Aynanın karşısında kendime bakıyordum. Üzerimde gözlerimle aynı renk olan zümrüt yeşili bir elbise ile duruyordum, elbise ayak bileğime kadar uzanan belimi saran uzun kollu bir elbiseydi belimi olduğundan daha ince gösteren elbiseyle oldukça güzel görünüyordum.
Saçlarım oldukça uzamıştı, kalça hizama kadar gelen saçlarıma şekil verip serbest bıraktım.
Yüzüme yaptığım oldukça hafif ve doğal makyaj ile kendime bakarken yüzümde bir tebessüm oluştu.Sırtımı aynaya döndüm konakta en yakınım olan, sırdaşım içimi ve kendimi açabildiğim tek kişi.
Ruşa, ile beraber büyüdük ,annesi çok uzun süredir bizimle beraber kalıyor evde bizim yardımcımız olan Ayşe teyze onu çok seviyordum kızı Ruşa ile çok iyi anlaşıyorduk küçüklükten beri en yakın arkadaşım, sırdaşım biz onunla kardeş gibi büyüdük.
Üç ağabeyim vardı ben tek kızdım,
Ağabeylerimi çok severdim, onlarda beni severlerdi üstüme çok titrerlerdi.
Ama bir kız kardeşim yada bir ablam olmasını çok isterdim.
Ama onun yerine Ruşa geldi konağa, beraber büyüdük kardeş gibi büyüdük onu çok seviyordum.Ruşa'ya, bakıp "Nasıl olmuşum?"dedim
Bana aynı tebbesüm ile karşılık verirken "Yine her zaman ki gibi çok güzelsin"dedi yüzündeki gülümsemeyi koruyarak "Ferman seni görünce güzelliğinden dili tutulacak senden gözllerini alamıycak ben sana diyeyim" dedi. Dudaklarım heyecanla biraz daha yukarı kıvrıldı.
Sohbete dalmışken kapı çaldı.
Ferhat ağabeyim içeri girdi. Üstünde beyaz gömlek ve siyah pantolon vardı. Bana doğru yaklaşıp.
"Benim güzeller güzeli kardeşim, ne kadar güzel olmuş böyle." dedi. "Yoksa o iti göreceksin diye mi bu kadar hazırlandın... He güzellim"dediBende utancımdan yanaklarım kızardı ağabeyim bu halimi görünce Ruşa'ya dönüp, "Bize biraz müsaade edermisin." dedi .
Kafasını olumlu anlamda sallayıp dışarı çıktı Ruşa.
Ağabeyim bana dönüp, "Ferman, için mi bu kadar hazılandın..." dedi.
Şaşkınlıkla baktım ağabeyime, yüzümde gördüğü şaşkın ifedeye tebbesüm etti. Bunu nerden öğrendiğini bilmiyordum.Bir süreden sonra şaşkınlığı üzerimden biraz olsun atabildim.
"Nasıl..." diye bildim kekeliyerek."Ağabey, sen nasıl..." diye sordum merakla, babamın kulağına giderse benim için biraz sıkıntı olabilirdi.
Babam, böyle şeylere biraz karşıydı.
En büyük ağabeyim olan Veysel abim babamdan daha katı biri.
Miran ağabeyim babam olduğu sürece çok karışmaz, Ferhat ağabeyim küçüklüğümden beri ne olursa olsun hep yanımda olan babam bana kızacağı veya bağıracağı zaman hep yanımda oluyordu.O yüzden, en çok Ferhat ağabeyimi seviyordum.
"Ne önemi var güzelim." dedi ağabeyim.
Tam ağzımı açıp konuşacağım zaman kapı çaldı.
Gelen Ruşaydı, bize dönüp " Müsaadeniz varmı efendim." dedi
Biri yanımdayken her zaman mesafeli konuşurduk.Ruşa'ya dönüp, " Söyle Ruşa "dedim
"Mehmet Ağa sizi aşağıda bekliyor." dedi.
Elbette ki babam bekletilmeyi hiç ama hiç sevmezdi. Ruşa'ya dönüp
"Tamam, bizde iniyorduk aşağıya." dedimRuşa gittiği zaman ağabeyime döndüm. Kimseye söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyordum.
"Merak etme güzelim benim kimseye hiçbir şey söylemedim... Söylememde, sen sıkma o güzel canını" dedi ve elini omzuma attı.
"Hadi inelim aşağıya" dedi ağabeyim.
Ağabeyimden ayrılıp yatağın üzerinde duran çantamı alıp koluma taktım.
Ağabeyim tekrar elini omzuma koydu bende ona sarıldım.Başımı ağabeyimin omzuna yasladım, aşağıya indiğimiz zaman ayrıldık.
Konak, kapısının önünde bizi bekliyorlardı. Biz indiğimiz zaman babamın kızgın bakışlarına maruz kaldık.
" Nerdeydiniz , siz şimdiye kadar." dedi babam sinirle.
Veysel ağabeyim, elini karısının beline koymuş bize bakıyordu.
"Baba , çıkalım mı artık geç kaldık zaten."dedi.Babam, ağabeyime hak verdiği için derin nefes alıp önüne dönüp arabaya doğru dönüp yürüme başladı.
Bizde babamın arkasından yürümeye başladık.
Babam bize dönüp, "Ferhat, sen Şilanı al kendi arabanla git..."dedi."Veysel , sende karını al kendi arabanla git."dedi.
Bizde babamın lafını ikiletmedik.
Ferhat ağabeyimin arabasına doğru yürüyordum. Arabaya binip yola çıktık.🫀
Yarım saatlik yolun sonunda gelebildik.Biz geldiğimiz zaman Veysel ağabeyim ve babamlarda gelmişti.
Konağın kapısına doğru yürümeye başladık. Kalbim delice çarpıyordu ellerim heyecandan titriyordu.
Fermanı görebilmek için sabırsızlanıyordum. Babam önde ağabeylerim ve ben arkasında yürüyorduk.
Kapıda bizi karşılayan Halis Ağa ve eşi Esma Hanım ile selamlaşıp konağa geçtik beraber.
Babam, Halis Ağa ile sohbete dalmışlardı.
Fermanı , geldiğimizden beridir ortalıkta görünmüyordu.Ve onu çok özledim onu görmek için sabırsızlanıyorum.
Salonda otururken duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Daraldığımı hissettim biraz hava almaya ihtiyacım vardı.
Annemlerden izin alıp bahçeye hava almaya çıktım. Sıkıntılı nefes verip bahçede biraz hava aldım.
Konağa dönüp yürümeye başladığım zaman bir el belimi sıkıca tutup kendine çekti .
Kalbim delice çarpıyordu.
Korkudan ellerim titriyordu.
Ağzımı açtığım zaman belimde olayan eli ile ağzımı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi
Teen Fiction"Geçmiş ve gelecek yoktur, yalnızca sonsuz bir şimdi vardır"demiş A.cowley gerçekten öyle miydi? Geçmişimizin şimdimizi inşa etmez mi? Bugünü müzede geçmişin izi yokmu? Bence bu doğru değil geçmiş hiç bir zaman sizin peşinizi bırakmaz bir kara leke...