before meeting at the bar, at 7.48 p.m, in jimin's car
— roseanne park
"selam,"
a'yı iyice uzatıp araba koltuğuna oturduğumda jimin güldüğü telefondan başını kaldırmamış, umursamaz bir tavırla, "selam." diye mırıldanmıştı. aptallığı sinirimi bozsa da sesimi çıkarmadım. bugün onunla kavga etmek istemiyordum. yine de suratımı asmama engel olamadım. kollarımı göğsümde birleştirip sırtımı geriye yasladım. "artık gidecek miyiz?"
kafasını kaldırıp önce yüzüme baktı, sonra beni baştan aşağı —görebildiği kadarıyla— süzdü. "gidelim." diye mırıldandı ve arabayı çalıştırdı. ben sessizlik olacağını bildiğimden şarkı açtım. "yine ne için kızdın bana merak ediyorum," diye mırıldandı tek eliyle arabayı park ettiği yerden çıkarırken. tek eliyle araba kullanan erkekler mi çekiciydi, jimin mi bana çekici geliyordu bilmiyordum ama şu an ona fena derecede yükselmiştim.
"sana sinirli değilim." alayla güldü. "seni tanımasam belki inanabilirdim, chaeyoung." sinirle yüzümü buruşturdum. "bana chaeyoung diye seslenme. kaç kere söylemem gerek?" omuz silkti. "canım nasıl isterse öyle sesleneceğim."
"istemiyorum işte, zorlama." ışıklarda durduğumuzda kafasını çevirip beni izlediğini fark edebiliyordum ama ona bakmadım. bu konunun uzamasını istemiyordum. "hiç söylemedin," diye mırıldandı yeniden önüne dönüp yeşil ışıkta geçerken. şimdi beni izlemeyeceğini bildiğimden bakışlarımı ona döndürmüş, yüzünü izlemeye başlamıştım. siyah saçları hafiften uzamaya başlamıştı, yan profili yine büyülemişti beni. "neyi?" diye mırıldandım bir süre boş boş ona baktığımı fark ettiğimde.
hafifçe sırıttığında onu izlediğimi görmüş olduğuna yemin edebilirdim. hafif kızarık yanaklarımla önüme dönerken o da ciddileşmişti tekrar. "neden bu isimle seslenmemizden hoşlanmadığını." sustum. dizimde birleştirdiğim ellerimi izledim bir süre. "sevmiyorum sadece." dedim kafamı hafifçe iki yana sallarken.
"seni tanıyorum chaeyoung," ona döndüğümde zaten bana bakıyordu. göz göze gelsek de önüme dönmedim, o da yol boş olduğundan kısa süreliğine bana dönmüş olmalıydı. "eskiden sana sürekli böyle seslenirdim, sadece ben, ve sen de bu durumdan hiç rahatsız olmazdın. iki sene önce başladı bu isimle seslendiğimizde sinirlenişin."
o konuşurken tekrar önüne dönmüştü ama ben dönmedim. onu izlemeye devam ettim. "sürekli kavga ediyor olabiliriz ama arkadaşlığımız uzun yıllara dayanıyor, anlatmak istemeyebilirsin ama seni dinleyeceğimi biliyorsun." artık ona arkadaş gözüyle bakmadığımdan bazı şeyler de değişmişti. bu kavgalarımızın sebebi bendim, benim değişen hislerim. ama onun haberi yoktu.
"belki bir ara anlatabilirim." diye mırıldandım. "bunu yapma işte." dedi bir anda frene bastığında. korkuyla çığlık atarken kemerimi takmadığımdan öne doğru savrulmuştum. kafamı çarpmaktan son anda jimin'in elini koymasıyla kurtulmuşken sakinleşmeye çalıştım. "salak mısın sen?! amacın ne? öyle bir anda fren yapılır mı?!" ona birkaç yumruk atarken tek eliyle iki bileğimi kavradı ve üzerime doğru geldi hafifçe. ben geriye çekilirken sırtım araba kapısına yaslanmış, jimin ise dibime girmişti.
