Selam ben geldim (yine)
Bana şu aralar sizi en mutlu eden şeyi
Ve
En sinir eden şeyi yazarsanız
Bazen en acı veren şey ne biliyor musunuz ?
Kalbiniz kırıldığı halde, canınızın yandığı halde
Kalbimi kırdın, canımı acıttın diyememek...
Bölüme geçelim
*
(Bunu açıp bu kısmı okuyun)
Otobüsten inerken Ceddin Deden açmıştı Melike, İki adım atıp halkı selamlar gibi ya sağa yada solda dönüyordu, diğerlerinde arkasından geliyordu.
Erkeklerde sanki 'biz bu delileri tanımıyoruz' der gibi bakıyorlardı.
İçeriye varınca kızlar tribüne doğru gidip yerlerini almışlardı. Erkeklerde soyunma odasına gidiyor ve diğer yandan Montellanın dediklerini çeviren belinayı dinliyorlardı.
...
Tribünlerde kızlar heyecanlı bir şekilde artık maçın başlamasını bekliyordu. Yanlarında Sebastian da vardı.
Eda : ya kızlar, biz Otobüste böyle bizimkiler eğlendirmeye filan çalıştıkta, kaybedersek bizimkilerin moralleri çok kötü olur.
Selen : öylede ne yapacaktık başka ? Otobüsteki motivesiz halleriyle çıksalardı sahaya, o zaman sosyal medyada baya linç yiyeceklerdi. Böyle en azından hırsları arttı.
Ceren : aynen. Ellerinden gelenin fazlasını yapacaklar. Artık hakkımızda hayırlısı.
Filiz : geliyorlar.
Oyuncular sahaya çıkarken erkeklerin rahat tavırları 1000 m öteden anlaşılırdı.
Melike : bunların nesi var ? Ne bu rahatlık ?
Sena : bende anlamadım. Ben bile daha gerginim onlardan.
İstiklal marşı okunmaya başladı. İlk önce Portekiz'in istiklal marşı çalındı.
Heróis do mar, nobre povo,
Nação valente, imortal,
Levantai hoje de novo
O esplendor de Portugal!
Entre as brumas da memória,
Ó Pátria sente-se a voz
Dos teus egrégios avós,
Que há-de guiar-te à vitória!
Às armas, às armas!
Sobre a terra, sobre o mar,
Às armas, às armas!
Pela Pátria lutar!
Contra os canhões
marchar,
(Denizci kahramanlar, asil insanlar,
Cesur, ölümsüz millet,
Tekrar yüksel bugün
Portekiz'in görkemi!
Hatıraların dumanları arasında,
Oh ana vatan, büyük atalarımızın,
Sesini hissediyoruz
Bu sizi zafere götürecektir!
Kol kola!
Karada, denizde,