Göründüğü gibi

14 0 0
                                    

Genç bir kadın olarak kendi kararlarımı kendim verirdim ve buna kimse karışamazdı...

★-Ayşe Ecrin Zorer-★

     Çatıdan çatıya zıplarken, arkamdan gelen muhafızlar ne kadar hızlı koşsam bana o kadar yaklaşıyorlarmış gibiydi. Ormana yetişmeme az kalmıştı. ''Biraz daha dayanmalıyım. Daha hızlı koş Sarah!'' dedim kendi kendime. Ama bilmiyordum ki, tam yetişeceğim yerde bir uçurumun beni beklediğini. Muhafızlardan biri bağırmaya başladı. ''Dur orda!'' aralarında bana yetişmeye yakın olan biri vardı, oda bunu söyleyendi. Cliff ''Dur! Canını yakmak istemiyorum!'' dedi sinirle. Koşuşumu daha da hızlandırdığımda sırıttım yan gözle adama bakarak. ''Ay! Çok korktum.'' beni korkutup geri döndürmek için yapıyordu bunu. İleri baktığımda karşıma duran boşluğu fark ettim. Az bir mesafe kalmıştı. ''Kahretsin!'' Hızla koşmaya devam ettim. Koşarak zıplamayı devam edecektim. ''Dursana! Düşeceksin.'' Cliff bana yakınlaşmaya devam ediyordu. Sona yaklaştığımda hızla zıplamak için hazırlanırken muhafıza yan bakış atıp koşmaya devam ettim. Bağırarak atladığımda onlara dönüp selam verdim. ''Görüşürüz ezikler!'' yere düşerken bir yere tutunacağımı düşünmüştüm ama: ne yazık ki yere yapıştım. Ve bunun yüzünden yerdeki sivri ve uzun bir çivi omzuma girdiğinde inledim. Beni yakalamalarından korktuğumda ayağa kalkıp koşmaya başladım. Muhafızlara döndüğümde öndeki bana doğru sırıtıyordu. Bu beni sinir etmişti. Ormanın içine girdiğimde derin nefeslerle koşmaya devam ettim. İzimi kaybettirdiğimden emin değildim. Koşmaya devam ettim uzun bir süre. Sonra yavaşladım şehirden uzaklaştığımda. Kendimi bir ağacın dibine atıp soluklandım. İlk defa böyle bir şey yaşanmıştı. Bu yaşıma kadar onlardan ne yara nede bir zafer sırıtışı alabilmiştim. Özelliklede o öndeki peşimi bıraksa şaşardım zaten. Her şekil kazanmama katlanamayıp neredeysem oraya adamlarını gönderirdi. Adı üstünde babamı koruyan, babama itaat eden muhafızlardı bunlar. Onu mutlu etmek için ellerinden geleni yaparlardı.  Omzumdan akan kana baktım. Elimi üstüne kapatıp soluklanmaya devam ettim. Omzuma giren çiviyi çıkarırsam daha kötü olacağını düşünüyordum. Ayağa kalkacak gücüm yoktu. Kan olan elimi kolyeme götürüp için açıp annemin resmine baktım. Babamın bir derdi de bunu benim elimden almaktı. Annemle alakalı bir şeyin bile bende kalmasını istemiyordu. ''İlk defa bu oldu anne. Senin bir fikrin var mı?'' cansız bir fotoğrafla konuşmak biraz garip gelebilir. Ama karşınızdaki kadın öyle bir hayat zincirinde büyüdü ki, deli bile denebilirdi ona. Yani bana. Kafamı kaldırıp kolyeyi bıraktım. Boynumda sallanan kolyeyle sırıttım. ''Canım yansa bile bunun elimde olması güzel.'' dedim kendi kendime. Canım fazlasıyla yanıyordu. Omzumu delmiş gibiydi o çivi. Bu nasıl olmuştu? Bunu nasıl becermişlerdi? Oraya düşeceğimi biliyorlardı ki arkamdan öyle sırıtıyorlardı. ''En azından bunu yaşamama rağmen hayattayım...'' kafamı ormanlık alanın sağına çevirdim. ''Şimdilik...'' yavaşça ayağa kalmaya çalıştım. Canımın yanmasını umursamadan soluklanarak kalktım. Yorgun ve bitkindim. Nefesim git gide daralıyordu. Ağaca tutunup güneş batımına baktım. ''Buradan gitmeliyim... Gece olmak üzere.''

     Yavaş adımlarla omzumu tutarak ve topallayarak ilerlemeye başladım. Şehirden daha da uzaklaşmaya başlamıştım. Ve karşıma çıkacaklardan haberdar değildim. Yavaş adımlarla boş bir bölgeye ulaştığımda burnuma dolan sigara kokusuyla irkildim. Yakınlardan geliyordu. Biri ya sigara içiyordu, ya da içip uzaklaşmıştı. Halüsinasyon görüyor da olabilirdim. Çünkü fena halde darbeler almıştım. Bu benim dayanamayacağım türden idi. Cliff uzaklarda sayılırdı. En azından şimdilik. Omzum ağrımaya ve daha da kanamaya başlamıştı. Geri dönmem gerekiyordu. En azından bu dakika içinde benden uzakta olmaları gerekirdi. Durup kafamı arkaya çevirdim. İçimde bir endişe ve korku vardı. Beni yakalayacaklarmış gibi... Yutkundum ve şehirin olduğu tarafa döndüm. Bunu yapmalı mıydım? Yapmak zorundaydım. En azından Jessica'dan yardım isteyebilirdim. Jessica bir doktordu. Ve fazla bilgiye sahipti. Yakın dostum olması dışında ablam gibi biriydi. Cliff'in beni bulması an meselesi olmasına rağmen geri dönmeliydim. Fakat dikkat etmeliydim. Bunları düşünürken içime giren ürpertiyle tedirginlikle etrafa baktım. Bir şeyin arasında kalmış durumdayken kendimi korumak zordu... Tekrar şehirin olduğu tarafa döndüm. Kararımdan şaşmadan ilerlemeye başladım. Vicudum ağırlaşmış gibiydi. Fazla kan kaybetmiştim. Jessica'yı bulamazsam bile, bir yerlerden pansuman ilacı çalabilirdim. Ağaçların arasından nerdeyse bulunduğum yere 100 m olan şehire ilerlemeye başladım. Başıma geleceklerden habersiz hareket ediyordum. Çünkü çaresiz bir durumdaydım....

