremi gördüler. kerem de onları fark edince gülümsedi.
"günaaydınn." dedi neşeyle kerem.