İzmir, benim için birçok duygunun karmaşası gibiydi. Bu duyguların hiçbirini tatmak istemezdim. Çokça güvendiğim erkeğin bana yüzünü dönmesinden sonra, her şeye olan inancım neredeyse bitti. Geriye kalan umut parçam, kendime olan inancım ile ilgiliydi. Bir yandan üniversite okurken bu inanç bir çabaya karşılık gelmiyordu. Tamamen kullanılmış çöpe atılması için köşede bekleyen herhangi bir şey gibiydim. Bazen kendimi böyle görmekten nefret ediyordum, yine bu nefretin kendime olduğunu fark edince; ben gerçekten kendimi sevmiyorum, dedim. Kendimle barışacağım o günü iple çekerken, böyle bir şey olmayacağını etrafımdaki herkes dahil ben de biliyordum. Ya da çok fazla kendimi değersizleştirerek büyüttüm. Her İnciraltı sahiline geldiğimde, kendimi günbatımını seyrederken böyle buluyordum. İçimden neyse yeniden boş ver diyerek telefonumun ekranını açtım ve tek arkadaşım olan Azra'dan bir arama gördüm. Azra'dan başka arkadaşım olmadığı için ona muhtaçtım. Azra'nın hiç iyi bir yanı olduğunu düşünmüyordum. En azından içsel olarak, dıştan gayet güzel esmer bir kızdı. Bunu kendisine söylediğimde yalan söylediğimi iddia edip çocukça şeyler söylüyordu. Ailesi yeteri kadar varlıklı, şımarık büyütülmüş bir kızdı. Ben ise sadece bendim. Azra'yı ne kadar sevmesem bile güzel olduğunu ve ihtişamlı olduğunu reddetmezdim. Tabii ki ben de mükemmel değildim, öyle olsaydı yalnızlıktan ölmezdim. Düşüncelerimdem ayılarak, mesaj uygulamasından Azra'ya mesaj attım ve anında döndü. Her zamanki gibi yanına gelmemi istiyordu. Kendimi gerçekten herkes tarafından kullanılmak için köşede bekleyen enayileri gibi hissediyordum ki zaten öyleydim. Mesajına olumlu yanıt verdim ve gitmek içi ayağa kalktım. Deniz kenarının üzerindeki taşlarda oturuyordum,kalçamı ne kadar rahatsız etse bile manzaraya değerdi. Kalktıktan sonra hemen yolun karşısındaki otobüs durağına gittim. Yarım saat ardından otobüs gelmişti.
Azra'ların güvenliği beni tanıdığı için direkt kapıyı açtılar, gülümseyerek içeri girdim. Azra'nın dediğine göre kendisi arka bahçede oturuyormuş. Hızlı bir şekilde arka bahçeye gittim, birine rast gelmekten çekiniyordum. Fakat karşımda Azra dışında sarışın bir kadın ve Azra'nın abisi Murathan'ı hiç beklemiyordum. Murathan'ı görmeyi gerçekten hiç beklemiyordum, kendisi Rusya'dan gelmeyeceğine ant içmişti. Murathan hemen söze girdi. Onunla daha önce hiç muhatap olmamıştım.
"Azra içeri gitti, birazdan gelir." gülümseyerek yüzümdeki şaşkınlığa gereken cevabı verdi. Gülünce gözleri kayboluyordu, Azra'ya rağmen daha tatlı diye düşündüm. Lakin yanındaki sarışın kadın bu çocuğun sandığım kadar masum olmadığının da kanıtıydı. Asla kadın düşmanlığı yapmıyorum ama İzmir'de yaşamama rağmen ben böyle giyinmezdim. Göğsünden aşağıya doğru bir yırtmaç vardı ve çok mini bir eteği vardı. Murathan gerçekten de Rusya'nın tadını çıkarmış diye düşündüm. Ortamdaki bakışmalar ve sessizlik Azra'nın çok şık çiçekli elbise giyerek gelmesi ile son buldu.
Etrafında tam tur dönerek "Nasıl olmuş Yağmur, beğendin mi?. Abim Rusya'da çok lüks olan bir mağazadan almış." Esmer kızlara beyazın çok yakıştığını düşündüğüm için hayranlıkla, kafamla onayladım. O sırada Murathan lafa girdi.
"Bu kızın dili yok sanırım." Murathan gülümseyerek yeniden baktı, yanındaki sarışın hiçbir şey anlamıyor gibiydi. Bense memnuniyetsiz bir bakış atarak. "Şu anda Türkçe konuşmak yerine mimiklerle konuşmak daha önemli sanki." diyerek yanındaki kıza baktım. Murathan ona attığım lafa sadece gülümseyerek cevap verdi.
"Seni çağırma nedenim şuydu." Kafamı sallayarak anlatmasını bekledim, o sırada boş bir hasır sandalyeye oturdum. Ardından Murathan ve kız arkadaşı da karşıma oturdular. Azra havuzun kenarında durup moda şovu yapmaya devam ediyordu. "Ailem Türk olmayan kişileri damat veya gelin olarak getirmemizden hiç hoşlanmaz. Bu yüzden Irina'nın sende kalması lazım." Evet sevdiğim biri olsaydı bunu kabul edebilirdim, çünkü tek başıma bana göre büyük bir evde yaşıyordum.
