Evin biriken çöplerini atmaktan nefret ediyordum.
Evet gençler, bundan gerçekten nefret ediyordum.
Tabii bu, nefret ettiğim şeylerin başını alıyor değildi. On sekiz yaşında yarı ergen biri olarak çoğu zaman hayatımın büyük kısmından nefret ediyordum. Sabahları erken kalkmaktan, erkek kardeşimin odama izinsizce girip böğürerek konuşmasından, sakladığını abur cuburları bulmasından, ansızın gelen misafirden, birbirine dolaşan kulaklığımdan, çantamda bulamadığım akbilden, son dakika kaçırdığım otobüslerden, regl ağrısından, burnunu karıştıran insanlardan, tuvalette sıgara içen tiplerden, yolda yürürken kırmızı kaldırım taşlarına birinin benden önce basmasından, yere tüküren insanlardan... Hepsinden nefret ediyordum!
Ve tabii evin çöpünü atmaktan.
Şu sıralar yalnızca bir şeyi seviyordum.
Kütüphanede kestiğim yakışıklı çocuğu.
Pardon, taşı
Adı, Oğuz'du.
Eh, tabii benim de bir adım vardı. Bestegül. Yani, adım bestegül'dü. İsmimle bir sorun yoktu, kendisini çok sevmesem de babaannemin bana verdiği bir isim olduğu için hep bir samimiyetim olmuştu. On sekiz yaşında, üniversite sınavı için gün sayan, sabahları okula gidip, öğleden sonra etüde kalan ve hafta sonları dershaneye gidip, oldukça sıradan bir kızdım. Hakkımda bilinmesi gereken pek çok şey yoktu aslında. Sonuçta kendimize dönüp baktığımızda beni görürdünüz. Sizler gibiydim işte. Çilekeş yaşıyordu.
''Bestegül, çöpün suyunu akıtma evladım.'' Ayakkabılarımın bağcıklarımı aceleyle bağlayarak doğrulduğunda, annemin kapının eşiğinde ah vah ederek söylendiğini gördüm. Beni dershaneye uğurlamak için erken kalkmış, giderken çöp poşetini elimi tutuşturmuştu. Bağcıklarımı bağlayıp doğrulurken söylendim. '' Poşetin altı delik anne. '' Sus, annene karşılık verme. ''
İste anneler... Onların bilirsiniz, bu yüzden size annemden bahsetmeyeceğim. Çöp poşetini kendimden uzak tutarak inmek için basamaklara yöneldğimde annem yünlü pijamaları içinde bana seslendi:''okuyarak git evladım. '' Omzumun üzerimden ona baktığımda içimi tarifsiz bir duygu kapladı ve indiğim basamakları çıkarak annemin yanına vardım. Kızarmış görünen yanağına ıslak, abartılı bir öpücük kondururken sevgiyle ona baktım. Aniden kalbimde ağrı hisstemiştim, annemi çok severdim. O da beni yanaklarımdan öperken, ''Elbet okuyarak gidip geliyorum, ''dedim, okuyarak geçireceğim sürede yakışıklı çocuklar kestiğimi anneme söyleyemezdim tabii. ''Hadi içeriye gir de uyumaya devam et. ''
Atkımı düzeltti. ''Sağ salim gidip gel anneciğim. ''
Onu bir kere daha, huzursuz bir şekilde gümbürdeyen Kalbime anlam veremeyerek öptüm.bu yazdığım kitabı okuduğunuz için teşekürler fazla okunursa 2 sayfa gelecek sizi seviyorum görüşürüz 2 sayfayla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERE YAKIN YILDIZLARA UZAK
Science FictionBestegül her sabah yaptığı gibi o sabah da okula gitmek için evden ayrıldığında kaderinin on üç diğer insanla birleşeceğini henüz bilmiyordu o sabah metroya bindi ve son durağa kadar seyahat etti fakat son duraktan çıkamadı onunla beraber diğer on ü...