cok bı smut beklentısıyle okumayın ya amacım hıkayeyı devam ettırmektı kıps
***“benden nefret edeceğini düşünmekte haklıymışım.”
gülüyor, jeongin’in hiçbir sik hakkında bilgisi olmadığına, duygusuzun teki olduğuna o kadar emin ki onu o yatak odasında terk edip giderken arkasına bile bakmadı. ondan nefret mi ediyordu? belki, evet? onu seviyor muydu? nefretten daha mı fazla?
onu polislerden gizlemeye çalışmasını, aylarca ve umutsuzca peşinden koşuşunu düşündü. birkaç ten temasına değer miydi jeongin? peki hyunjin, değer miydi ölen adamlara? abisini öldürmeye?
ikisi de bilmiyordu. Sadece birbirlerine çekilmekten alıkoyamıyorlardı kendilerini. şimdi kime sinirlenecekti hwang hyunjin? aylarca kendisine yalan söyleyip sevgilisiyle yatan abisine mi? yoksa abisini öldüren sevgilisine mi? hepsinden habersiz abisi ve sevgilisi için endişelendiği için kendisine mi?
aralarındaki her şey bitmişti artık. elleri artık birleşemezdi, aralarından abisinin kanı akıyordu. vücutları birbirine temas bile edemezdi. abisinin ölüsü aradan hiç çekilmeyecekti. tüm bunlar yetmemişti.
hyunjin, hiçbir şey yapmadığı hâlde nefret edilen o adama dönüşmüştü. tabii ki tek suçu sevmekti. zaten o lanet sevgi onu bu hâle getirmemiş miydi? katilin birini aylarca beklemesine sebep olmamış mıydı?
aralarındaki her şey elbette bitmişti. parasının neyle ödendiğini bile bilmediği o güzel rezidans süitini terk edip saçma bir daireye taşınmıştı. son kez onun parasını kullandığı ile ilgili kendisine yemin ederek italya'dan bir ev satın almıştı. sonraki sabah yeni hayatına tamamen hazırdı.
jeongin ne yapmıştı? tüm bunlara seyirci mi kalmıştı? tam anlamıyla öyle olmuştu. ne yaparsa yapsın onu yanında tutamayacağını biliyordu? bu yüzden gitmesine izin vermişti. hem o da böylece halletmesi gereken işleri halledecekti. durumu anlaması zordu, biliyordu. ne olursa olsun aldattığını düşünecekti. ama jeongin bunu yapmamıştı. normal şartlarda belki de birini aldatabilecek bir adamdı. tüm pis işleri yapıyordu; fuhuş, silah kaçakçılığı, insan öldürme, hırsızlık ve daha fazlası.
ama bunların içinde hyunjin'i aldatmak yoktu. üstelik nefret ettiği eski sevgilisiyle. yine de biliyordu, silemezdi hyunjin'in kafasındaki ‘abimle çok benziyoruz. abimle ayrıldığın için benimle çıkmaya başladın.’ düşüncelerini.
bunu amaçlamıyordu. amaç onu artık gerçekten güvende tutmaktı. bu yüzden italya'ya gitmesine göz yumdu. hyunjin ünlü bir profesör olmak istiyordu. o da bunu ilerletmesini istiyordu. yapacağına şüphe yoktu. yıllar geçecek, geri dönecekti sevgilisine. her şey düzelmiş olacaktı, hyunjin de özleminden affedecekti.
yüzüne atılan tokat, tatlı gelmişti bu yüzden ona. yine de adı kadar emindi, endişe etmesine gerek yoktu. kapının önünde bekleyen polis ne olursa olsun hyunjinden laf alamayacaktı.
çünkü aşk böyle bir şeydi. sonuna kadar nefretle beslense de özünde tatlı duygular vardı. herkeste aynı çalışmıyordu belki, belki son nefesini verene kadar düzeltmeye yetmeyecekti aralarını. buna rağmen gülebiliyordu, çünkü unutturmayacaktı kendisini ona.
plan istediği gibi gitmedi.
ufak, sistemarik bir hatasıyla her şey üzerine yıkıldı.
hyunjin’in söylediği gibi ait olduğu yeri buldu.
gri duvarlar jeongin’in gördüğü son şey olacaktı. keşke müebbet yeseydim diye düşünüyordu sürekli. ne sevmeyi becerebilmiş ne sevilmeyi hazmedebilmişti ama hyunjin’in ona kıyamayacağını, illa ki bir şeyler yapacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
no one's home | hyunin
Фанфикwhere do you go when you're falling who do you call when you freaking out? //smutshot