❇❇❇Yaşadıklarım ben yaşadıkça beni köreltti ve bedenimin tümüyle dibe batması için beni zorladı. Beni dibe çeken bilinmez gücün içinde bitiyordum. Yaşadıklarımla birlikte yaşadığım zehirli hayatımda ilerlemeyi öğrenerek ölüyordum. Zehirli insanlar çevremi kuşatmış ve ölmem için bana psikolojik baskı yapıyorlardı.
Tecavüze uğramamdan beri yaşadığım tek şey çirkin bir hayattan başka bir şey değildi. O gece yaşadığım karanlık anıları hayatım boyunca yanımda taşıyacaktım. Herkes, her şey terk edebilirdi beni ,ama anılarım asla terk etmezdi. Kördüğüm olmuş hayatımda yanımda olacak tek şeyler onlardı. Yakınımda hissettiğim tek şeyler onlardı....
Babamın ölümünden sonra tek kalan şey bitmeyen borçlarımızdı. Babam mafya adamlarıyla çalıştığında beri annemle tedirgindik. Evimizin eski neşeli halinden eser yoktu. Fırtına öncesi sessizlik gibi bir şeydi. Babam artık eve gülümsemeyle dolu suratıyla gelmiyordu. Elindeki evrak çantalarını kanepeye atıp odasına çıkıyordu. Ben ve annem ise sadece izliyorduk. Sadece izliyorduk....
Bir gün yine babam işten geldiğinde sessizce odasına çıkmıştı. Bir daha geri dönmemek üzere....Akşam olunca annem babamı yemeğe çağırmıştı ,ama babamdan ses alamayınca yukarı çıktı. Babamı boğazı kesik bir halde çalışma odasındaki kanepede bulmuştu.
Babamın cenazesi kaldırıldıktan sonra bizim için değişti. Daha babamın kırkı dolmadan annem acısını unutmuş ne idüğü belirsiz bir züppeyle evlenmişti bile. İşte o gün bende değiştim. Hayatım , kurallarım , düşüncelerim. Artık ruhsuz , hissiz , soyut bir kız olmuştum. En kötüsü de artık aile kavramını bile kullanamamdı.
FAİK AVCI... Üvey babam. Baba derken bile dudaklarımın gerçek babama ihanet ettiğini düşünüyorum. 'Baba' kelimesi benim için özel bir kavramdı. Fakat babamı kaybettikten sonra, 'baba' kavramını da kaybetmiştim. Tüm kavramlarımı yitirmiştim . Öz anneme 'anne' diyesim bile gelmiyordu artık. Babamın acısını nasıl bu kadar çabuk unutabilirdi?. Nasıl başka bir adamla evlenebilirdi?. Nasıl babam bizim için bu kadar çabalayıp intihar etmeyi göze alırken ona ihanet edebilirdi?. Bu soruların cevabını her ne kadar merak etmesem de anneme asla sormayacaktım. Onu içindeki ihanetiyle yalnız bırakacaktım. Asla bana içini döküp rahatlamasını sağlamayacaktım.
Tüm isyanım annemeydi. Onu asla affetmeyeceğim. Öz kızı olsam bile artık onu görmek bana acı veriyordu. Annemi gördüğüm her saat, her saniye bana babamı hatırlatıyordu. Babama hayatım boyunca hiç kızmadım. Her zaman onu bizim için doğru olanı yaptığını düşünerek kendimi avuttum. Hala da avutuyorum .
Eskiden babamın neşeli günlerimizde annemle beni yanında alıp televizyonun karşısındaki kanepeye oturtup bizi sarıldığı kanepede şimdi bir başkası oturuyordu. Kollarını iki yana açmış annemi de yanına almıştı. Buna dayanarak sınanmak istemiyordum. Annemin kahkahalarını kulağımda duyarak yaşayacaktım . Her saat, her saniye....
Babamın ölümünden kısa bir süre sonra akıl almaz bir tecavüze uğradım. İşte hayatımın inceldiği yerden kopma noktası.... Annemle o adamı yan yana görmeye dayanamıyordum bu yüzden hava almak için sahile indim. Sahilde birkaç sarhoş adamdan başka birileri yoktu. Ellerim hırkamın cebinde denize doğru bakıp derin nefesler alıyordum.
Sahildeki kumların ayak sesleriyle birlikte çıkardığı sesleri duyarak bir hışımla arkama döndüm. Bana yaklaşan sarhoş iki adamı gördüğümde kalbim kulağımda atmaya başladı. Kaçmaya çalıştım fakat benden önce hareket etmişlerdi. Çığlıklarım onları durdurmuyordu.
Olanlardan sonra tek hatırladığım terk edilmiş bir evde uyanmış olmamdı. Üzerimde tişörtüm yoktu ve her yer içki kokuyordu. Bacaklarımdan aşağı süzülmüş kurumuş kan, son hatırladığım şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARABE
RandomKaranlık değil midir zaten hep ilerisi? Gözlerin kör değil midir hep geleceğe? Benim için neyin yanlış ya da neyin doğru olduğunu ben bilirim değil mi? Hangisi kötü hangisi iyi? Görünüşte herkes iyi, her şey güzel ve herkes normal gelir ama zaten...