Çocuklar kendilerini, çizdikleri resimlerle, oynadıkları oyunlarla anlatırlar. Yaşları küçük ama duygu dünyaları biz yetişkinlerden daha büyük ve geniştir. Hayallerinde saflık ve temizliğe yer verirler. Çizdikleri resimlerde hep bir mutlu aile tablosu vardır. Oynadıkları oyunlarda bile aile kavramı vardır.
Çocuklar yıldız gibidir, en karanlık anlarımızda bile bizlere umut ışığı olurlar. Bizlere verilen en büyük armağandır çocuklar, bir gülüşleri bile dünyalara bedeldir. Fakat, her çocuk şanslı doğmuyor. Kimileri sevgiyle, şefkatle büyürken, kimileri sevgisizlik içinde hırpalanarak, hor görülerek, aşağılanarak büyüyor. Küçük yaşta masumiyetleri korkuyla, şiddetle kayboluyor. Gülmesi gereken gözlerinin yerini kin, nefret ve öfke bakışları; tebessüm ve kahkaha dolu dudaklarının yerini kabaca sözler ve küfürler alıyor.
Okuduğum bir kitapta, "Bir anne ve babanın cinayeti, çocuğuna terbiye vermemesidir", sözlerini içeriyordu. Gerçekten de, çok doğru bir söz. Çocuğa ahlakı, sevmeyi öğretmedikçe, o parlayan, bembeyaz kalbe büyüdükçe sert, acımasız ve karanlık bir perde iniyor. Küçük yaşlarda hakarete, iftiraya, istismara uğruyor, şiddete maruz bırakılıyorlar.
Bana göre, çocuğu suçlu yapan tek etken, ona destek vermeyen ailesidir. Çocuk, her şeyi büyüklerden öğrenir. Çok sık rastladığımız olumsuzluklar vardır: Yetişkinler çocukların yanında küfür eder, işaret çekerler ve çok iyi bir şey yapmışçasına gülerler. Çocuk, onların bu davranışlarını gözlemlerken iyi şeyler söylemişler gibi algılar ve çocuk aynı davranışları sergilediğinde ona kızarlar. Üzerine yetişkinler bu suçu hiç işlememiş gibi, çocuklara "Ayıp söylenmez, yapılmaz" derler. Halbuki, çocuğun bu olayda hiçbir suçu yoktur.
Her çocuğun savunulmaya hakkı vardır. Haklarının korunması gerekir. Hep yetişkinlere gösterilen saygının, çocuklara da gösterilmesi tezimin üzerinde durmuşumdur. Çünkü davranış, küçük yaşlarda kazanılır ve insan kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa o şekilde hareket etmelidir. Çocuklar değerli ve özel varlıklardır. Onların hayallerini küçümsemek bile, onlara yapılan en büyük saygısızlıktır. Ne derler bilirsiniz: "Bir çocuğun ruhun öldürmek bile, en büyük cinayettir."
Çocukların kalpleri hassastır. Çocuklar, gelecekte ne olmak istediklerini söylediklerinde bile, yetişkinler kendi yapamadıkları, gerçekleştiremedikleri beklentilerini çocuklardan bekliyor. "O mesleği değil, bu mesleği yapmalısın", gibi sözler söylüyor, çocukların yüzlerindeki umutları solduruyorlar. Bu da çocuğu ileride sevmediği işleri yaptığında, merhametsiz biri yapıyor. Mesela, öğretmenlerin sabırsız olup çocuklara fiziksel ve psikolojik şiddet uygulaması, hakaret ve küfürler yağdırması. Doktorların hastalarına karşı pozitif olmaması gibi.
Her çocuk altın kalplidir. Önemli olan, ona bu değeri hissettirmektir. Hiçbir çocuk şiddeti, korkuyu, istismara uğramayı, katledilmeyi hak etmez. Çünkü çocuk canlıdır, umuttur. Yeşerir, yeşertir, çiçek açar. Ama kalbi bir kere kırıldı mı, çocuğu geriye dönülmez bir sitem kapsar. Çocuklar korunmaya muhtaçtır. Her çocuk, güzel yaşamı hak eder. O yüzden çocuklarımızı sevelim, sayalım, bütün haklarını koruyalım. Çünkü çocuklar, bu hayata vaat edilen en kıymetli hazinelerdir.