Tavandan akan su damlaları beni uyandırmıştı, odadaki rutubet kokusu her geçen gün dahada katlanılmaz hale geliyordu. Hızlıca ayılmak için elimi ve yüzümü yıkadım. Hemen siyah ve temiz kıyafetlerimi giyip tam kilise adabına uygun giyindim. Tek evim olan kilisenin kuralları katıdır. Evet, kiliseye tek evim diyorum çünkü çok küçük yaşta kiliseye bırakıldım. Burada bana maria adını koydular. Maria dindar kadın anlamına geliyor. Gerçek adım ney? Anne babamın adı ne? Beni neden bıraktılar? Tüm bu sorulara verilebilecek tek bir cevabım yok. Odamdan çıkıp ana odaya gittiğimde arkadaşım sofianın mutsuz olduğunu gördüm. Yanına gidip " neyin var sofia" diye sordum bana bakıp "baş rahibe beni yapmadığım şeyler yüzünden suçluyor papaza söyleyip beni buradan atacağını söyleyip tehtid ediyor" dedi. Baş rahibe herzaman bize karşı kin duygusu güçmüştü. Dışarıya adım atsak buradan kovmakla tehtid ediyor. Tek evimiz burası olduğu için birşey söyleyemiyoruz. Ona dönüp "bu kadın neden bizi her seferinde tehtid ediyor" dedim. Sopfia baş rahibeye sinirli bir bakış atarak "bu kadından nefret ediyorum keşke kaçıp kurtulabilsem" dedi. Burdan kaçmayı çok düşündüm ama kaçıp nereye sığınabilirdim. Baş rahibe konuştuğumuzu anlayıp " kızlar aranızda konuşmayı bitirin. Hazır olun artık" dedi. Misafirler geldi. Bugünkü cenaze çok kalabalıktı. Duyduğuma göre kraliyet ailesinden birisi ölmüş. Misafirler çok güzel ve sade giyinmişti. En önde cenaze sahipleri oturuyordu. Bir çok kişi ağlıyodu fakat beyaz tenli ve zayıf kız ağlamıyordu. Cezade en önde oturuyodu gözlemlediğime göre en önde oturanlaın neredeyse hepsi ağlar ama bu kızda farklı bir şey vardı. Ona baktığı anlamış olacaktıki göz göze geldik. Hemen başka bir yere baktım. Cenaze töreni bitmişti. Odama giderken arkamdan birinin koştuğunu fark ettim. Durdum ve arkama baktım. Bu o kızdı. Yanıma geldi. Ona yakından bakınca kendi aynadaki yansımamı görmüş gibi oldum. Bana hafif bir gülümsemeyle "gece yarısı ormanda buluşalım" dedi. Ona buradan çıkamayacağımı söyleyemeden arkasına bakmadan gitti. Şaşkınlıkla arkasından bakakaldım. Hemen odama gidip dakikalarca düşündüm. Gidip, gitmemeyi bunun bir oyun olup olmadığını düşündüm. Daha adını bile bilmediğim bir kızın bana ne gibi bir oyun oynayabilirdiki. Eğer gitmeye kalkışsam buradan nasıl kaçabilirdim ki. Gece yarısına bir saat vardı. Bence bu bir şakaydı. Son dakikaya kadar gitmiyecektim fakat dayanamadım merakıma yenik düştüm. Hemen hazırlandim ve kapımı kilitledim pencereden dışarıyı konturol ettim. Odamın penceresi ile yer arasında biraz mesafe vardı. Gece yarısı zifiri karanlıkta siyah rengin görünmeyeceğini düşünerek tüm siyah kumaşlarımı birbirine bağladım. Bir ucunu yatağıma bağladım diğer ucunu pencereden aşağıya sarkıttım. Ayaklarımı duvara sürterek yere sert düşmemi engelledim. Hemen etrafı konturol ettim. Kimse olmadığını anlayınca koşarak ormanın içine girdim. Biraz daha yürüyünce at sesi duydum. Yavaş ve dikkatli bir şekilde yürüdüm. Çalıların arkasından bakıp o kız olup olmadığını konturol ettim. Şaka yapmamıştı gerçektende gelmişti. Simsiyah bir eblise ve pelerin takmıştı tam görünmesede kınında bir hançer olduğu belli oluyordu. Sakin adımlarla yanına gittim. İlk başta tedirgin oldu ama