Kumral genç, saat iki civarında ara sokaktann markete gidiyordu. Bir adam önünde belirdiğinde kafasını kaldırıp adama doğru baktı. "Pamuk eller cebe prenses."Kendisinden kat kat büyük olan bu adamdan korkarak geriye doğru adımlamaya başlar. Tam koşmaya hazırlanacakken sırtı bir şeye çarpar. Yavaşça arkasına dönüp kafasını kaldırdığında bunun üç büyük adam olduğunu görür. Kafasını yere eğer. "Param yok." Çarptığı adam eğileren sigara dumanını yüzüne üflediğinde nefesini tutar.
"Hadi bi' kontrol edelim." İki adam üzerine yürüyerek onu duvara yapıştırır, adamlardan biri pantalonunu çıkarmaya çalışırken ona tekme atar. Tekme yiyen adam sinirlenerek gence yumruk atar. Yumruk attığında; yarasını kapatmak için kullandığı saçları, yüzünden kayar ve gözü açılır.
Adam yarasını fark ettiğinde gerginliği beyazlayan teninden belli olan sekilde "Küçük Efendiyi bırakın. "
Yumruk atan adam kafa karışıklığıyla döner ve ondan daha iri yapılı olan adama bakar. "Ha, Küçük Efendiyi mi?
Adam gerginlikten terlemeye başlamıştı."Gözündeki yarayı fark etmedin mi, O yarayı nasıl unutursunuz?!"
Kenarda duran, çocuğun kaçmasını önlemek için bekçilik yapan adamlar önlerinde duran kumral çocuğa bakarlar. Hepsi birlikte dizlerinin üzerine çökerler ve aynı anda başlarını eğerek korkuyla konuşmaya başlarlar. "Çok özür dileriz Küçük Efendi lütfen babanıza bizi söylemeyin. "
Çocuğun kafası karışır. Kumral Efendi de ne? Boğazını temizler ve bu durumu lehine kullanmayı düşünür. Açılan yarayı tekrar kapattıktan sonra konuşmaya başlar."Tamam babama söylemem. Ama karşılıksız olmaz sizi babama söylememem için ne teklif ediyorsunuz?"
Aralarında en büyük görünen adam duraksayıp bir süre düşünür. Daha sonra endişeli bir şekilde anlındaki terleri dildikten sonra karşılsrınds duran çocuğa bakar. "Efendim, yanımda para yok demiştiniz. Yanımızda ağzına kadar nakit dolu dört çanta var. Eğer isterseniz anında hepsi sizin olur."
Çocuk çantaların küçük olacağını düşünerek kabul etti. Adam nefes verdi ve yanında hala başı eğik şekilde duran adamlara işaret verdi. Hepsi ayağa kalktı ve kenarda duran, çocuğun daha önce farketmediği arabaya doğru yürüdüler. Dört büyük çantayı getirip çocuğun önüne bıraktılar. Çocuk çantaların büyüklüğünü gördüğünde yutkundu. "Tamamdır, gidebilirsiniz ama bu aramızda kalsın. " Adamlar hepbir ağızdan teşekkür edip söz verdikten sonra koşar adımlarla uzaklaştılar.Adamlar uzaklaştığında çocuk derin nefes vererek kendini yere bıraktı "İyi dayandın Deniz. " Kafasını çevirip çantalara baktı. Daha sonra doğrularak çantalara yaklaştı. Etrafı kontrol ettikten sonra çantaları tek tek açtı. Hepsi tıka basa para doluydu. "Siktir bu kadar parayı verecek kadar önemli birine mi benzettiler beni?" Etrafına bakındı. Kapısı açık bir bina gördü. Bodrumuna saklamanın iyi olabileceğini düşündü. Çantaların ikisini eline aldı."Hay.. çok ağır. " Zorlanarak kapıya vardığında çantaları yere koydu. Elinden geldiğince ses çıkartmayıp farkedilmemeye çalışıyordu. Diğer iki çantayı da kapıya getirip koydu. Çantanın birisindeki paraları sırt çantasına boşalttı. Kalan üç çantayı da alıp aşağıya doğru inmeye başladı. Bodrumum en köşesine çantaları bıraktıktan sonra gitmek için doğrulmuştu ki odaların birinin ışığının yandığını farketti. Kapıya doğru yaklaştı. İçerisi görünüyordu "Bir, iki, üç... Ve sandelyede bağlı biri dört... Bekle ne bağlı biri!?" Kendi kendine fısıldadı. Daha sonra biraz daha kapıya yaklaşarak onları dinlemeye başladı.
Ayakta duran siyah saçlı, büyük cüsseli ve uzun boylu genç adam, bağlı olan yaşlı adamın ağzını açtı.
"Görmemen gereken şeyler gördün bunun için ne yapacaksın? "
Yaşlı adam korkuyla bağırmaya başladı. "Efendim yemin ederim ki kimseye söylemem!Çoluğum çocuğum var yapmayın ne olursunuz! Ağzımı bile açmam!"
"Söylemeyeceğini nerden bilelim?"
"Aldığım nefes üzerine yeminim olsun ki söylemem! "
"Sana güvenmem için yemin mi ediyorsun sen? Ne gereksiz ama, dinlemek hataydı tamamen zaman kaybı." Önünde duran adam belinden silah çıkardı ve yaşlı adama doğrulttu. "Nolursunuz bağışla-" yaşlı adam sözünü bitiremeden alnından yediği kurşunla nefesi kesildi.
"Hadi gidelim." Adam arkasını dönüp kapıya doğru yürümeye başladığında başından beri onları izleyen çocukla göz göze geldi. Buz gibi lacivert gözlerle koyu gözleri buluştuğunda çocuk olduğu yerden var gücüyle kaçtı.
Bir ara sokağa daldı ve nefesini düzene soktuktan sonra duvara yaslandı. Hafifçe kafasını çıkartarak arkasına baktı. Kimse yoktu. Fakat bir anda yüzüne vuran sokak ışığı kesildi. Yutkundu ve önüne döndü. Başını kaldırdığında ışığı kesen büyük bedenle göz göze geldi. Etraf karanlık olmasına rağmen karşısındaki adamın boş bakan lacivert gözleri parlıyordu. Adam gözlerine dalmış bir şekilde ona bakarken adamın gözlerine bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Kendine geldiğinde adamın kolunun altından bir çırpıda sıyrıldı ve tekrar koşmaya başladı. Kurtuldum diye soluklandığı yerde karşısıns bu adam çıkıyordu. Işınlanıyor muydu, nasıl bu kadar sessiz ve ani çıkabiliyordu.
Bir ara sokağa girdi ve etrafına bakındı. "Siktir,burada durursam yine kaçamam. " Tam ara sokağın başına yönelecekken büyük bir silüet gördü. Yutkundu ve karanlığa gitmeye çalıştı. Yerdeki gölge gittikçe ona yaklaşıyordu. Başını kaldırıp gölgenin sahibine bakacak cesareti yoktu. Şimdiden soğuk soğuk ter dökmeye başlamıştı.