Adamlar- Acının İlacı"Ve kendime soruyorum: Hayallerim nerede? Kafamı sallayıp mırıldanıyorum: Zaman nasıl da geçiyor! Ve sonra kendime bir daha soruyorum: Zamanını nasıl geçirdin, hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün? Yaşadın mı; yaşamadın mı? Bak, diyorum kendime, dünyadaki her şeyin nasıl solup soğuduğuna bak. Birkaç yıl daha geçecek, ardından bunu mutsuz bir yalnızlık izleyecek, daha sonra sarsak yaşlılık değneğiyle birlikte gelecek, sonra da çaresizlik ve yıkım olacak. Olağanüstü dünyan yok olacak, hayallerin çürüyüp ölecek, ağaçlardan düşen sarı yapraklar gibi dağılacak."
Elindeki kalemi bırakıp defterinin arasına sıkıştırdı. Oturduğu koltuğun kenarına bıraktığı her köşesi yırtık dolu çantasına uzandı. Defteri içine attıktan sonra aynı yere bıraktı. İçindeki his ondan ayrılmak istemiyor gibiydi. Göğsünü daraltıp boğazını tırmalayan düşüncelerinin sırası değildi, sahneye çıkıp söylemesi gereken şarkılar vardı. Lakin düşüncelerinin akışını o belirlese de o akışın ne zaman durup ne zaman devam edeceği onun komutlarıyla gerçekleşmezdi. Kendisine söz geçirmekte başarısızdı şimdilerde.
Düşünceleri daha da karışmaya başlamıştı ki kulisin kapısı açıldı ve içeri Kayra girdi. "Selam," dedi çocuk. Kızın suratına çok dikkatli bakıyordu çocuk, suratının tam ortasında koca bir soru işareti vardı sanki. "Ağladın mı sen?" Kaşları çatıldı. Ağlamış mıydı? Eliyle yanağına dokunduğunda hafif bir ıslaklık hissetti. Cevap vermek istedi ancak kelimelerini bulamıyordu. Kayra kızın hemen yanına oturup montunu çıkardı, çantasını da kızınkinin yanına bıraktı. Doğrudan kıza bakıyordu. "Sorun ne?" diye sordu.
Ses tonu yumuşaktı, içini ısıtmıştı kızın. Yine de cevap veremedi. Kafasını kaldırıp bakamıyordu, makyajı akmıştı muhtemelen. Sessizleştiği anlardan birindeydi. Kayra bunu anladığında önce kızın dizine dokundu, daha sonrasında kollarını açıp bekledi. Kız kafasını kaldırıp çocuğun yüzüne baktı. Kollarının açık olduğunu gördüğünde belki de saatlerdir ilk kez gülümsedi ve sabırsızlıkla çocuğa sarıldı. Bu kollarda daha iyi hissediyordu hep. Gözlerini kapatıp ısınmaya çalıştı. Kayra biliyordu ki sarılmak kıza her zaman iyi gelirdi, en çok da konuşamadığı anlarda....
Kayra, "Erdem gelmiş, içerisi de kalabalık bayağı," dedi. "İçme şu şeyi." Kızın sigara kullanmasından hoşnut değildi. Kafasını sallayarak onayladı çocuğu. Ardından küllükteki izmaritlere yenisini ekleyip içeri girdi. İnsanlar da izmarit olabilir miydi?
Kayra'nın yardımıyla kendisine gelmişti. Şimdi de sahne yardımıyla daha da iyi olacaktı, olmalıydı. Çantasında hep taşıdığı, Kayra almıştı, ufak aynayı alarak suratına baktı. Hafif akmış makyajını silme gereği duymamıştı. Genelde de böyle görünüyordu zaten. Gülümsemeye çalışarak aynayı çantaya geri attı ve diğerlerinin ardından kulisten çıktı.
Çocuklar yerlerine geçmiş gitarlarının akorlarıyla uğraşırken kız da birasını almaya çalışıyordu. Özellikle sahneye yakın oturan insanların gözü sahnedeyken kız daha fazla beklemeden sahneye çıktı. Elindeki şişeden büyük bir yudum alıp sandalyesinin hemen yanına, yere, koydu ve mikrofonu eline aldı:
"İyi akşamlar Girift!" Ufak alkışlar. Mor ve mavi ışıkların etrafı gezdiği sıra sahnede beyazlık hakimdi. Arkada çalan müzik kısılmış, muhtemelen birazdan tamamen kapanacaktı. "Aksak Ölçüler sizlerle, keyifli akşamlar dilerim" dedi. Onlara bakan onlarca gözü heyecanlandırmıştı yine. Keyfi yerine geliyordu. Şimdilik sandalyeye oturmayacağından hafifçe kenara iterek kendisine biraz daha yer açtı. Sırıtarak arkaya dönüp çocuklara şarkıya başlamaları için işaret etti. Çalmaya başladıklarında eğilip hala soğuk olan birasından büyük bir yudum daha aldı.