"ne — ne yapıyorsun?" dedim şaşkınca. heyecanlanmıştım, korkmuştum da. "eskisi gibi değilsin chaeyoung. bana gülerek ya da ağlayarak gelip bir şeylerini anlatmıyorsun artık. ne değişti bilmiyorum ama bana karşı değişen tavırlarının farkındayım. sadece eskiye dönelim istiyorum. bizimkiler grupta sürekli kavga edince bir şeyler yaşadığımızı düşünüyorlar ama şu işe bak aramızda konuşma geçmiyor bile."
geriye çekildi. "tamam, kavga etmemeye çalışırım seninle." sinirle derin bir nefes aldı. "bunu demek istemediğimi biliyorsun. eskisi gibi olalım derken yakın olalım demek istedim. benimle konuş, dertlerini anlat, boş boş konuş. bu konu hakkında bir daha konuşmayacağım, uzatmak istemiyorum. ya eskisi gibi oluruz ya da bir daha birbirimizin yüzüne bakmayız."
arabaya çalıştırıp ilerlerken beni nasıl bir halde bıraktığından haberdar değildi. nasıl derin bir düşünce havuzuna düştüğümü, çırpınmama rağmen nasıl boğulduğumu göremiyordu.
〄
jimin arabayı barın arka tarafına park etse de inmedi. hiçbir şey demeden öylece oturuyordu. ben de çaktırmadan onu izlemeye çalışıyordum, yine patlamalı bir tepki mi verecek yoksa sakin mi konuşacak merak ediyordum.
"konuşmayacak mısın?" anlaşılan o da benim konuşmamı bekliyordu. "jimin, ben," konuşurken ellerimi kullanıyordum ama devam da edemiyordum. ona döndüm. "ne diyeceğimi bilemiyorum. evet bir şeyler var, eskisi gibi değiliz ama çok da uzağız farkındayım. bu sorun benimle alakalı olabilir, ki muhtemelen öyle. ama yapamıyorum işte. sana bunu açamıyorum, dertlerimi anlatamıyorum çünkü,"
çünkü derdim sensin jimin.
derdim sana olan hislerim. sana gelip de anlatamadığım sensin. kafama taktığım, yemek yememe, uyumama, bir şeyler yapmama engel olan sensin. zihnimden çıkmayan da, kalbimin deli gibi atmasına sebep olan da sensin.
"çünkü ne chaeyoung?" dedi ilgiyle açıklamamı ister gibi. "bana artık güvenmiyor musun? ya da değiştim mi? sorun bu mu?" kafamı iki yana salladım. "sorun sen değilsin. sorun tamamiyle benim ve bunu kendi kafamda çözmem gerekiyor. sana da açamıyorum çünkü daha kendim halledemedim. kendim yapabilirsem, ya da bir gün cesaret edebilirsem sana söyleyeceğim."
"hayır." dedi keskin bir dille. şaşkınca ona döndüm. "bu konuyu daha fazla uzatmayacağım demiştim sana. beni biliyorsun chaeyoung, bu konu ya şimdi halledilecek ya da sonsuza dek aramızdaki problem olarak kalacak." bir şey diyemedim. "açıklayamam." diye mırıldandım geçen birkaç dakikanın ardından.
"pekala o hâlde." diyerek arabadan indi ve sertçe kapıyı kapattı. irkilerek gözümü kapatıp yerimde hafiften sıçradım. ben de onun peşinden indim ama çoktan ilerlemişti. arkasından seslenmek istedim ama yapamadım. dudaklarım aralansa jimin'in ismi dökülmedi.
ona onu sevdiğimi söyleyemezdim, onu kaybetme uğruna bile.
ve şimdi benimle bir daha konuşmayacağını biliyordum, bugün son şansımdı ama ben bunu kullanamamıştım bile. çünkü biliyordum, jimin'in benden gram dahi hoşlanmadığını.
—-
onceki iki bolum ve bu bolum 50 oya ulasmadan bolum atmama karari aldim.😡
begendiniz mi??
yildiza basip yorum yapmayi unutmayin💓
gorusurzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beatitude, liskook
Fanfictionlisa ve jungkook ilişkilerini arkadaşlarından gizlemek istiyorlardı.