Babası son kez sert bir şekilde bağırdı Yoongiye."Git, Siktir git bu evden beceriksiz herif!"
Yoongi, yıldızları solmuş gözlerini yaşlı bedende bir gezdirdi. Babası gene işe gitmeyip atıldığı için ona bağırıyordu, haklı buluyordu Yoongi babasını, ondan ne olurdu ki? Adam olmazdı, iş adamı olmazdı.. Evlenemeyecekti bile çünkü insanoğlu onu hep hor görmüş ve kullanmıştı. Güvenebileceği kimi kalmıştı Yoongi'nin? Tanrı onu bu hayata getirerek cezalandırıyor muydu?
Yoongi kafasında ki düşüncelerinden babasının son kez attığı tekme ile sarsılıp kurtuldu, ayağa güç bela kalkıp evden çıktı. Gücü yoktu, kimseyle uğraşacak gücü yoktu. Boş ve soğuk sokakta belirsiz adımlar atarak sığınabileceği tek yere doğru ilerlemeye başladı.
"Tanrım, lütfen artık kurtar beni."
Tanrıya sitem etmekten nefret ederdi lakin başka seçeneği var mıydı? Yoktu, bu güçsüz, amaçsız bedenini ölüme terk etmekten başka bir seçeneği yoktu. Bazen içinden küfürler ediyordu kendine bazen ise hiç var olmayayı yeğliyordu kendi içinde. Düşünceleri gözlerine vurdu, zeytine benzeyen gözlerinden firar etmeye başladı yağmurları. İçinde şimşekler çakıyordu ama kimse ona sarılıp 'Endişe etme' demiyordu, kendi babası bile onu elinin tersi ile iterken kim niye onu canından çok sevsin ki? Sokağın ortasında hüngür hüngür ağlıyordu, önü bulanıklaşmış, bacakları artık gideceği yeri tahmin edemiyordu. Zarif ses, evet zarif ses ona seslendi.
"Bayım, iyi misiniz?"
Hızla yanına koşup onu düşmemesi için sıkı sıkı tutu, ilk tefa biri Yoongiyi bu denli sıkı tutuyordu. Kafasını kaldırıp onu tutan bedene baktı. Esmer tenli, kalp dudaklı, saçları hafif kestane rengine kaçan, boyu ondan biraz uzun bir genç adamidi.
" Gözleriniz.. Gelin, gelin soluklanır şuracıkta."
Onu dikkatlice ilerletip boş bir banka oturttu genç adam. Yoongi bu bedenden gözlerini ayıramıyordu, ilk tefa biri onun için endişe etmişti ve onu gelip tutmuştu.
"Tanrım, çok üzgün görünüyorsunuz."
Göz yaşlarını sildi elinin tersi ile, şaşırdı beyaz tenli çocuk. Kimse göz yaşlarını silmemişti ki onun, teselli dahi edilmemişti. Esmer oğlan peçete çıkartıp güzelce sildi suratını, dağılmış saçlarını düzeltti. Kanayan dudağına takıldı gözleri.
" Kavga mı ettiniz?"
Yoongi güç bela konuştu, konuştukça babasının vurduğu karın boşluğu ağrıyordu çünkü.
"H-hayır.."
Esmer olan endişe ile ona baktı, acıyormuş gibi bakmıyordu ona destek olup üzgün ruh halinden kurtarmak için o denli bakıyordu ona.
" Yoksa size babanız, yoksa anneniz mi zarar verdi?"
Beyaz olan kafasını aşağı yukarı salladı, esmerin ağzı şaşkınlık ile açılıverdi.
"Tanrım, kim yavrusuna bunu yapar! İnanamıyorum.."
Saçlarını güzelce okşadı Yoongi'nin, kollarını sardı ve sırtını okşadı yavaş yavaş. Yoongi bu haraketleri tamamen garipsiyordu, hiç böyle sıcak hissetmemişti çünkü.
" Onlar adına özür dilerim.."
Kollarını daha sıkı doladı çelimsiz bedene, yoongi yavaşça kollarını beline doladı. Sıcacıktı içi, yumuşacıktı. Bu tanımadığı yabancı ona o kadar iyi gelmişti ki, onun için ölebilirdi. Geri çekildi esmer çocuk.
"Lütfen evime gelin, yaralarınızı iyileştireyim.. Benden size zarar gelmez bayım.."
Yoongi şu an küçük bir çocuk kadar iyi hissediyordu, onu kırmayacaktı. Kabul etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House Of Cards | Sope
Fanfiction"Seni seviyorum Min Yoongi, sabahın ilk güneşi doğduğunda seni görmek istiyorum." ~ Tutku ile başlayan hazlar intihar ile son bulur, Yoongi güneşi bile kıskandıran çocuk ile tanışana kadar böyle düşünüyordu.