— İyi be
— Hava kararmış Changbin
— Aaa öyle mi bende öğlen bir zannediyordum
— Bir şey demeğe gelmiyor yemin ediyorum. Ya iki gün böyle mi geçecek?
— Maalesef
— Ya bari başka bir yerde konaklayalım
— Yine elinin zehirlenmesini mi istiyorsun
— Koskoca kralsın hiç mi tanıdığın birisi buralarda yaşamıyor be
— Lan ben her bi bokluğu senin yanında yaptım sen nereleri biliyorsan nerelere ayak bastıysan benden de o kadar
— Haklısın sende canım. Sonuçta majesteleri var karşında. Hatta senden daha büyük
— Napayım majesteyi kral olmak varken?
— Onurum yıkıldı kırıldı param parça oldu tuzla buz bunun yanında binlerce meteor kadar büyük kaldı.
— İyi tamam DKSMKXEKODJSKXJS afedersin
— ...
— Ne o? Trip mi?
— ...
— gıdıklarım!
— TAAM TAAM YAPMA!
— DKSMKDMSDJSLJSKZJSJSKN
— Changbin çakarım!
— TAMAM SUSTUM!
— bir şey dicem
— Huh?
— ya bizim yakınlarda çiftçi amca yok muydu?
— ne diyon kimden bahsediyorsun
— ya Çinli zuhang bei diye bir adam vardı babamın çiftliğinde sana at bindirmesini öğreten adam.
— HAY AKLIMI SİKİM. O ADAMI NASIL UNUTTUM
— SKSNJSJZKSJSKSIWMKSNKCNN
— Tamam oraya gidelim
— şövalyeni çağır o zaman sakat
— Tamam tamam
-ŞÖVALYE!— Evet kralım
— buradan amcamın çiftliğinde çalışan çiftçinin evine gidelim
— Kralım affedersiniz ama ismi neydi?
— Zuhang bei
— Ah tamamdır emredersiniz efendim.
| şövalye aldığı komutları ihtişamlı at arabasını süren şoföre nereye gideceklerini söyledikten sonra oraya doğru yol almışlardır |
Şoför— biz oraya bir saatte anca varırız ama?
— istersen yere yatarak sabahlarız ha?
— Tamam..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
| bu sefer uyuma sırası Changbin'de idi. Chan'ın koluna girmiş,kafasını omzuna koymuş bebek gibi uyuyordu. Bu halini gören Chan Binnie'ye bakarak gülümsemişti. Onun üstüne örtebileceği bir şey var mı diye etrafına o güzel gözlerini sunarken pelerininden başka hiçbir şeyi olmadığını anlamıştı genç majeste. Kuzenini çok seviyordu, her şeyinden ilk Changbin'in haberi olurdu, kuzeni değil de kardeşi olarak görürdü ve asla onu kıskanmamıştı iletişimleri çok saftı temizdi güzeldi ve bunun böyle kalabilmesi için hep abi rolünü üstlenen kişi Chan olurdu o çok temiz ve mert yürekli bir adamdı halkı tarafından itibarı, gururu, seviyesi, ve en önemlisi güven verebilmesi seviliyordu |•fısıldayarak• Chan — pelerinimi üstüne örtmem için biraz hareketlensem sakıncası olur mu?
| Changbin'den tık yoktu sadece soluyan nefesi duyuluyordu. Chan biraz hareketlenip pelerinini zarifçe çıkartıp yavaş bir hamle ile Changbin'in vücudunun dört bir yanını kaplayacak bir şekilde örtmüştü. Örttükten sonra Chan'ın tek düşündüğü kişi diğer ülkenin krallığında yaşayan Kim Seungmin'di. O tam olarak Chan için yaratılmış bir eşsiz parçaydı her şeyi kusursuzdu elleri,saçları,gözleri, gülüşü... her zerresi Chan'ı baştan çıkarıyordu Chan'ı korkutan tek şey bu aşkın tek taraflı olabilmesi idi bu onu sarsar mıydı? Tüm bu olasılıklar onun korkusuydu aşkı toz pembe bir dünya olarak görmek istiyordu çünkü zaten hayat ona acımasızlığı öğretmişti. Dakikalar böyle geçerken at arabası durmuştu. Chan bu düşüncelerimde boğulup karar almakta zorlanıyordu. Eğer istese buradan ayrılıp sevdiğinin yanına bile gide bilirdi. Ona her şeyi anlata bilirdi. Ama ikilem duygusu kalbinin tam orta noktasına can evine öyle bir bıçak saplamıştı ki tüm hislerinin içinde boğuluyordu. Ne yapacağını asla bilemiyordu
———─── ⋆⋅☆⋅⋆ ───———
ŞİMDİ OKUDUĞUN
₊ ⊹𝗙𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻₊ ⊹
Fantasy1817 yıllarında Japonya'nın kralı Yang Jeongin ve kendini vatanına adamış korkusuz Kore'li savaşçı Hwang Hyunjin'in aşk hikayesini konu alan bir fic'tir Yan ship -Chanmin(chan ve seung) -Minsung (Minho ve Jisung) - Nereden buldun beni + Bulurum ben...