1

3.1K 167 32
                                    

Gökyüzü açık, hava ise soğuktu. Beyaz kış güneşi ışıltılı bir şekilde parlıyor fakat yine de yeryüzünü solukça aydınlatmaktan başka bir işe yaramıyordu. Sanki orada, tam göğün ortasında durmaktansa kendi köşesine çekilmeyi ister gibi bir hali vardı. Bir yandan neşe saçarken öbür yandan hüzünlüydü. Ağaçları hışırdatan dondurucu meltem yüzüne saldırdığında kız, daha fazla güneşe bakarsa kör olabileceğini düşünerek başını çevirdi.

Gözüne çarpan ilk şey topallayarak yürüyen ve kanlı ağzında tüylü bir yaratık tutan köpek olmuştu, durmadan hırlıyor ve etrafa öfkeli bakışlar atıyordu. Kızı görünce hırıltıları daha da yükseliyordu. Kız bir an için korktu ama sonra bunun anlamsız bir korku olduğunu hatırladı. Bu köpeklerin Sylvestre Kuşları'ndan başka düşmanı yoktu, en azından hükümet böyle söylüyordu ve kıza kalan tek şey de buna inanmaktı.

"Hey, sen," dedi köpeğe doğru, ondan uzak olmanın verdiği cesaretle. "O kuşu bırak."

Köpek bir an için kulaklarını dikerek ona baktı, ama hemen sonra önüne dönerek ilerlemeye devam etti. Kız; o gidene kadar köpeği izledi, hayvan gözden kaybolduğunda ise ayağa kalkarak evine doğru yürümeye başladı.

En fazla üç katlı ve boyası solmuş binaların, çöplükle dolup taşan bahçelerin, çimenlerin üzerinde yatan kokuşmuş Sylvestre Kuşları artıklarının ve daha nice iğrenç ve kokulu şeyin yanından geçerken hayatından ve yaşadığı yerden bir kez daha tiksinmişti. Neden o ve ailesi, ya da burada yaşayan diğer insanlar, Soylular gibi güzel bir hayat yaşayamıyorlardı? Neden böylesine büyük bir ayrımın berbat olan tarafındaydılar? Bu büyük bir haksızlıktı ve kimsenin bunu göremiyor olması, hayret vericiydi.

"Merhaba, Nova."

Genç kız başını sesin geldiği yöne çevirdiğinde kendi yaşıtlarında, koyu kırmızı saçlı ve sevecen ifadesi yüzüne yapışmış gibi duran bir kız gördü. Büyük ihtimalle onun sınıfındandı ama kız genelde teneffüslerde uyukladığından -ve belki de hiç olmasını istemediğinden-tek bir arkadaşı bile yoktu.

"Ben Deirdre. Astronomi sınıfından."

Genç kız kaşlarını çatarak Deirdre'ye baktı ve "Ben Astronomi dersi almıyorum ki," diye cevap verdi.

"Hayır, alıyorsun," dedi Deirdre, incecik dudaklarını daha da incelten bir gülümsemeyle. Sonra kızın onun sözünü kesmemesi için elini havaya kaldırıp devam etti. "Bu arada, buraya okul müdürü Bay Eckert'ın seni yarın dersten önce ofisine çağırdığını söylemek için geldim."

Nova'nın kafası karışmıştı, niye bunu söylemek için evin önüne kadar gelmişti ki? "Bunca yolu bunun için mi geldin?" diye sordu merakını dile getirerek.

Deirdre başını arkaya çevirerek eliyle, neredeyse bir araba kadar büyük olan devasa kuşu işaret etti. Kuşun ayaklarının dibinde oynaşan vahşi Sylvestre'lar şimdi hiçte vahşi görünmüyor, ona sataşıyor ve büyük kuş ise onları kanatları ve ayaklarıyla itmeye çalışıyordu. "Bununla gelmek zor olmadı."

Nova şaşkınlığını saklayamamıştı. "Bir Mansueti mi? Bu inanılmaz..."

Deirdre gururla başını sallayarak "Evet, babam doğum günümde aldı," dedi. "Hem de tam on bin Unio'ya! Harika, değil mi? Bay Eckert buna bayıldı. Onun asistanı olduğum için işlerimi bununla daha çabuk halledebileceğimi düşünüyor ve beni öğrencilerin evlerine bile gönderiyor. "

Nova ansızın iç geçirdi, Deirdre'nin söyledikleri onun bir Soylu olduğunu hatırlamasını sağlamış ve kız istemeden de olsa somurtmuştu. Konuyu dağıtmak ve Deirdre'nin gevezeliğinden kurtulmak için "Her neyse, görüşürüz," dedi, belki de caddedeki en temiz bahçeye sahip olan evine girerken.

Özgürlüğün KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin