Yine sıramda oturmuş, kitabımı okuyordum. Sınıftakilerin bazıları arkadaşlarıyla ciddi bir şekilde sohbet ediyor, bazıları şakalar yapıyor, gülüyor, bazıları arkadaşları ile dışarıyı izliyordu. Ben ise her zamanki gibi kitabımı açmış, kitap okuyor gibi yapıyordum. Aslında kitap okumuyordum. Sadece beni yanlarına çağırmamaları için kitap okuyor gibi yapıyor ve bu lanet tenefüsün bitmesini bekliyordum. Ve sonraki tenefüsü, ondan sonraki tenefüsü ve daha sonrakini... Nasıl kimse ile konuşmadan atlatabileceğimi düşünüyordum. Büyük ihtimal diğer tenefüs olmasa bile bir sonraki tenefüs veya gün içerisinde biriyle elbette konuşacaktım. Bu beni rahatsız ediyordu. Aynı zamanda içimden diğer tenefüslerde sınıftakilerin dışarıya çıkması ve sınıfın boşalması için dua ediyordum. Ah, sonunda zil çalmıştı. Birazdan ders başalayacaktı. Başkan konuşanları yazmak için tahtaya çıktı. Ve sıra arkadaşım yanıma geldi.
-Ders ne? diye sordu enerjik bir şekilde
Ben ise sadece durdum. Dersin matematik olduğunu biliyordum. Ama o an konuşamadım. Sanki dilim tutulmuştu. Ah, hadi Ezgi! Kıza rezil olacaksın. Hadi söyle işte çekinmeden dersin matematik olduğunu. Ama sanki o an dilim tutulmuştu ve hiçbir şey söyleyemedim. Bu dersi matematik olması yüzünden miydi yoksa benim alıngan, çekingen huyum yüzünden miydi? Sıra arkadaşım bana baktı ve duraksadı. Bense onun yüzüne dahil bakmıyordum. Başımı eymiş, kalemim ile oynuyordum.
-Hey, Ezgi!
Sıra arkadaşım elbette ona cevap vermeyince beni dürtmek istedi fakat daha sonrasında bu halimi hiç sorgulamadan diğer arkadaşlarına dersin ne olduğunu sordu. Gerçi sorgulamamakta haklıydı. O da benim bu klasik halime alışıktı. Gerçi bütün sınıf alışıktı. Benimle konuşmayı tercih etmezlerdi genelde çünkü sonucunu hepsi bilirdi. Sessizlik. Onlara tek kelime etmezdim. Birşey sorarlarsa asla cevap vermezdim. Sadece susardım. Hayır, kızmayın bana veya gıcık kapmayın. Hiçbiri ile konuşmuyorum çünkü onlardan iğreniyorum. Ve zaten onlar da bana işleri düşünce birşey soruyorlar. Canları isteyince yanlarına çağırıyorlar ve ben asla gitmiyorum. Koskoca sınıfta hepsinden nefret ediyorum. Tek bir kişi hariç. Sınıfta benden en nefret eden kişi. Evet, doğru anladınız. Sınıfta benden en çok nefret eden kişi, hatta sınıfta tek nefret ettiği kişi ben olan o kız... Sınıfta en sevdiğim kişi. Ve tek sevdiğim. Bir aralar o da beni çok seviyordu. Fakat şimdi çok şey değişti. Onun için yoldan geçen bir yabancı bile değilim. İnsan yoldan geçen bir yabancıyı tanımadığı için ondan nefret etmez. Kısaca ona bir duygu beslemez. Ama ben o yoldan geçen bir yabancı bile değilim onun için. Ne kadar acı verici değil mi? Bunu kabullenmekte, buna alışmakta. Ahahah, elbette. Elbette öyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Star.
Teen FictionI miss you my star. Sizce yıldızlar sadece geceleri mi parlar? Bir yıldız gündüz vakti güneşin ardında parlayamaz mı? Yıldızlar... Yıldızlar dilekler için vardır. Bir yıldız kayar, dilek dileriz. Ardından bu dilekten sonra içimize umut oturur. Y...