Ne beklenmedik ama? Babası tarafından öldürülüp en sevdiği romana geçen normal bir kızın leydi olması. Alışılmadık bir durum. Yine de bu hayat değil mi? Beklenmedik sürprizlerle dolu. Kim bilir belki de en doğrusu buydu? Kendisine 2. Bir hayat veril...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
⚝⸻LADY'S CURSE⸻⚝
『 1 』
Uh, pekala. Tam olarak bu şekilde olmasını beklemiyordum. Sizin için en baştan alayım.
Benim adım Kim Na-oh. Güney Kore'de yaşayan 22 yaşındaki normal bir kadındım. İş yerimdeki bir arkadaşımın önerisi üzerine 'Leydinin Laneti' isimli bir romana başladım. Öyle ki kısa sürede romana kapılmış ve büyük bir hayranı olmuştum.
Evli olmadığım için hâlâ ailemin yanında yaşıyordum. Ailemin en sevilen üyesi olduğum söylenemez. Kız kardeşim ailemin daha çok sevdiği ve ilgilendiği mükemmel çocuktu. Her zaman kardeşimin gölgesinde olsamda fark edilmeden yaşıyordum. Öyle ki babamın elinde öleceğimi kim bile bilirdi? Babam her zaman benden en çok nefret eden kişi olmuştur. Ailenin yüz karası olduğumu, bu yüzden doğmamam gerektiğini söylerdi.
Babam sıkça alkol alan bir tipti. Birgün 'mükemmel' aile günü yaparken babam kanepede oturup içki içiyordu. Annem ve kardeşim güle eğlene birbiriyle sohbet ederken bende masayı topluyordum. Öyle ki babam fazla ses çıkardığımı söyleyip bana vurmaya başladı. Elindeki cam içki şişesini sertçe zemine atıp kalan büyük parçayı mideme sapladığında hatırladığım tek şeyin gözlerimin kararmasıydı. Gözlerimi açtığımda ise en sevdiğim romandaydım. Leydinin laneti.
Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde gözümü açtığımda lüks bir odada, kocaman bir yatakta yatıyordum. Etrafımda bir sürü hizmetçi vardı. İlkte neler olduğunu anlamakta güçlük çekmiştim ama gücümü toplayıp odadaki aynaya yaklaştığımda kaynar sular tepemden aşağı dökülmüştü. Aynadaki kız o kadar güzeldi ki. Upuzun toz pembe saçları, gri güzel gözleri..
Bu kişi tanımıştım. Bu 'Leydinin laneti' romanındaki lanetli kötü kadın karakter 'Lilian De Lous Deciv'di.
Neyse ki romanı biraz olsun hatırlıyordum. Bu güzel leydi İmparatorluk varisi, erkek başrol karakteri olan 1. Prens Calix Experio'ya takıntılı bir aşıktı. Öyle ki laneti yüzünden kimse bu leydiyi istememişti. Veliaht prens romanın ana başrol kadın karakteri olan Diana Rossa Selio'yla bir aşk yaşadığında leydi ona kin beslemiş ve Dianayı ortadan kaldırmak için bir çok yöntemi denemiş, en sonunda ise trajik bir şekilde hayatını kaybetmişti.
Ve şimdi ben o lanetli leydiydim. İçimden lanetler okudum. O kadar karakter içinde ölüme mahkum olmuş lanetli bir leydi olmak zorunda mıydım? Liliandan nefret ettiğim söylenemez, romandaki en sevdiğim karakter oydu fakat okumakla o karakterin bedenine geçmek aynı şey olmuyordu. 2. defa mı ölecektim şimdi? Tabiki hayır! Bir şekilde romanın akışını değişterecek ve hayatta kalacaktım.
Bu planıma önce kendimi düzelterek, kötü karakter yerine iyi karakter olarak başlayacaktım. Belki bu kolay olmayacaktı ama bir şekilde bunu başaracaktım daha sonra ise diğer karakterler ve olaylarla ilgilenebilirdim.
Ve işte böylelikte 'Leydinin Laneti' romanının kötü leydisi olmuştum..
