Annemin zoruyla gittiğim yemekten dönerken arabanın camına başımı yaslamış uyumamak için savaş veriyordum. Bu ailemin zoruyla ilk bir yerlere gidişim değildi. Annem aynadan bana baktığında yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. Mutlu olduğumu sanıyorlardı ama öyle değildi. Hayatımda hep ailemi mutlu etmek için çabaladım. Gittiğim okul, giydiğim kıyafetler, yaşam tarzım, arkadaş çevrem... Kısaca hayatımdaki her şey ailemin istediği şekildeydi.
Nihayet eve gittiğimizde yatmak için hemen odama geçtim. Kapımı iki kez kilitledim çünkü annem her an baskın yapabilir. Duş almak istiyordum ama çok fazla uykum olduğu için üzerimi bile değiştirmeden yatağa girdim.
Alarmın sesiyle gözlerimi açtım. Yeni bir okul haftası başlıyordu. Yani yeni bir kabus. Aslında bundan iki yıl önce okul çok güzeldi. Ailemin bana zorla yaptırdığı en güzel şeydi bu okul. Çünkü o vardı. Okuldan nefret eden ben o var diye haftasonları bile okula gitmek istiyordum. Ama şuan o yok ve ben o okula gitmek istemiyorum.
Tabi ki en yakın arkadaşım İlkin var ama. Bir kişinin yokluğu tüm herkesin varlığını unuttuyordu.
Şimdi hatırlıyorum da ne güzeldi o günler. Her hafta yeni bir umutla okula gitmek. Göz göze geldiğimiz her an sevinçten havaya uçmak.
Her neyse geçmiş geçmişte kaldı
Geçmiş geçmişte kaldı ama bendeki etkisi hala dün yaşanmış gibi...
Hazırlanmak için yataktan kalktım. Adım Minel 17 yaşındayım ailemin zoruyla gittiğim, iki yıl önce masal şatosu gibi gelen ama şuan cehennemi andıran bir fen lisesinde okuyorum.
Hızlıca bir duş alıp okul formamı giydim. Akşamdan hazırlamayı iki sene önceden bıraktığım çantamı üstünkörü düzenleyip servis beklemek için evden çıktım.
2 SENE ÖNCE 17 EYLÜL 2021
Hava ne kadar da soğuk böyle ya. Şu serviste bi gelmek bilmedi. Biniş saatinden altı dk sonra gelebilen servise kendimi atıp ısınmaya çalıştım. Normalde asla uyuyamazdım ama bugün yediğim soğuktan dolayı uykum gelmişti. Serviste bir kişilik boş yer var ve genelde yanı boş olan şanslı kişi ben olurdum. Ama bugün yanımdaki kıpırdanma ile gözlerimi açtığımda yanımda oturan erkeğe bakarak şoka girdim. Yanımın dolu olduğu yetmezmiş gibi birde erkek oturuyordu. İçimden ona iyice sövdükten sonra kendimi iyice cam kenarına yaslayıp tekrar uyumaya çalıştım.
Ama uyku tutmuyordu. Kafamı çevirip ona baktım. Uyuyordu ama çok komikti kafası aşağı yukarı sallanıyordu. Tipsiz şey. Gülmemek için kendimi sıkarken bir anda gözünün açılmasıyla önüme döndüm. Rezil ya.
Kim bilebilirdi ki şimdi yanıma oturdu diye sövüp dalga geçtiğim çocuk aslında okula gelme sebebim olacak.
ŞİMDİ 23 KASIM 2023
Aklıma gelen anılar canımı çok fazla yakıyordu. Hani yıllar önce çekilmiş bir filmi izlerken içimizde bir duygu oluşur ya o günler gelir aklımıza, filmin geçmişte çekildiğine ve final yaptığına mı yoksa yaşanan o günlere mi üzülürüz bilemeyiz ya, geçmiş de benim için öyledir içimde burukluk bırakan o zamanlar mı anı yaşadığım insanlar mı bilemem.
Ne fark eder ki sonuçta canım yanıyor.
Acı çekiyorum ama ne ben neden bir başkası çektiğim acıyı tarif edemiyor. Zaten çektiğim acı da kimsenin umrunda değil.
