2- zamanın dışında, boşluğun içinde

1.6K 92 12
                                    

Arabasını park etmiş, başını şoför koltuğunun başlığına dayamış halde oturuyordu. Titreyen ellerini direksiyonun üzerine koydu, serbest haldeyken daha çok titriyorlardı. Ardından derin bir nefes çekerek başını başlıktan ayırdı ve bakışlarını karşıya yöneltti. Boş bakıyor, sadece aklında konuşan sesleri susturmaya çalışıyordu. Bunu hiçbir zaman tek başına başaramamıştı. Birazdan inip kardeşinin nişanına girecek olmasa daha etkili olduğunu bildiği bir yöntem kullanabilirdi ancak şu an elinden gelen tek şey, içinden çocukluğuna dair sayılı güzel anılardan biri olan o tekerlemeyi söylemekti.

Bir küçücük aslancık varmış
Çöllerde ko- ko- koşar oynarmış
Abisi onu çok çok severmiş
Sen benim ca- ca- canımsın dermiş

Ne zaman üzülse veya korksa abisinin yanına gider elini tutarmış çocukken. O da ona bu tekerlemeyi söylermiş. Feriş'in anlattığına göre Alaz da hemen rahatlarmış hatta bazen uyuyakalırmış. Ali kaçırılana kadar onların rutiniymiş bu. Alaz ise Ali kaçırıldıktan sonra bu tekerlemeyi Çağla korktuğunda veya Ece ağladığında onlara söylemeye başlamış.

Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu Alaz'ın. Bu yöntemin hala bir nebze de olsa işe yarıyor olması onu gülümsetiyordu. Bunca yıllık hayatına dair güzel olan nadir şeylerdendi bu tekerleme.

Güzel ve hala onunla olan.

Bunları düşünürken kafasındaki sesler birer fısıltıya dönüşmüştü sanki. Dikiz aynasından son bir kez kendine ve yorgun olduğunu belli eden gözlerine baktı. Yeterince geç kaldığı için artık arabadan inmesi gerekiyordu.

2 sene sonra İstanbul'a dönmek iyi bir fikir miydi bilmiyordu. Burada öylece bırakıp gittiği hayatın devam etmiş olduğunu görmeye hazır mıydı onu da bilmiyordu. Her şey bir rüya gibi geliyordu.

Kafasındaki sesler yine konuşmaya başlamadan açtı arabanın kapısını. Üzerinde siyah bir takım ve içinde de yakası açık beyaz bir gömlek vardı. Yeterince bilinmezlik varken risk almamış ve sıradan bir tercih yapmıştı. Zaten fazla durmayacağım diye düşündü. Tek amacı ailesini görmekti. Başka kimseyle görüşmek istemediği için bilerek geç gelmişti.

Arabayı kitledikten sonra seslerin, renklerin ve parlak ışıkların olduğu tarafa doğru yürümeye başladı yavaşça. Bakınca orası rengarenk kendi bulunduğu nokta ise simsiyahtı.

Giderek nişan alanının girişine yaklaşırken ellerinin titremesi artıyordu. Sanki atmosferden çıkıyordu da nefes almak gittikçe zorlaşıyordu.

Sonrasında ise nefesini durma noktasına getirecek olan o hamle geldi, altın vuruş. Karşında ona bakan yüz gerçeklik algısının bir anlığına kaybolmasına sebep olmuştu. Her an kan ter içinde uyanacak gibi hissediyordu. Biliyordu. Buraya gelirken karşılaşacaklarını biliyordu ama bilmek yetmiyordu. 2 sene sonra karşısında onu gerçekten görünce anladı bilmenin yetmediğini.

Eğer yetseydi nefesi böyle kesilmezdi.

Olduğu yere saplanıp kaldı. Ne bir adım ileri gidebiliyordu ne de geri. Olduğu yerde öylece Asi'ye bakarken hükmünün verilmesini bekliyordu sanki. Birkaç saniyelik bakışmanın ardından Asi gözlerini de alıp giderek vermişti hükmü sonunda.

Asi gitmişti ama o öylece duruyordu olduğu yerde. Bakışları sanki hala karşısında o varmış gibi tek bir noktaya sabitlenmişti. Kaşları hafifçe çatılmış, gözleri buğulanmıştı. Elleri ise hala titriyordu. Göğsündeki varlığına alışkın olduğu ağırlık şiddetini biraz daha arttırmıştı.

AltüstHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin