"Rüyalarını kontrol edebilir misin?"
Bu soru karşısında nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Çünkü daha önce pek kafa yormadığım bir konuydu.
"Hayır. Sen biliyor musun?"
"Evet. Sana da bu şekilde ulaştım. Rüyalarımı kontrol edebiliyorum ve henüz tanışmadığım insanların bile rüyalarına girebiliyorum ama genellikle bunu onlara söylemiyorum."
Bir süreliğine dediklerini anlamlandırmaya çalıştım. Bakışlarımla konuyu net olarak kavrayamadığımı belli ediyor olmalıydım.
Devam etti:
"Senin rüyana hangi amaçla geldiğimden tam olarak emin olduğum zaman söyleyeceğim ama gerçek olduğumu ilk kez sana itiraf ettiğimi söylesem pek de yalan sayılmaz."
Dediklerinde ciddi olduğu ses tonundan anlaşılıyordu.
"Senin rüyanı da kontrol edebilirim. Eğer izin verirsen..."
Bu beni biraz korkutmuştu.
"Sen bir şey göstermek istersen onu ben de görebilirim yani, öyle mi?" sorgularken bir taraftan da endişemi gizlemek için tepkisiz kalmaya çalışıyordum.
"Kesinlikle evet. Hazır mısın?"
Gözlerimi kapattım: "Hazırım."
Yumuşak ve melodiyi andıran tatlı sesiyle: "Peki. Şimdi açabilirsin." dedi.
Burası dün rüyamda gördüğüm deniz kenarındaki kamp alanıydı. Yine ay ışığı ve yakamoz vardı ama bu sefer insanlar yoktu, yalnızdık.
Korku ve endişe yerini huzur ve doymak bilmez bir meraka bırakmıştı.
"Nasıl yaptın bunu?"
Samimi bir gülümsemeyle: "Bu benim yeteneğim." dedi.
"Bak şimdi!"
Ay ışığının okşadığı berrak ve durgun okyanusun içinden yunuslar çıkmaya başladı. Suyun yüzeyine sıçrıyor, tekrar suya yumuşak bir iniş yapıyorlardı. Yaklaşık on taneydiler. Dans ediyor gibi görünüyorlardı. Melodi olmadan da müziği duyuyor gibi hissediyordum.
Yüzümde gerçek anlamda bir gülümseme oluştu:
"Çok güzel, bana da öğretsene bunu yapmayı."
"Dur daha bitmedi!" dedi coşkuyla.
"Gökyüzüne bak!"
Yıldızların sayısı gittikçe arttı ve gökyüzünde şeffaf, mor ışık hüzmeleri belirdi. Hareket ediyor gibiydiler. Bir bulut gibi ama buluttan daha hızlı.
Bana elini uzattı.
Elini tuttum ve yakınlaştık. Aramızda pek mesafe kalmamıştı. Yavaşça havaya doğru yükseldik.
"Gözlerimin içine bak. O zaman korkmazsın." dedi.
Okyanusun üzerinde, yunuslar ve mor ışık hüzmeleri arasında, milyonlarca yıldızın altında dans etmeye başladık. Oldukça heyecanlı ve güvende hissediyordum. Okyanusun üzerinde oradan oraya salınıyor, eğleniyorduk. Uzun zaman sonra sanki ilk defa nefes alıyor gibiydim.
Gözlerimi yavaşça açtım. Sabah olmuştu bile. Uyanmak istemediğimi hissettim. Ama hüzünlü bir his değildi bu, aksine; mutlu ve coşkun bir histi... Anlamlı ve uzun zaman sonra duygu yüklü...
...
Ertesi gün sınıfta oturmuş öğretmenin gelmesini beklerken Sarmaşık dışında herkesin orada olduğunu fark ettim. Sadece onun masası boştu.