Ferman'ın artık çırpınmadığını görünce dahada telaşlandım ellerim daha çok titremeye başladı. Nefes almıyor gibiydi...
Abimi omuzlarından ittirdim ve Ferman'ı sudan çıkardım. Kucağıma düşen bedeniyle bende yere çökmek zorunda kaldım. Gözleri kıpırdamıyordu nefes alıp almadığını kontrol etmek için parmağımı burnuna yaklaştırdım ama herhangi bir şey hissetmediğim için gözlerim korkuyla dolmaya başlamıştı çoktan ve kalbim korkuyla deli gibi çarparken ellerin titriyordu.
Korkuyla abime baktığımda rahat bir şekilde durmuş bizi izlediğini gördüğümde " Nefes... Almıyor..."dedim zorlukla kısılmış sesimle gözlerimden bir damla yaş aktı.
Ferman'a bir şey olma ihtimali bile beni delirtirken. Şilmdi kollarımda nefessiz ve hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Üstelik abim yüzünden abim ise rahat ifadesini bozmadan, " Bir dakikadan uzun süre kalmadı suyun içinde... Şilan nasıl ölmüş olabilir Allah aşkına" dedi abim gözlerim Fermana kayarken hâlâ aynı nefessiz bir şekilde duruyordu
Abim bana yaklaşıp, "Kimse suyun içinde bu kadar az sürede ölmez abiciğim... Oyun oynuyor görmüyor musun..." diye sordu rahat ifadesinden ödün vermeden.
Abim, "Güzelim oyun oynayıp oynamadığını şimdi anlarız"dedi ve Ferman'a doğru eğildi. Ben ne yapacağına merakla bakarken
" Ne yapıyorsun abi..."dedim
"Suni teneffüs yapacam güzelim... Niye bu kadar şaşırdın"dedi abim sırıtarak. Ben abime ağzı açık bakarken abim bu halime daha çok güldü.
Ferman'a doğru eğildi kafasını ellerinin arasına aldı ve tam aralarında beş santim kala Ferman öyle bir hızla doğruldu ki ne olduğunu bile anlamadım. Şaşkınlıkla kalktığı yere bakarken abim diz çöktüğü yerden doğrulup ellerini ceplerine koyup, "Ben sana ne demiştim... Bu piç kurusu oyun oynuyor demedim mi... Ben ha..."dedi abim keyifli bir sesle
Bakışlarım Ferman'a dönerken kaşlarımı çatarak ona doğru adımladım titreyen elimle yüzüne pekte hafif olmayacak şekilde güzel bir tokat attım. Ferman'ın yüzü yana doğru düşerken abim keyifli bir sesle
'ooooooo' dedi ben dolu gözlerle ona bakarken başı hâlâ yana doğru dönüktü."Özür dilerim... Sevgilim sadece ben... Ya ben sadece şaka yapmak istemiştim..."dedi mahçup sesle elini kaldırıp yüzüme koydu ve göz yaşımı parmağıyla sildi " Özür dilerim... Seni korkutmak istememiştim..."dedi.
Ferman bir adım daha atıp aramızda çok az bir mesafe bırakırken " Özür dilerim" dedi bilmem kaçıncı kez, yandan öksürük sesi gelince bakışlarımız o tarafa döndü.
"Ya pardon... Romantik sahnenizi bozmak istemezdim... Gıcık tutuda beni biraz... Siz devam edin" dedi abim.
Ferman, "Ben seni şimdi bir tutacam" dedi kısık sesiyle.
Abim yapmacık bir gülümsemeyle Ferman'a bakıp " Hadi aslan parçası sana güle güle" diyip beni kolunun altına aldı.
Ferman ise, " Ulan ırz düşmanı"dedi neden böyle dediğini anlamak zor değildi. Nerdeyse abim suni teneffüs yapacaktı düşününce komik bir görüntüydü. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve onların konuşmalarına odaklandım.
"Nerdeyse beni öpecektin be, sapık herif " dedi abim her zamanki hazır cevaplılığı ile " Oyun oynamasaydın lan o zaman" dedi ardından devam etti " Sen, tabi Şilan yapsın isterdin suni teneffüsü ama maalesef... Elimizde sadece Ferhat Karahan yani ben kalmıştı oda senin şansına ne diyelim yani... Bahtsızlığın bu kadarı" dedi eğlenen ses tonuyla
Abimin ilk defa bu kadar uzun konuştuğunu görüyordum bunun şaşkınlığı içerisindeyim. Onların tartışmalarına daha fazla katlanamıycaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzi
Novela Juvenil"Geçmiş ve gelecek yoktur, yalnızca sonsuz bir şimdi vardır"demiş A.cowley gerçekten öyle miydi? Geçmişimizin şimdimizi inşa etmez mi? Bugünü müzede geçmişin izi yokmu? Bence bu doğru değil geçmiş hiç bir zaman sizin peşinizi bırakmaz bir kara leke...