Yusuf, camdan dışarıya bakarak otobüsün ilk hareket ettiği o anı düşünmüş, bu hayattaki tek varlığı olan annesinden ayrılışını tekrardan getirmişti gözlerinin önüne. Yolculuk boyunca camın ardından geçen manzaralar, onun içinde karışık duygular uyandırıyordu. Bu yolculuğun, hayatında yeni bir dönemin başlangıcı olacağı apaçık ortadaydı. Gözleri ufukta kaybolan dağlara, akan nehirlere ve yeşil vadilere takılmıştı. İçinde bir umut, bir heyecan vardı, ancak aynı zamanda bilinmezliklerle dolu bir endişe de hissediyordu. Denizli'den buralara Türkiye'nin en doğu illerinden birine öğretmen olarak gelmek bu genç yaşında onun için bi hayli zor olacaktı. Yol boyunca karşılaştığı insanlar, şimdiden gördüğü farklı farklı kültürler onu korkutmaya yetiyordu. Tüm bunları düşünürken durdukları bir durakta yanına oturan adam dağıtmıştı bütün dikkatlerini, kulağında çalan müziği adamın yanına oturuşu ile kapamıştı. Tüm yolculuk boyunca insandan daha çok bagaja sığmayan baharat kokulu yüklere ev sahipliği yapan yan koltuğu sonunda birkaç kelam edebilecek canlı bir varlığa, ve hatta daha güzeli güler yüzlü genç bir adama ev sahipliği yapmaya başlamıştı. Hafif kirli sakallı genç, yüzündeki sıcak gülümseme ile kucağına ve ayaklarının altına sıkıştırmaya çalıştığı yüklerle yerleşivermişti koltuğuna. Yusuf da sanki yıllar boyu mağarasından çıkmamış, hiç insan görmemiş biri gibi dik dik adamı izliyordu; bunu fark etmesi neyse ki çok uzun sürmemişti. Gözlerini diktiği adamın yerleşmesi ile beraber dudaklarını aralamış ve konuşmaya başlamıştı:
- İyi yolculuklar, sanırım bir süre yol arkadaşlığı yapacağız birbirimize.
Demiş ve hafif bir tebessüm ederek adamı izlemeye, onu incelemeye devam etmişti. 20'li yaşlarında olduğu kolayca tahmin edilebilen bu adam daha tek bir kelime dahi etmeden samimiyetini hissettiriyordu ki Yusuf da bunu kolayca hissedebilmişti. Uzun bacaklarını sığdırmaya çalıştığı yere bir de bagaja sığdıramadığı yükleri sıkıştırmış, iki büklüm oturuyordu adamcağız. Yeşil gözleri bu memleketlerin sınırları içerisine girdiği süre boyunca görmediği bir göz rengini hatırlatmıştı Yusuf'a. Esmer teni, siyah saçları ve yemyeşil gözleri ile Yusuf'u baştan sona süzen adam sıcak bakışlarından farksız sıcak bir ses tonu ile Yusuf'un kibar sözlerine cevap vermişti:
- Hayırlı yolculuklar kardeş, böylesine biri ile kervan kardeşliği etmek bana büyük nimet. Hangi rüzgar attı seni buralara, burada böylesine düzgün görünüşlüsünü görmek biraz zor. Aha şuradaki dayıyı görüyor musun? O işte buranın en insana benzeyeni.
Diyerek Yusuf'u utandırmıştı. Yusuf ise bu söylenenlere katılmıyordu, gelene kadar böylesine güzel gözler görmese de bölgeye has güzellikte hanımlar, bölgeye has yakışıklılıkta erkekler görmüştü. Bölge insanının kendilerine has bir görünüşü, kendilerine has bir karizması vardı. Ama elbette Yusuf ülkenin batısından gelen bir öğretmen olarak buradakilerden biraz farklıydı. Çok yakışıklı olmasa da buralara ait olmadığını hiç değilse üzerindeki giysiler ile belli ediyordu.
- Beni mahçup ediyorsunuz, o sizin güzel yeşil gözlerinizin güzel bakmasındandır. Bölge insanının her biri birbirinden güzel, birbirinden yakışıklı. Kendinizi küçümsemeyin, bu küçük düşürücü sözleri hiçbiriniz hak etmiyorsunuz. Ha ayrıca nereden geldiğime ve nereye gittiğime gelecek olursak ismim Yusuf, Denizli'den geliyorum, öğretmenlik mesleğimi icra etmek için atandığım Van'a Dalbastı köyüne gidiyorum. Sizin nereden geldiğinizi, nereye gittiğinizi sormamda bir sakınca var mı?
Yusuf'un sözlerini dikkatle dinleyen adam bir yandan da dakikalardır uğraştığı şeyi yapmaya devam ediyor yüklerini sığdırmaya çalışıyordu. Yusuf'a dönerek gülümsemiş, yaptığı şeyden dolayı bir türlü muhabbete odaklanamamanın yarattığı mahcubiyeti yüzündeki bu tebessüm ile belli etmiş, af dilemişti.
- Denizli demek, epey uzak yerden geliyormuşsun öğretmen bey. Ben de daha şimdi bindim otobüse gördüğün gibi. Buradan Van'a gidiyorum, Van'da bir işim vardı da ne olduğunu ne sen sor ne ben söyleyeyim. Aynı yere çıkmasa bari yolumuz, Van'a gidiyorum ama Dalbastı'ya mı gidiyorum orasını ben bile bilmiyorum. Ha bu arada ismim Ziya, memnun oldum Yusuf...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Cennetin Elçisi
Romance"Kayıp Cennetin Elçisi" kitabım, Van'ın bereketli topraklarında geçen, imkansız bir aşk hikayesini anlatıyor. Genç bir öğretmen, görevi için Türkiye'nin doğu illerinden olan Van'a atanır. Burada, köyün geleneklerine ve yaşam tarzına alışmaya çalışır...