1

29 3 0
                                    

Mardin...
Her şeyin başladığı yer. Hayatımın hem karardığı hem de aydınlığa kavuştuğu şehir.

"Ne demek evleneceğim baba?" Dedim sinirle.

"Şirket için en iyisi budur. Sözümün üstüne söz istemiyorum Derin." Dedi.

Anneme baktım. Benim için üzülüyordu. Daha okulumu bitiremeden evlendirilecektim.
Gözyaşlarımı tutamadım. Damla damla yanaklarımdan indiler.

"Yarın tanışmaya gelecekler ama bir sıkıntı var."
Dedi.
Anneme baktı,
"Çocuk kör."

Ve bu kadar. Dünya başıma yıkılmıştı.

"Baba sen, sen beni görmeyen birine mi layık görüyorsun?" Dedim. Hıçkırıklarım artıyordu.

Annem lafa girdi, "Kızım öyle deme. Çocuk da evlenmek istemiyor zaten."

"O zaman niye yapıyorsunuz bunu bize!"
Kendimi yere, babamın ayaklarına kapattım.

"Ağam nolur! Nolursun izin verme buna. Ben, ben evlenemem ki! Baba ben daha yemek yapmasını bilmem, hem daha okulum da bitmedi nolur izin verme."

Babamın gözlerindeki acıyı görmüştüm. O da istemiyordu.
Ellerimi tutup beni yerden kaldırdı.
Gözlerimin içine bakarak,
"Eğer bunu yapmazsak şirketimiz batacak. Sadece 3 yıl Derin. 3 yıl sonra boşanırsınız."

Anneme baktım, "Derin kızım, mantıklı düşün. Eğer şimdi kabul etmezsen ömrümüzün sonuna kadar fakirlik çekeceğiz."

O an ne oldu, ne düşündüm hiç bilmiyorum ama kabul ettim. Hayatımı karartacak teklifi kabul ettim...

(1 Gün sonra Mardin, Öz Konağı.)

Dünün etkisi hâla üzerimden geçmemişti. O kadar çok düşünmüştüm ki zaman hızlıca geçmişti.
Aşağıda beni bekleyen insanlar vardı.
Beni bekleyen, kocam olacak adam vardı...

Acaba kaç yaşında birine layık görmüştü beni babam? 40, 50?
Nasıl davranacaktı bana?
O eve gelin olarak gittiğimde başıma neler gelecekti?

Yatağımdan kalkıp aynanın karşısına geçtim.
Kendimi özenle inceledim.
Hafif kemerli burnum, elaya çelen kahverengi gözlerim, kumral saçlarım... Güzel kızdım.

Üzerimdeki elbiseye baktım. Kırmızı saten Mardin'e uygun değildi. Ama nedense bunu giymem istenmişti. Elbise üstüme dikilmiş gibiydi.

Kapının tıklatılmasıyla birlikte oraya döndüm,
"Kızım?" Dedi annem.

"Annecim?"

Hızlıca yanıma gelip sımsıkı sarıldı bana.
"Özür dilerim." Dedi. Sesi ağlamaklı çıkıyordu.
Gözlerim dolmasın diye kendimi zorluyordum.

"Anne lütfen kapat konuyu. Olan oldu ve ben bunu kabul ettim."

"Sana söz veriyorum 3 Yıl sonra seni gelip kendi ellerimle alacağım o yalıdan. Sen sadece 3 yıl sabret."

Gülümsedim.
1095 gün... Dile kolay 3 yıl. Nasıl geçecekti acaba benim için?

"Neyse. Hadi gidelim aşağıdan bekliyorlar."
Kafamı onaylarcasına salladım.

Merdivenlerden yavaşça indim. Düşüncelerim beni bırakmıyordu. Kafamdaki sesler ben basamakları indikçe daha da artıyordu.

Korkuyordum.

Salonun kapısına geldiğimizde kafamı kaldıramadım. Korku içime işlemişti.

"Hoşgeldin kızım." Kafamı yavaşça kaldırdım.
Karşımda çok güzel bir kadın duruyordu.
Mavinin en güzel tonunu almış gözleriyle sımsıcak bana gülümsüyordu.

"Hoşbuldum."

Elini uzattı. "Ben Lale."

Elini sıktım. "Derin."

Sola döndüm.
Keşke dönmeseydim.

Karşımdaki adamın gözleri gözlerime değiyordu. Dünyanın en güzel ela ve yeşil karışımı gözleriydi bunlar. Kumral saçları teniyle son derece uyumluydu.

Elini uzattı. "Sarp."
Gülümsemeye çalıştım.
"Derin."

İncecik ellerim onun kocaman elinin içinde kaybolmuştu. Sanırım evleneceğim adam oydu.

Babası olduğunu düşündüğüm adamla da tanıştıktan sonra koltuklara oturduk.

Karan bey (Sarpın babası) lafa girdi,
"Aniden olduğu için özür dileriz Derin. Ama böyle olması gerekiyordu. İnan bana ne kadar istemediğini gözlerinden anladım ama sadece 3 yıl sürecek bir anlaşma."

Kafamı salladım. Lale hanımla göz göze geldik.
"Yarın nikah işlemlerini yapacağız. Ertesi gün de düğün."

Kaşlarımı çattım, "Anlamadım ne düğünü?"

Babam fala girdi, "kızım evleneceksin."

Sözünü yarıda kestim. "Ben düğün falan istemem! Saçmalamayın. Hayatımı karartacak bir anlaşmaya düğün yapıp oynayacak mıyım?"

Sarpa baktım. Dikkatlice beni dinliyor gibiydi.
Sahi. O gözler nasıl göremezdi ki? Acaba yalan mı söylüyordu.

"Eğer düğün olursa evlenmem."
Son noktayı koyduktan sonra mutfağa gittim.
Hızlıca bardağa su doldurup kafama diktim. Bayılacaktım neredeyse.
Tezgaha yaslanıp gözlerimi kapattım.

Allahım şaka mıydı bunlar?

Ayak seslerini duymamla gözlerimi açtım. Lale Hanım gelmişti.

"Tamam kızım düğün istemiyorsan yapmayız. Nikah da yeterli olur."

"Bakın ben, ben buna hazır değilim ve siz benden düğün istiyorsunuz. Şaka olmalı!"

"İnan bana bu evliliği tek istemeyen sen değilsin. Sarp da en az senin kadar istemiyor."

Kafamı onaylarcasına salladım.
Daha fazla konuşmak istemediğim için içeriye geçtim.

Bir kaç şey daha konuşulduktan sonra dikkatimi çeken tek şey gelin olduktan sonra İstanbul'a gideceğimdi.
İstanbul'da yaşıyorlardı...

Hayat yarın başlıyordu.

Pianist Where stories live. Discover now