Ay geceye muhtaç, Gece ise ona aşık.
-William Shakespeare
...
İngilizce dersinde tek başıma oturmuş, bir yandan öğretmenin anlattıklarına odaklanmaya çalışırken, diğer yandan öğle molasında sandviçimi nasıl yesem diye düşünüyordum. Bu yıl lise son sınıftaydım. Derslerimde her ne kadar başarılı bir öğrenci olmasam da oldukça zeki ve hobilerine düşkün biri olarak kendime göre ufak tefek başarılar edinmeyi ihmal etmemiştim.
Birkaç arkadaş değiştirdikten sonra kendi entelektüel dünyama uygun birini bulamadığım için yalnız kalmak daha uygun gelmişti. Lise sürecini yalnız ve en az hasar alacak şekilde atlatmak istiyordum. Bu dönem insanların ne kadar sorunlu olabileceğini yaşıtlarıma kıyasla olgunluğumdan dolayı oldukça iyi biliyordum.
Birden irkildim. Yan sırada oturan kızın silgisi elimdeki dik pozisyonda duran kalemime denk gelmişti.
"Pardon." dedi gülümseyerek.
"Silgiyi ikiye bölmeye çalışırken elimden kaçtı."
Onun karşısında oturan kız: "Sen bunu ver bana, yere düşeni sen alırsın." dedi olduça kibirli bir tutumla.
Masanın üzerinde duran silginin yarısını alıp sıramdan kalkarak kıza uzattım. Onun ismi Sarmaşık'tı.
"Teşekkür ederim." dedi ve utangaç görünüyordu. Yanakları kızarmıştı ve sarı dalgalı saçlarıyla çok şirin görünüyordu.
Sırama geçtim ve dersi dinlemeye devam ettim. Aklım hâlâ öğle yemeğindeydi. Henüz sandiviçimi nasıl yiyeceğime karar verememiştim.
...
Ders bitmiş, yemek zamanı gelmişti.
Görevli kadına: "Tavuklu sandviç lütfen!" diye rica ettim. Arka sıradaki çocuklar birbirleri ile itişirlerken, düşmemek için sendeliyordum. Onlarla muhatap olmaktansa sessizce kaosun bitmesini beklemeyi yeğledim.
Sonunda sandviçim hazır olduğunda bir olay çıkmadan kendime boş bir yer buldum ve oturup karnımı doyurmaya başladım. Ve tabi çoğu zaman olduğu gibi kulaklıklarımı takmış, modadan uzak ne varsa peşi sıra çeşitli müzikler dinliyordum. Özellikle klasik eserler tercihimdi. Bu okulda hiç kimsenin dinlemeyeceği türden şeyler yani.
Gözüm bir an karşıdaki masaya kaydı. Sarmaşık arkadaşlarıyla konuşup gülüşürken bir taraftan da bana bakıyor, arkadaşlarıysa hoşnutsuz bir şekilde burun kıvırıyorlardı.
Hakkımda pek güzel şeyler düşünmüyor olmalılar...
Sarmaşık bana gülümseyerek bakıyordu. Ben de ona gülümsedim ve gözlerimi kaçırıp müziğimi dinlemeye devam ettim.
...
Okuldan sonra eve mental olarak yorulmuş huzur bulma umuduyla geldiğimde annem ile babam tartışıyorlardı. Salona doğru ilerledim ve kapının eşiğinde durup:
"Merhaba! Ben geldim." dedim onlara.
Ama tartışmaya devam ettiler. Orada olduğumu farkına bile varmadılar.
"Odama geçiyorum. Yemek hazır olunca seslenirsiniz bana." diye sitem ettim ve yine umursamadılar tabii.
Sırt çantamla birlikte oradan ayrılıp üst kattaki odama çekildim.
Çantamı yatağın köşesine bırakıp uzandım. Bir süre alt kattaki gürültüyü dinleyerek tavanı seyrettim. Göz kapaklarım ağırlaşmaya, gözlerim buğulanmaya başladı. Beynim yorgunluktan uyuşmuş gibiydi. Henüz güneş batmadığı için kapanan gözlerime renkli ışık hüzmesi doluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZEVİ AŞK
Любовные романыAy Gece'ye muhtaç, Gece ise ona aşık -William Shakespeare