Sabah erkenden kalktım. Bugün yarışmalar yüzünden ders yoktu ayrıca bugün bizim yarışmamız da yoktu. Yarın final vardı. İçimden prensin kaybetmesi için dua ediyordum.
Yemekhaneye kızlarla indik. Yüzüm biraz kötüleşmişti ama bir kaç peri ve dikişle biraz tipimi düzeltmiş tik. Sadece biraz dikiş izleri vardı. Yemekhanede az kişi vardı. Hemen bir kaç yemek aldık ve kızlarla masaya oturduk. İlk konuşan tabi ki Lulu oldu. "Yarın final var bence plan yapalım."
Onu başımızla onayladık. Sonra Amaris bana baktı "bence direk saldıralım neye uğradıklarını şaşırsınlar. Elimle burun kemerimi ovaladım. "Planı anlatıyorum bu sefer Amaris bayrağı koruyacak Xia nın görevi aynı Lulu ve biz bayrağı almaya gitcez. Eğer Amaris elenirse onun yerine Xia geçiyor eğer Xia elenirse onun yerine Lulu geçiyor. Eğer Lulu elenirse ben yola tek devam ediyorum eğer ben elenirsem Lulu yola tek devam ediyor"
Hepsi anladım anlamında başını salladı. Günümüz sıradan ve sıkıcı geçti. Gece olunca da heyecandan hemen yattık ve uyuduk. Sabah Xia tarafından uyandırıldım. Hemen yarışma kıyafetlerimi giydim.
Hemen gelen at arabasıyla yola koyulduk. Sonunda yarış yerine geldik ve maalesef tanrı dualarımı kabul etmemiş olacak ki prens ve takımı karşımızadaydı. İçimden küfür sıraladım. Bunlar niye elenmedi ki ya.
Müdür final için konuşmaya başladı. "Evet çocuklar Ophelia Akedemisi Yarışları 1099.final ile beraberiz!"
Büyük bir alkış koptu. Müdür devam etti. "Bir tarafta Ejderha takımı bir yerde ise Ankalar var. İki takımda iyi performanslarıyla buraya geldi. Peki hangisi kazanacak Ejderhalar mı Ankalar mı? Bunun cevabını öğrenmek adına öğrencilerimizi yarış alanlarına gönderiyorum!"Tekrar alkış falan filan. Ormana girdik ve arkadaşlarıma hazır mısınız bakışı attım. Herkes yerine geçti yola Lulu ile devam ettim. Lulu bana bakarak "hava elementini pek iyi kullanamıyorum ama seni korumaya çalışcam kazancaz" ona gülümseyerek cevap verdim.
Baya yürüdük ve karşımıza kimse çıkmadı. Ama bir ara havada Ateş topu patladı bu Xia elendi demekti. Ve plana sağdık kalarak Luluyu gönderdim. Ama bir süre sonra havada bu sefer onun elementi yani hava elementinin topu patladı. Gene sona iki kişi kalmıştık. İnşallah onlar ölürken yanında birilerini de götürmüşlerdir diye düşündüm.
Sonunda sandığa geldim. Kimse başında yoktu etrafa baktım kimse yoktu. Sandığa baktım ve bir kağıt olduğunu gördüm. Kağıtta sanık burda değil küçük arayıcı sandığı bulmak için topluluğa git yazıyordu yani kastettiği tribündü havada bir de bunun üstüne su balonu patlayınca çileden çıktım. Niye sona sürekli ben kalıyordum ya birde üstüne bayrağı da bulumamıştım. Ayrıca eğer bayrak tribünde değilse rezil olurdum.
Gene koştum ben dejavu falan mı yaşıyordum. Ama biraz koşunca bana gelen kayalarla savruldum. Tarım kolum!
Bunu yapanın prens olduğunu gördüm. Beni dalların arasına aldı. Kıpırdamadım prens ise bana bakarak "ben bayrağımı almaya gidiyorum takıl sen buralarda" diyip güldü. Arkasında üç kişi duruyordu hiç biri elenmemişti.