sonra ben olduğumu anladı. Atından inerek "hoş geldin" dedi. Tedirgin bir şekilde "hoş buldum" dedim. Pelerinini indirdi ve birbirimize baktık. Çok uzatmaya niyetli olmadığı belliydi. Bana biraz daha yaklaşarak " sana bir teklifim var" dedi. Bu kız beni nerden tanıyordu veya tanıyo muydu? "ne teklifi" dedim. Hiç düşünmeden " benim yerime geçiceksin" dedi. Şaşırmış bir şekilde " sen kimsin ve senin yerine niye geçiyorum" dedim. Derin bir nefes vererek "ben prenses adel" dedi. Şaşkınlıktan elimi ağzıma götürerek "ne?" dedim ve ekledim "bir prenses neden başkası ile hayatlarını değiştirmek ister ki" dedim. Bana sinirle bakarak "prenses olmanın güzel olduğunu mu düşünüyosun" dedi. Kafamı onaylar bir şekilde sallıyarak " hiçbirşey yapmıyosun zaten hizmetçiniz var" dedim. Gözlerini devirerek " biliyosun ki nesuria krallığının tek veliahtıyım. Birçok eğitimden geçiyorum ama bunların hiç biri beni intikama yaklaştırmıyor. Ben intikam istiyorum. Kraliçe olmak deil" dedi ve ekledi "işte sende de isteğim bu benim yerime geç ve kraliçe ol" dedi. "ne intikamı" dedim. "çok uzun hikaye sana bunu anlatscak kadar vaktim yok" dedi. Ne diyeceğimi bilemiyerek " neden ben" dedim. "çünkü seni ilk gördüğümde bu işi yapabileceğini düşündüm ve şaşırtıcı bir şekilde benziyoruz" dedi. "evet gerçektende birbirimize benziyoruz" dedim ve ekledim " sence bu bir tesadüf mü?". Kafasını olumsuz bir şekilde salladı " tesadüf olmalı çünkü bunun başka bir açıklaması yok" dedi. Atını konturol ederek "evet, benim yerime geçicek misin?" dedi. "ama ben kiliseden dışarıya adımımı bile atamıyorum" dedim. "sen kilisedemi yaşıyosun" dedi. Gözlerimi devirerek " evet kilisede yaşıyorum uzun zaman önce ailem beni kiliseye bırakmış bana orada maria adını koydular. Oradan dışarıya çıkamam" dedim. "ben bir yolunu bulucam" dedi ve ekledi " yarın aynı zaman ve aynı yerde buluşalım" dedi. Hızlıca atına atlayıp sarayın yolunu tuttu. Arkamı döndüm etrafı konturol ederek ilerledim. Bir at sesi duyunca afalladım. Adım atamaz bir hal almıştım. Bir kaç saniue sonra önüme siyah atlı bir adam durdu. Hızlıca atından indi. Yüzünü görememiştim çünkü yüzünde peçe vardı. Bana yaklaşarak "burada ne arıyosun" dedi. "geceleri ormanda dolaşmayı severim" dedim. İnanmamış bir hali vardı. "prensesle mi görüştün" dedi. Telaş içinde " hayır hem ne premsesi" dedim. Hızlıca kolumu yakalıyarak "onunla görüştüğünü biliyorum sana ne söyledi" dedi. Kolumu sıkmaya başlamıştı "bırak beni hem sanane" dedim. "sana son kez söylüyorum prenses sana ne dedi", "sana bunu söylemicem" dedim. Bacağına hızlı bir tekme savurdum. Yere düşünce koşmaya başladım. Arkamdan "nerede kaldığını biliyorum söylemediğine çok pişman olacaksın" dedi. Benim nerede kaldığımı biliyodu. Arkama bakmadan koştum kiliseye yaklaşınca yavaşladım ve etrafı konturol ettim. Odamın penceresinden içeri girdim. Neye uğradığıma şaşırmıştım. Hızlıca yatağıma yattım. Ne yapmalıydım ve bundan sonra ne olmalıydı. Bu sorularla boğuşurken uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şah Ve Mat
Teen FictionKilisede geçirdiğim 16 yıllık bir hiçlik, sonu gelmez iftiralar tutulan kinler peki bunlar neden? Hepsi bir çöp gibi kenara atılmak için miydi? Yaşamak istiyorum... -Sana bir teklifim var...