00.03

231 25 77
                                    

"Ha?" Okuduğu herbir satırda biraz daha şoka girerken, turkuaz gözleri sonuna kadar açılmış, ağzı şaşkınlıkla hafiften aralanmıştı. Şok, şok, büyük bir sessizlik ve daha büyük bir şok.

Böyle bir şey, böyle bir itiraf beklediği son şeylerden biri bile değildi. En son ne zaman böyle şaşırmıştı? Hiçbir zaman bu kadar şok olmadığına emindi.

Sakinleşmeye çalışarak, oturduğu yerde dikleşip her bir satırı teker teker biraz daha okudu. Ona hakarette bulunan kısımlara, her şeye rağmen ona sevgisini adayan kelimelere.

İçinde varlığı filizlenen tuhaf bir duyguyla, anlamadığı hislerle yutkundu. Her zaman ona itiraflar, iltifatlar ve daha fazlası gelmişti. Hayatında çoğu zaman kadınların ona duyduğu ilgi, özel numarasının bir şekilde bulunmasıyla birlikte gelen mesajlar ve daha fazlası... Ama gelen bu mektup... Ne tepki vermesi, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.

Gözlerini kırpıştırıp titrek bir nefes verdi. "Y/n..." Diye mırıldandı sessizce. "Ne?"

Aklına gelen bulanık simayla biraz daha kaldırdı kaşlarını. Simayı netleştirmeye, tanımlamaya çalıştı kendince. Dudaklarından anlamaz bir ses, yarım bir gülümseme kaçtı. Bu tamamen istemsizdi ama aklına kuytu köşelerinde gelen anılar, doluşan sevimli küçük bir kızın yüzü biraz daha kurcaladı kafasını.

Hatırlıyordu.

Evlerine gelen rahatsız edici misafirler, gürültücü çocuklar, şımarık kızlar vardı. Rin'in onlardan sadece biriyle takıldığını, takıldığı o kızla sürekli oyunlar oynadığını, diğerlerinin aksine utangaç ve sevimli olan kızı hatırlıyordu.

Futbol oynuyorlardı. Küçük bir kız elinde tuttuğu ekmeklerle onu izliyordu. Hatırlıyordu.

Evin anahtarı annesindeydi ama annesi L/n'lerin evindeydi, anahtarı almaya geldiği zaman kapıyı açan, kapıyı açtığında onu gördüğü gibi gözleri kocaman büyüyen, sesinde anlamaz bir tın, biraz şaşkınlıkla onunla konuşan kızı hatırlıyordu.

Ona her zaman tuhaf ve heyecanlı bir şekilde bakan, Rin ile oynadığı zaman yanlarına geldiğinde hemen oradan uzaklaşan kızı hatırlıyordu.

Zihni anıları sunarken gözlerinin önüne, midesi biraz daha kasıldı.

Ne hissetmesi, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Duyguları ona ihanet ediyordu.

Evlenmiş miydi şu an? Mektup geçen pazartesi gelmişti ve tam bir hafta geçmişti üzerinden. Şu an, bugün evleniyor olmalıydı.

Düşünceler biraz daha kemirdi beynini.

Tam o sırada, sessizlik tırmalarken kulaklarını, çınlarken gözlerinde bir şeyler, girdiği transtan delicesine çalan zil sesi irkilerek kurtulmasına sebep olmuştu.

Bu saatte kim olabilirdi? Bu soru aklını kurcalamamıştı bile. Hâlâ vicudunda tuhaf bir şok, karmaşık bir his dururken, yüzüne yansıdığından emin olduğu duygularla sıcak yatağından kalkıp kapıya doğru düşüncelerle yürüdü.

Kapıyı açtığında gördüğü yüz, az çok aşina olduğu sima... Önce küçük bir çocuktu önünde duran, utangaç, gözlerine bakamyan bir kız çocuğu, ama sonra o çocuk siması silindi, karşısında avuç içlerini kapı kenarına yaslayan, derin derin soluklandıktan sonra dolu gözlerinin ardından, kirpik köklerinin altından tam göz bebeğine bakan kadını gördü.

Tanıdı.

Anında tanıdı.

Turkaz irisleri şaşkınlıkla küçülürken, bugün için fazlasıyla şok yaşamıştı. O küçük kızdan, çok güzel genç kadın olmuştu. Büyümüştü.

Burada ne işi vardı?

Kahverengi kısa saçları boynunu saran kadın, büyük kahverengi gözlerini kırpıştırarak salı verdi sonunda göz yaşlarını. Uzun, çok uzun bir zamandan sonra özlemini duyduğu yüze, gözlere baktı doyasıya. Utanmadan, sıkılmadan ayırmadı gözlerini. Özlemişti, özlem kalbinde derin yaralar, şifası olmayan izler açmıştı. Ama şimdi, kalbinin üzerine oturan ağırlık kalkmış, bütün bedeni uyuşmuştu.

Özlemişti.

Çok özlemişti.

Ne kadar büyüdüğünü gördüğünde, hayatın ona sunduğu haksızlıkla daha da aktı gözyaşları gözünden. Beraber büyüyememişlerdi, Sae onu hiçbir zaman sevmemişti, hiçbir zaman olmayacaklardı birlikte. Ama... Şu an uzun bir zamandan sonra o kadar huzurlu hissediyordu ki, bedeni yıllarca bu huzurdan mahrum kalmıştı.

"Yapamadım..." Diye fısıldadı aciz, ince bir sesle, gözlerinden yaşlar biraz daha süzülürken. "Onunla beraber olamadım... Bunu çocukluğuma ve kendime yapamadım... Ben, ben... Sana sarılabilir miyim?" Sadece bir kere...

Geçmiş sadece bir izdi. Pişmanlıklarla dolu bir yara. Belki de gelecek Sae'nin düşündüğü kadar yorucu ve sıkıcı olmayacaktı.



















---------

Buraya kadar okuyan herkese selamlar hurmetler🎉😈

Aslinda kurgu angst bitecekti ve y/n evlenecekti ama son anda kararimi degistirerek boyle yaptim

Aklima gelen kisa bir kurguydu ve bu kitabı okudugum bazi kitaplardan esinlenerek yazdim

Aklimda olan ilk Blue Lock veya Sae kurgusu değil, umarim aklimdaki diger kurgularida yazmaya cesaret ve heves bulurum

Neyse fazla bos yapmaya gerek yok

Okudugunuz icin tesekkur ederimm

Last Letter //İtoshi Sae//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin