epilog

429 68 41
                                    

Her güzel şey acıdır derler.

Günbatımları güzeldir ancak sonu simgeler, her şeye rağmen sonun geleceğini. Yıldızlar gözüme güzel gelir ancak yıllar önce ölmüş olanların bile umutsuzca uzay boşluğunda ışıldamaları bana çaresiz bir çırpınış gibi hissettirir, hüzünlenmeden edemem. Artık biliyorum, işin içinde acı olmasa güzelin anlamı kalmaz. Hayat böyle ikiyüzlü bir piyes işte. Mutlu olacağımız zamanları beklerken ve hayattaki güzel şeyleri ararken yürüdüğümüz dikenli yolların acısını öğrenmeyi de kabulleniyoruz.

Hayatımda pişman olduğum pek çok şey oldu ancak o gün Jeongguk'u öpmek, ona bir adım atmak veya onu sevmek bunlardan biri değildi hiçbir zaman. Hayır, bir hayalini daha gerçekleştirip aşık olmasını sağladığım için değil, neden yaşadığımı bana tekrar hatırlattığı için. Geçmişimi kabullenip geriye dönmeye çalışmaktansa devam etmem gerektiğini anlamama neden olduğu, bana en az benim ona iyi geldiğim kadar iyi geldiği için. Ve biliyordum. Onun için de her şey çok farklıydı. Küçük maceramızdan sonra eve ve alışık olduğumuz rutinlere geri döndüğümüzde bile.

Kısa bir süre sonra Bayan Jeon'a Jeongguk'un hayatında bulunmak istediğimi ama bunu yapmak istiyorsam daha fazla işe devam edemeyeceğimi söylemiştim. Ne anlamıştı ya da gözlerimden belli olan hisleri okuyabilmiş miydi, hala bilmiyorum. Yine de durumu kabullenmiş ve kısa süre sonra Jeongguk'un yeni bir bakıcısı olmuştu. Ben ise... Söylediği gibi daha fazlası olmuştum. İşi bırakmama rağmen Jeongguk'u görmediğim, onunla spikerlerini eleştirdiği spor programları izlemediğim ya da beraber parktaki güvercinleri beslemediğimiz bir gün bile olmamıştı. Uzun yürüyüşlere çıkmış, hala bizi görünce havlayan köpeğe her seferinde nanik yapıp daha da sinirlenmesine neden olmuş ve geceleri beraber uyumuştuk. Jeongguk bir kez daha yalnız kalmak zorunda kalmamıştı. Korktuğu gibi ona kendimi alıştırıp sonra da çekip gitmemiştim. Aksine, hep onunlaydım. Günden güne zayıfladığı gerçeğini görmezden gelmeye çalışsam, her gece ağlasam ve onu kaybetmekten deli gibi korksam da hep ondaydım.

Jeongguk'u bir kez daha öpmedim, o da hiç bunu tekrar istemeye cesaret edemedi. İstemediğimden değildi bu, paylaştığımız ilk ve tek öpücük oldukça büyülü hissettiriyordu ve dudaklarının tadına tekrar bakmak için önce bunu hak etmem gerekiyordu sanki. Onun ne düşündüğünü bilmiyordum ancak dudaklarımızı buluşturmak bizim için her zaman fazla yasak, fazla kıymetli bir şey olarak kalmıştı.

Ona karşı beslediğim hislerden de açıkça bahsedemedim hiçbir zaman. Bir şekilde, bakışlarla ve gülüşlerle anlaşmıştık bize ayrılan kısa süre boyunca. Şimdi dönüp baktığımda pişmanım, onu sevdiğim için değil ama bu ikisi için. Dudaklarının tadına doyduğum bir öpücükten sonra ona onu sevdiğimi söylemediğim için.

Bazen gelmekte olduğunu bildiğiniz şeyler bile sürpriz gibi hissettirebiliyor. Gözünün önündeki gerçeği görmezden gelmek için çabalıyor insan. Jeongguk'un odasına elimde birkaç DVD'yle girdiğimde yatağında uzanan ve ona seslenmemle bile gözlerini açmayan bedenini görünce aklıma ilk gelen şey uyuduğu olmuştu bu yüzden. "Hadi ama," demiştim odanın içine doğru adımlarken. "İkisi de çok iyi, birini seç de izleyelim. Romantik komedi sevmiyorsun ama bu baya iyi diyorlar."

Ben DVD'leri komodinine bırakırken solgun görünen yüzü, kapalı gözleriyle beraber odanın diğer tarafına dönüktü. Hala uyanmamasıyla kaşlarım çatılırken yatağına oturmuş, döşek ağırlığımla çökerken "Şakanın sırası değil," demiştim biraz sinirli bir sesle. Böyle... Böyle yapmamalıydı işte. Onu kaybetme ihtimali ödümü koparırken böyle kötü bir şaka yapmamalıydı bana.

"Jeongguk," demiştim sertçe. Elim yüzüne gittiğinde soğuk teni yüzünden anlık olarak duraksamış, ardından şakasını sonlandırması için sarsmıştım bedenini. "Cidden komik değil."

Ancak içten içe ben de biliyordum. Bu seferki şaka değildi. Yine de bu saatlerce orada oturmama ve eli ellerimde, artık gözlerini açması için yalvararak ağlamama engel olmamıştı.