Siktir kocaman bir siktir!
Beni burda bu şekilde bırakıp gittiler. Biraz hareket edince hızla belimdeki bıçağı çıkardım. Kıpırdana kıpırdana ağacı kestim. Sonra sarsak koşmaya başladım. Kolum öyle acıyordu ki
gözlerim yaşarmıştı. Sonunda çıkışa varınca onlarında aheste aheste yürüdüğünü gördüm. Benim ordan çıkacağımı düşünmemişlerdi.Okula birini sırtından vurdum. Hepsinin gözü bana döndü. Kılıcımı çektim prens bana sırıttı. Herkes ayakta seyrediyordu. Kılıcımı öndeki bir çocuğa salladım güzel bir hamleyle kurtuldu. Bana bir hava topu gönderdi ve yere çakıldım. Elime tekrar acıya rağmen okla birini daha kafası karışmış ken vurdum. Ama o da bana bir su topu attı nerdeyse nefessiz kalıyordum. Ama o da okun verdiği acıya çok dayanamadı yere çöktü diğeri beni hava elementi ile hava kaldırdı ve prens bana taşlar fırlattı. Resmen dayak yemiştim. Her yerim sızlıyor başımdan oluk oluk kan akıyordu sadece başımdan değil her yerimden oluk oluk kan akıyordu.
Beni serbest bırakıp yere düşmemi sağladı ve o kadar yukardan yere yapıştım. Tanrım omurgam!
Ben yerde 180 derce yatarken prens bundan faydalandı ve bayrağı aramaya koyuldu. Bende ayağa kalktım. Arkamda bir el hissettim Xia. Elenmemişti. Elenmiş gibi yapıp akılları karıştırmıştı. Ona bakıp "ben hepsini oyalıycam sen bayrağı bul" dedim. Ama konuşurken bile yüzüm acıyordu. Başıyla beni onayladı.Hemen ilk olarak okumu sırtı bana dönük hava elementine fırlattım. Sonra nolur nolmaz bronşunu aldım.
Sonra prense doğru ilerleyip kılıcımı savurdum. Ama iyi bir hamleyle kaçtı ve beni gene sarmaşıkla sardı. Hadi ama!Arkasını dönünce tekrar dikkat çekmek için saçına tükürdüm. Kızgınlıkla arkasını döndü. Beni büyük bir hızla diğer köşeye attı. Benim omurgamla ne dertleri vardı bunların. Acıyla yüzüm buruştu art8k yaram olmayan tek bir yerim kalmıyordu. Her yerim kan olmuştu. Bir ok çıkardım. Prensin arkasından tam kalbini hedef aldım. Ve oku fırlattım. Acıyla dizlerinin üzerine çöktü. Sonra Xia nın sesini duydum. "Maude elendim bayrağı bul!" diye bağırdı. Ona baktım sarmaşıklarla sarılmıştı ve bronşu gitmişti ayrıca onunda duduğa patlamıştı. Hoş, benim her yerim patladı.
Hızla tribüne koştum ve merdivenlerin altına girdim. Diğru tahmin sandık burda. Hemen açtım ve bayrakla koşmaya başladım. Kimi tezahürat ediyodu. Kimi alkışlıyordu. Bayrağı en üst kısma taktım. Takım arkadaşlarım yanıma koşmaya başladı ama daha fazla dayanamadım. İlk önce dizlerimin üzerini çöktüm sonra yere düştüm. Ardından bilincin kapandı.
Evetttt bu bölümden burda biter beğendiniz inşallah (çaktırmayın kimse okumuyo) olsun ben yazarken çok eğleniyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
FantasySelamlar direk konudan biraz bahsedicem Maude her yıl yapılan element belirleme mülakaşasına gitcekti artık 18 yaşına gelmişti o da katılabilcekti. Bu sefil köyden kurtulmanın tek yolunun buydu. Her köyden sadece 5 kişi seçilcekti. Peki Maudenin...