"Kabul edebileceğimi sanmıyorum, onu tanımıyorum." diyerek Irina'ya baktım. Murathan lafa girerek "Azra dediğim gibi Güzelbahçe'deki yazlıkta kalabilir. Sadece aileye yakalatmamak için bizim de birlikte kalmamız lazım." Her şey saçma geliyordu, bir aile için Rus kadından daha güzeli mi vardı
"Neden ailen yabancı birini istemiyor?" bir sessizlik oldu ve Azra ile bakıştılar. Ardından Murathan'ın cevabını heyecanla bekledim. "Ben Rusya'ya gitmeseydim Türk bir kadınla evlenecektim, sadece ailem için. Bu yüzden Rusya kaçış biletim oldu." Anlamış gibi yaparak kafamla onayladım.
"Yağmur madem kabul etmiyorsun, biz abimle Güzelbahçe'deki yazlıkta kalacağız." dedi Azra. Abisi üstüne ekleyerek " Ve Irina ile."
"Aileye nasıl yutturacağız hiçbir fikrim yok." Murathan bacak bacağa atarak konuştu.
"Yağmur bizimle kalırsan öğrenci evi diye yutturabiliriz." Anlamsız bir bakış attım ve yazlıkta kalmak fena fikir değil diye düşündüm. Lakin her gün Murathan ve Irina'ya katlanamazdım.
"Düşünmem lazım." Murathan kaşlarını çatarak "E, sen de hep bir bahane arıyorsun. Hayatında hiç gidemeyeceğin bir yerde uzun süre kalmak hiç mi ilgi çekici değil." dedi.
Gitmek için ayağa kalktım ve "En azından Irina ve sen kadar ilgi çekici değil." dedim ve bir hışımla evlerinden çıktım. Neden huzurumu bozmalarına izin verdim ki? Azra tek arkadaşım olmasa yüzüne bakmazdım bile diye düşünerek evime doğru gittim.
Sonunda kendi evime geldiğim için çok mutluydum, her şeyden kurtulmak istercesine anahtarı çantamdan çıkarıp kapıyı açtım. Kendimi direkt banyoya attım ve üstümdekileri çıkarıp duşa girdim. Güzümü kapatıp suyun saçımdan aşağı akmasını hissettim. Aklıma bir anda Murathan geldi ve gözlerimi açtım. Neden aklıma gelmişti ki? Son dediğimde haklıydım ama dediğim biraz ağır ve ergenceydi. Raftaki şampuanı alıp saçımda dağıttım ve köpürttüm. Aklımdan Murathan'ı atmaya çalışıyordum. Acaba onlarla aynı evde kalmak eğlenceli olur muydu ki? Hep yalnız olmaktansa ve ayrıca geceleri ışıkla yatmaktansa belki de bir şans vermem lazımdı. Bazı geceler tek olduğum için uyuyamıyordum bile. Saçımı duruladım ve bornozuma sarılıp hemen banyodan çıktım. Bugün bornozla saatlerce yatağımda durmak istiyordum. Odama girdim ve mumları yaktım, ardından yatağıma uzandım ve telefonumun ekranını açtım. Bilmediğim bir numaradan mesaj gelmişti. Açtığımda Murathan olduğunu gördüm.
"-Ne kadar iyi bir başlangıç yapmasak bile sana ihtiyacım var. Irina sadece bir basamak, kendi özgürlüğüme kavuşmak istiyorum." aldığım mesaja küçümseyici bir gülüş attım ve cevap yazdım.
"-Irina sadece bir basamaksa neden 3 kişi çıkalım demek yerine Irina'yı saklayarak eve sokacaksın ki?" telefonun ekranını kapattım ve gözümü kapatarak bugün olanları düşündüm. Ardından gelen bildirim sesi ile kolumu uzatarak komodinden telefonumu aldım.
"-Irina sevgilim tabii ki bizimle kalacak." yüzümü ekşittim, erkek arkadaşım bana basamak derse çok üzülürdüm diye düşündüm, lakin önceki erkek arkadaşımın daha kötü tavırları aklıma geldi. Kendimden iğrendim, yeniden.
"-Eğlenceli olabilir ama eşyalarımı siz taşıyacaksanız kabul ederim." Öncelikle ben bir öğrenciydim karşımda varlıklı birisi vardı madem, bunu kullanmayı da bilecektim.
"Tamamdır o iş ben de. İyi geceler prenses." Gerçekten prenses mi? Muhtemelen abi iç güdüsü ile yazmıştır. Azra'ya hiç prenses dediğini hatırlamasam bile öyledir dedim ve telefonu kapatıp uyumaya çalıştım. Bu sefer içimde bir kıpırdanma, bir hoşlukla diğer uyku deneyimlerimden daha erken uyuyakaldım.
YOU ARE READING
belalı oyun
Teen FictionZengin bir ailesi olan Azra ve abisi Murathan, kendinden nefret etmeye ant içmiş Yağmur'un hayatını renklendirirken aynı zamanda karartıyor. Azra ise sevginin onu iyileştirdiğini düşünerekten Hakan'a aşığım rolü kesiyor. Bakalım bizi neler bekliyor.