Servise bindim ve yine uyumaya çalıştım ama uyuyabildim mi tabi ki de hayır.
Servisten indiğim gibi hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Okula girdiğimde gözüme ilk çarpan kantinde oturmuş şakalaşan üçlü kız grubu oldu. Şu okula geldim geleli o kızlardan nefret etmiştim. Eylim, Duru ve Sanem.
Hızlıca sınıfa girdiğimde yine aynı olan sınıf atmosferi yüzüme çarptı.
Sınıfı seviyordum aslında. Sırama geçtim ve kitabımı çıkardım. Kafamı çevirdiğimde bana bakan Taha'yı fark ettim. 9. Sınıftan beri bana aşık olduğunu biliyordum ama sabah akşam sadece Atlas abiyi düşündüğüm için onun duyguları umrumda bile olmamıştı.
Ama bir anda benim duygularım aklıma geldi bende Atlas abiye platonik aşıktım. Belki... Belki o da başkasını seviyordu. Benim hikayemde Taha ben oluyordum. O an Taha'ya çok üzüldüm.
Çünkü bazen sevgiyle baktığımız gözler başkasının sevgisine muhtaç olabiliyordu.
Kitabımı alıp koridora çıktım. Koridorun sonunda kocaman, okulun girişini ve bahçeyi gösteren bir pencere ve pencerenin önünde iki kişilik bir sandalye vardı. Önceden yani o varken benden 7 dakika sonra gelen servisini beklerdim burda. Her sabah...
Servisten indiğinde yüzümde aptal bir tebessümle onun gelişini izlerdim. Çoğu zaman gözlerimi kaçırırdım ondan. Göz göze gelince utanır başımı çevirirdim.
Ama bilmezdi ki onu herkesten çok ben izlerdim
Onu gördüğümde yokmuş gibi davranırdım ama bilmezdi ki onun yokluğu beni mahvederdi...
Kitabımı açtım ve okumaya başladım. Sonra sandalyenin sarsılmasıyla yanıma birinin oturduğunu fark ettim. Kafamı çevirip yanıma oturan kişiye baktım, 12. Sınıf olmalıydı ama daha önce hiç görmemiş gibiydim.
Oysa okula geldiğim ilk yıl tüm abi ve ablaları tanırdım.
Elinde tuttuğu kitabı kucağına bıraktı başını selam der gibi salladı ve önüne döndü. Ardından bende önüme döndüm.
Bir iki dakika daha dışarıyı izledikten sonra kitabımı açtım. O da okumaya başladı. Göz ucuyla baktığımda bilinmeyen bir kadının mektubu kitabını okuduğumu gördüm.
Bir kadının senelerce bir adama karşılıksız aşık olmasını anlatıyordu.
Tıpkı benim gibi...
Kitaba odaklanamadığımı anlayınca oturduğum yerden kalktım. "Hey nereye?" Arkamdan gelen sesle duraksadım. "Yani şey..." Tek kaşımı kaldırdım. "Odaklanamıyorum sınıfa gitmeye karar verdim." Mahcup bir şekilde başını anladım anlamda salladı.
Sebepsiz bir şekilde yüzümde bir tebessüm oluştu. "Belki yarın yine gelirim."
"Bunu bir söz olarak kabul ediyorum." Başımı olumlu anlamda salladım. "Verdiğim sözleri tutarım." Ardından arkamı dönüp sınıfa gittim.
HERKESE YENİDEN MERHABA ARKADAŞLAR
BUNU YENİ BİR KURGU OLARAK DEĞİLDE YAZMAYA İHTİYAÇ DUYDUĞUMDA İÇİMİ BİR HİKAYE GİBİ DÖKTÜĞÜM BIR GÜNLÜK OLARAK DÜŞÜNDÜM.
KURGUYA DEVAM EDECEĞİM AMA BÖLÜMLER BİR DÜZEN İÇERİSİNDE GELMEYECEK.
DEDİĞİM GİBİ İHTİYAÇ DUYDUĞUMDA YAZACAĞIM...
DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUMMM ❤️