yazarın anlatımıyla.
Çakan şimşekle daldığı derin düşüncelerinden ayrıldı. İzmir'in belki de en yağışlı günlerinden biriydi. Çakan şimşeklerin çıkarttığı güçlü sesler ister istemez Işıl'ı ürkütüyordu. Ama bu gecenin sonunda kalbinde çakan şimşeklerin sesinin daha yüksek olacağından da, ondan başkasının bu sesleri duymayacağından da henüz haberi yoktu.
Otobüsün ani fren yapmasıyla Işıl öne doğru savruldu. Tekrar kafasını kaldırdığında inmesi gereken durağa geldiğini gördü. Otobüs hareket etmeden hızlıca indi ve yağmurdan kaçarcasına koşmaya başladı. Bir süre sonra doğup büyüdüğü evin hemen karşısında nişanlısıyla kaldığı evi görünce koşmayı bırakıp yürümeye başladı.
Henüz 2 aydır nişanlıydı Yunus'la. Işıl, verdiği bir piyano resitalinde tanışmıştı Yunus'la. Ona aşıktı. Hayatında aldığı en hızlı kararlardan biri Yunus'la nişanlanmaktı. Önümüzdeki ay evleneceklerdi. Işıl, Yunus'u tanımadan önce aşkın yalan olduğuna inanırdı. Ama artık biliyordu.
Işıl, yaklaşık 3 dakika boyunca çantasını aradıktan sonra anahtarı buldu. Piyano resitali için yaptığı çalışmalardan dolayı eve geç gelmişti. Nişanlısına eve bugün gelemeyeceğini söylese de işleri çabuk bitmişti. Anahtarı kapıya yerleştirip çevirdi. Yavaş adımlarla içeriye girdi. Ayakkabılarını ve kabanını çıkardıktan sonra içeriye adımladı. Işıklar kapalıydı. Yunus uyuyor olmalıydı. Yatak odasına doğru ilerledi Işıl. Kapıyı açtı. Karanlıktı. Işığı açtı. Oda aydınlanmıştı belki ama kalbi karanlıktı şimdi de. Yatakta, istese canını bile verebileceği nişanlısı ve istese canını bile verebileceği kardeşi vardı. Tek bir gece iki ihanet.
Işıl elini ağzına götürdü. Çıplak bir şekilde sızmış nişanlısı ve kardeşi ona güzel bir görüntü oluşturmuyordu. İhanetin bir bedeli olmalıydı. Ağlıyordu evet, ama hala güçlü bir kadındı.
Nişanlısının yanına çöküp saçlarını sevdi sonra yandan yastığı alıp onu boğmaya başladı. Kalbi, bırakmak için dirense de beyni, buna izin vermiyordu. Ağlaması bir türlü son bulmuyordu. Bir kaç dakika sonra Yunus'un nabzına baktı. Ölmüştü. Nereden bilebilirdi 5 dakika önce canını verebileceği nişanlısını öldüreceğini?
Yunus'un öldüğünden emin olduktan sonra kıyafetlerini giydirdi. Kendi ellerine de eldiven takıp çekmeceleri karıştırmaya başladı. Neşteri bulunca Yunus'un eline değdirdi, sonra da bileklerini kesti. Uyanmasın diye önceden boğup uyanma ihtimalini sıfırlamıştı. İntihar süsü verecekti olaylara.
Yunus'la işi bittikten sonra kardeşine uzandı. Yüzüne baktı. Çok güzel bir kızdı. Kalbi öyle değilmiş maalesef. Onun işini dışarıda bitirecekti. Yüzüne iki tokat attı uyanacak mı diye, uyanmadı. Bu saatten sonra uyansa da bir şey değişmeyecekti zaten. Kabanını ve ayakkabısını giydi ve kardeşini sürüklemeye başladı. Asansöre bindi onu ise sürükleyerek bindirdi. İki sokak arkaya kadar sürükledi. Bu saatte dışarıda olan herkes sarhoş olduğu için görenler anlamadı bile. Kimsenin olmadığı ara sokakta son bir kez baktı kardeşinin yüzüne. O anda kardeşinin uykusunda mırıldanması duyuldu.
"Yunus..."
Karnına sapladı bıçağı. Çıkardı ve tekrar sapladı. Cesedi yere fırlatıp yüzüne tükürdü. Ve yine bilemezdi, 20 dakika önce canını verebileceği kardeşini öldüreceğini..
Işıl iyi hissetmiyordu. Kalbinin paramparça olduğu bu gecede, şimşeklerin sesini bile duyamıyordu kalbindeki seslerden. Koşarak piyano çalışması için nişanlısının ona yaptırdığı yere gidiyordu. O zamanlar onu düşündüğü için olduğunu sanardı, kardeşiyle yatmak için onu evden uzaklaştırdığını ise şimdi anlıyordu. Az önce ihanetin intikamını alan güçlü kadındı. Şimdi ise üzüldüğünde piyanosuna sığınan küçük kız olacaktı.
İçeri girince uzun bir süre odaya baktı. Yavaş adımlarla piyanosuna geldi ve çalmaya başladı. Çalabildiğinin en hızlı şeklinde çalıyordu. Çünkü duyguları da en az çalışı kadar hızlıydı. Parmakları tuşların üzerinde dans ederken, aniden durdu. Yanda duran cam bardağa kaydı gözleri. Elini uzattı bardağa. Elindeki bardağı inceledi bir süre. Sonra aniden duvara fırlattı. Ardından nişanlısının ona aldığı çiçekleri ve vazoları parçaladı. Kardeşinin ona aldığı gitara baktı. "Yeni bir şey denemenin zamanı geldi, umarım beğenirsin." demişti verirken. Aslında tek istediği gitarı öğrenmek için daha uzun süre burada kalmasıydı ablasının. Böylece nişanlısıyla daha çok yatabilirdi. Işıl, bunu da yeni anlıyordu. Gitarı aldı, piyanonun üstüne tüm gücüyle vurdu. Piyanonun bazı tuşları ve gitar parçalara ayrıldı. Aynı kalbi gibi. Tüm gece boyunca tüm odayı dağıttı.
En sonunda sırtı duvara sürtünerek yere çöktü. Tüm gücüyle ağlamaya başladı. Bundan sonra kimseye güvenemeyeceğini bilmiyordu. Daha önce cinayet işlemişti. İhanete de uğramıştı. Ama hiçbiri bu kadar acıtmamıştı canını. Ve evet, Işıl masum bir piyanist değildi. Ve yine evet, aşk yalandı.
YOU ARE READING
İHANETLERİN KADINI
Teen FictionSevilen kişi ihanet eder. Bu yüzden kimseyi sevmemeyi denedim. Denemekle kaldı. İhanet bir aşkı bitirdi. Yenisini doğurdu. Ben, Işıl Lara Aksu. Her üzüldüğünde piyanosuna sarılan küçük kız, her ihanetin intikamını alan güçlü bir kadındım. İhanetin b...