     Şehire az bile yaklaşamamışken arkamdan gelen dal çatırdama sesleriyle duraksadım. Yutkunup arkamı döndüğümde etrafta bir aura hissettim. Bu aura kendini belli ettirmemeye çalışan birine aitti. Ne kadar aurasını saklamaya çalıştıysa onun gücü yüzüme vuruyordu. Ve ruhum olmadığı için bu yürümemi ve hareketlerimi kısıtlıyordu. Kafamı yan gözle bakabileceğim şekilde çevirdim. Etrafta biri görünmüyordu. Ya da ben öyle görüyordum. Tabii Kim var orada? demeyecektim. Sessiz kalıp sesi algılamaya çalıştım. Adımlarımdan geldiğini düşünerek yere baktım. Ama yürüdüğüm yerde bir tane bile dal yoktu, veya ses çıkaracak bir şey. Bu beni korkutmuştu. O tarafa döndüm yavaşça ve sessizce. Aura artmış gibi hissediyordum. Ve bu aura benim hareketlerimi kısıtlıyordu, yürüyemiyordum, adım atamıyordum.  Tekrar gelen dal sesiyle irkilip geri ilerlemek istedim. Fakat dediğim gibi, adım atamıyordum. ''Benden kaçabileceğini mi sandın? '' bu ses tanıdıktı. Çünkü bu Cliff'in sesiydi. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Şehir güvenli değildi. Bu yüzden nasıl yaptıysam hızla ormana doğru koşmaya başladım. Geldiğim yöne geri koşmaya başladım. Tekrar dönüyordum. Kararımdan sapmıştım. Koşarken omzuma giren ağrıyla gözlerimi acıyla kapatıp açtım. Koşacak gücüm kalmamıştı yine de koşmaya çalışıyordum fakat bir iblise göre az da olsa yavaştım. Koşmaya devam ederken gözümden akmaya başlayan enveyle -ruhsuzlarda olan vicut zorlanınca veya ağırlaşınca kişinin gücünü tetikleyip kullanılmasını engelleyen göden akan siyah saydam sıvı- Cliff olduğu belli olmuştu. Etraftan ses geliyor muydu kendi nefes sesimden algılayamıyordum ama en azından arkamdan gelen sesleri algılıyordum. ''Kaç, çok kaçacaksın daha...'' gelen sesle daha da ürkmüştüm. ''Bırak peşimi Cliff!'' ağacın dibine geçip dişlerimi sıktım. Omzum fazlasıyla ağrıyordu. Aniden hissettiğim dikenlerle omzuma batmasıyla inledim. Onunla tek başıma savaşamazdım. Başkaları olsaydı bunda bir sıkıntı yoktu, çünkü gücünü göstermekten ürküyordu. Ağacın dibinden koşarak uzaklaşırken omzumdan kan akmaya hızla devam ediyordu. Kulağımda mırıldanan fısıldaşmalar kafamı karıştırıyordu, beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Birinin beni kurtarması için dua ediyordum resmen. Arkama bakıp koşmaya devam ederken Cliff'i görmemle bağırdım. ''Bırak peşimi!''                                                                                                                                                                         ''Hadi ama!'' şeytani bir sesle kıkırdadığında kaşlarımı çattım.  Duraksadığında onun gibi duraksamak yerine koşmaya devam ettim var gücümle. Durmasına aldanmayın, çünkü onu benden iyi tanıyan yoktur... Geri koşacaktı, veya bir şekilde beni bulacaktı. Ondan fazlasıyla uzaklaştığımda kendimi bir ağacın altına atıp omzumdan akan kanı durdurmaya çalıştım. ''Saaaraaaah...'' durduğum ağacın arkasından gelen o ses beni ürpertmişti. Kalbim küt küt atıyordu, ellerim titriyordu... ''Elma dersem çık, armut dersem çıkma..!'' beni korkutma peşindeydi. Elimle ağzımı tutup sesimi azaltmaya çalıştım, fakat işe yaramazdı. Kafam da fısıldayan seslerle belli oluyordu ki yakınlarda olduğumu biliyordu beni görmemesine rağmen. Ağacın kenarından kafamı çıkarıp etrafa göz attım, orada yoktu. Cliff hiç bir zaman kaybetmeyi kabul etmezdi. Ya bir yere saklanmıştı ya da başka bir yerde beni arıyordu. Yandaki yakın olan ağaca yavaş adımlarla ilerlerken etrafı tedirginlikle kontrol ediyordum. Bu beni korkutuyordu. Neler olacaktı kim bilir? Kendimi yavaşça ağaca yaslayıp derin bir nefes aldım. Hava soğumaya başlamıştı ve güneş tam batmak üzereydi. Ve üstümdekinin ince olması ayrı bir sorundu. Beni sıkan bir diğer sorun ise etrafımızda kimsenin olmamasıydı. Cliff beni gördüğü yerde parçalayabilirdi. Bu korkutuyordu beni. Ona göre güçsüzdüm. Onunla başa çıkamazdım...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Alastor -Eskileri gerçekleştirmeye var mısın?-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin