Taehyung ile her zaman geldiğim sahile gelmiştik yemekten sonra. Şoför arabayı park ederken o benimle beraber deniz kenarına kadar yürümüştü.''Burası hep paylaştığın yer sanırım.'' havayı içine çekercesine derin bir nefes aldı.
''Dikkatinizi çekmiş olmalı.''
''Çekti tabi ki. Aslında burayı merak ediyordum. Beni buraya getirmen iyi oldu.'' O ellerini kendi beline yaslamış dururken sessizce onu izledim kısa bir süre.
''Oturmak ister misiniz? Yani sandalyem falan yok ama ben genelde kuma otururum veya uzanırım''
''Benim için sorun yok'' Önce ayakkabılarını çıkardı daha sonra kumun üzerine oturdu. Ben de karşısına oturduğumda ayakkabılarımı çıkardım ve kenara koydum.
Ellerimi arkama yasladıktan sonra kafamı kendi omuzuma yerleştirip bir süre gözlerim kapalı şekilde derin nefes aldım. Denizin kokusu ferahlamamı sağlarken gözümü açıp Taehyung'u kontrol ettiğimde o da aynı şekilde kafasını geriye yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Onu böyle rahatlamış gördüğüm için mutluydum. Denizden esen rüzgar siyah saçlarını uçururken parfümünün ve şampuanının karışık kokusunu bana doğru getiriyordu. Hem denizin hem de Taehyung'un kokusu karışınca ortaya şenlik çıkmıştı resmen.
''Oldukça huzurlu bir yer. Buraya neden geldiğini anlıyorum sanırım.''
''Evet. Hem sessiz sakin hem de oldukça huzurlu. Dalgaların ve kuşların sesleri var sadece. Böyle gece olunca da ay parlıyor üzerinde. Sizin de benim kadar beğenmeniz hoşuma gitti.''
''Buraya bira ve fıstık lazımdı ama''
Gülümseyerek kafamı salladıktan sonra ''Haklısınız hemen alayım'' diyip yerimden kalkmıştım. O ise cevap vermediği için uzaklaşmaya başlamış ve sahilin karşısındaki markete girmiştim.
On adet bira ve karışık kuruyemiş aldıktan sonra koşarak yanına gittiğimda nefes nefese kalmıştım. Poşeti ortamıza bırakarak tekrar karşısına oturdum. ''Kendini bu kadar yormana gerek yoktu.''
''Olsun benden bira istedin ben de almak zorundaydım çünkü seni ben getirdim'' Poşetten biraları çıkarırken birini onun önüne birini de benim önüme koyduktan sonra kuruyemiş poşetini açıp ortamıza koydum.
''Yanıma otursana böyle ortadan alman zor olacak'' dedi yanındaki kumun üzerini pat patlarken.
Dediği gibi yapıp yanına yerleştim. Taehyung ile benim favori mekanlarımdan birinden bir gün yan yana oturacağımızı söyleseler inanmazdım. Ancak bugün itibariyle hiç olmaz dediğim şeylere de inanmaya başlayacaktım sanırım.
O uzanıp birasından bir yudum aldığında ben de yudumumu alıp birkaç kuruyemiş atmıştım ağzıma.
''Jeon''
''Efendim?'' vücudunu bana döndürürken konuşmaya devam etti.
''Neden hep yalnızsın? İş yerinde de seni birileriyle sohbet ederken görmüyorum''
''Doğrusunu söylemek gerekirse insanlara güvenemiyorum. Zaten çok sevdiğim arkadaşlarım var ancak genelde meşguller. Mesela Hoseok hyung sürekli turnede. Diğer iki arkadaşım da aynı şekilde. Boş zamanları çok az oluyor ve benim de onların turnelerine katılacak kadar vaktim yok''
''Neden iş yerinden birileriyle arkadaşlık etmiyorsun peki?''
''Aslında çoğusuyla merhabalaşıyorum ancak hiç uzun süreli konuşmadık. Yani otursak bile ne konuşacağımızı bilemiyorum ve dediğim gibi güvenemiyorum'' beni dinlerken ikinci birasına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Who Do You Love?
FanfictionJeon dört senedir Taehyung'a ait olan şirkette onun sekreteri olarak çalışmaktadır. Eşcinsel olan Jeon patronundan hoşlanmaktadır ancak patronunun hislerinden emin değildir. Onu anlamaya çalışacağı bu süreçte yaşacakları onun değişmesine sebep olaca...