Onu öptükten yaklaşık altı ay sonra verdik bedenini toprağa. Cenaze için hazırlanırken bir an için bunu yapamayacağımı düşünmüş, ağlama hissi boğazımdan yükselirken boş midemin safra sıvısını lavaboya boşaltmıştım. Gidemezdim. Yapamazdım işte. Sun'ı kaybettiğimde yaşananların aynısı yaşanıyordu. Ona veda etmeye hazır değildim. Nasıl izleyecektim onu toprağa vermelerini?

Saatlerce ağladıktan sonra ise Jeongguk'un bunu istemeyeceğinin farkına varmış, kendimi toparlayarak ayaklanmıştım. Onun için orada olmalıydım çünkü bir zamanlar dediği gibi, buradan çok daha iyi bir yerden bizi izleyip yanına gelmemi sabırla beklediğine inanmak istiyordum.

Fazla kalabalık bir cenaze olmamış, bir avuç insanla töreni bitirmiştik. Rahip, yaptığı konuşmanın arasına "Dolu dolu bir hayat geçirdi," cümlesini sıkıştırdığında hissizce gülmek istemiştim. Dolu bir hayat mıydı bilmiyordum ancak gözleri, onunla olduğum her gün için bana teşekkür ediyormuş gibi bakmıştı bunca zaman. Ve biliyordum ki ölmeden önce görmemesi gereken her yeri görmüş, istediği çoğu şeyi beraber gerçekleştirmiştik. Aşık olmak da dahil.

Ziyaretçiler teker teker ayrılırken ne ben gidebildim daha yeni kazılan mezarından ne de Bayan Jeon. Ancak ağlayamıyordum da. Günlerdir ağlamaktan göz yaşım kalmamış gibi öylece izliyor, var oluyordum sadece. Bayan Jeon da benim gibi hissediyor olmalı ki ağlamak yerine anılardan konuşmuş, saatlerce Jeongguk'u anmıştık. Yer yer burukça tebessüm eder, arada bir toprağını okşarken tekrar kavuşacağımız günün gerçekliğine daha çok inanıyor ve ona kısa süreliğine de olsa sahip olduğum için minnettar hissediyordum.

Bana gelirsek... Jeongguk'un gidişi bir yıkım güllesi gibi parçaladı benliğimi. Ancak bu sefer aynı şeyleri yaşamak istemedim. Kendimden çok Jeongguk için yaptım bunu. Beni izlerken hayal kırıklığına uğrasın ya da içi acısın istemedim. Toparlanmam kolay olmadı ama gün geçtikçe daha çok iyileştim. Onunla geçirdiğim zaman hem güzel hem de acıydı. Yine de ben daha çok güzellikleri hatırlamaya çabaladım. Böyle ayakta, böyle güçlü ve böyle kendinde bir adam olmamı isterdi. Biliyorum.

Bildiğim bir diğer şeyse asıl Jeongguk'un benim kurtarıcım olduğu. Çünkü sadece onunla tanışmak, ona sahip olmak geçmişimin ve hatalarımın hayaletlerinden kurtulmamı sağlamış, sadece onun sayesinde yeniden kendim olabilmiştim. Eun'dan boşanmam uzun sürmedi. Bu kez imzalamam gereken kağıtlardan kaçmadım ve bir zamanlar büyük hisler beslediğim ancak artık sadece tanıdık bir yüz olan kadından tüm yaşattıklarım, ama en çok da biz yollarımızı çoktan ayırmışken onu takıntı haline getirip yeniden hayata tutunmasına engel olduğum için özür diledim.

Farkındayım, bir daha aşık olmam, olamam. Bir daha onunlayken olduğum kadar mutlu da olamam ancak bu ömrü tüketene kadar Jeongguk'un olmamı isteyeceği türden bir adam olabilirim. Ona tekrar kavuşana kadar yaşamaya devam edebilirim. İşte bu yüzden geçtim bir zamanlar sonsuza dek veda ettiğimi sandığım klavyenin başına. Jeongguk'a verdiğim sözü tutmak ve onu, beraber sahip olduğumuz bu şeyi dünyaya anlatabilmek, onu satır aralarında da olsa yaşatabilmek ve tekrar tekrar var edebilmek için. Kağıda dökmek, aciz bedenlerimizin aksine aşkımızı ölümsüz yapabilmek için.

Yazdığım en güzel, en anlamlı hikaye bizimkisi şimdi. Her şeyin farkında olsak da hiçbir zaman söyleyemediğim şeyleri bu şekilde itiraf ediyorum aşkım. İnatçı, eşsiz, parlak ve şüphesiz, başıma gelen en güzel şeydin. Tekrar buluşana dek her günümü seni öykülerimde yaşatarak ve biraz daha özleyerek geçireceğim.

Sevgilerle, Jeongguk'a.

Sevgilerle, Jeongguk'a

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


ekim, sundu.

🎉 𝙬𝙞𝙩𝙝 𝙡𝙤𝙫𝙚, 𝙩𝙤 𝙟𝙚𝙤𝙣𝙜𝙜𝙪𝙠, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓ hikayesini okumayı bitirdin 🎉
𝙬𝙞𝙩𝙝 𝙡𝙤𝙫𝙚, 𝙩𝙤 𝙟𝙚𝙤𝙣𝙜𝙜𝙪𝙠, 𝙩𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin